
Umut, her şeyin surekliliğini sağlayabilen ve icinde bulunduğu zamanın dort bir koşesinden insanlığa dokunabilen bir sureklilik hali olarak tanımlanabilir. Onu bize yaklaştıran ya da bizden uzaklaştıran dunya, aynı oranda umutsuzluğu da yaratmasını bilir. İki guclu kaynak olarak eklemlenen her eylem bicimi, soz konusu umudun ne olmadığını da tecrubelerle birlikte pek ala sabit hale getirebilir.
Erich Fromm, psikanalist, sosyolog ve filozof olmasının yanı sıra insanlığın sureklilik ihtiyacıyla bunyesinde hissetmek istediği bu duygu yoğunluğu uzerine de duşunmuştur. Daha doğrusu yaşadığı zamandan boyle bir paydayı umudun ne olmadığı konusunda cıkarımlarla guclendirmiştir. Sizler icin listeledik.
Umut ne değildir?
1. “Umut, daha buyuk bir canlılık, daha buyuk bir duyarlılık ve akılcılık sağlamak yonunde gercekleştirilmek istenen her toplumsal değişimin, belirleyici oğesidir…”
2. “Ne var ki, umudun doğası coğu kez yanlış anlaşılmış ve umutla hicbir ilişkisi olmayan, hatta umudun tam karşıtı olan yaklaşımlarla karıştırılmıştır…”
3. “Umut etmek nedir? Coğu kişinin sandığı gibi, dileklere ve isteklere sahip olmak mıdır? Boyle olsaydı, daha cok ve daha iyi otomobil isteyenler, daha iyi ev, daha cok arac-gerec isteyenler, umutlu insanlar olacaklardı…”
4. “Ama değiller; bunlar umutlu insanlar değil, daha cok tuketimde bulunmaya duşkun kişilerdir…”
5. “Umudun nesnesi bir şey değil de, daha dolu bir yaşam surmek, daha buyuk bir canlılık icinde bulunmak, o sonsuz sıkkınlıktan kurtulmak olduğunda, ya da dilbilimsel acıdan bakarsak gunahlardan arınma, ya da siyasal acıdan devrime kavuşmak olduğunda mı gercek anlamda umut etmiş oluyoruz?…”
6. “Evet, aslında bu turden beklentiler umut etmek anlamını taşıyabilir, ama beklentilerde edilginlik varsa ve umut, el etek cekmenin, teslimiyetciliğin bir bahanesi oluyor, yalnızca ideoloji haline gelinceye dek beklemek şeklinde kendini gosteriyorsa, umut etmekten soz edilemez…”
7. “Kafka, Dava aldı romanında bu turden teslimiyetci edilgin umudu cok guzel betimlemiştir…”
“…Bir adam cennete (yasaya) acılan kapının onune gelir ve kapıcıdan iceri girme izni ister. Kapıcı, şu an icin izin veremeyeceğini soyler. Yasa ’ya giden yola acılan kapı aslında ardına dek acıktır, ama adam giriş izni alıncaya dek beklemenin daha iyi olacağına karar verir. Ve oturur, beklemeye başlar; gunlerce ve yıllarca bekler. Tekrar tekrar iceri girme izni ister, ama her seferinde henuz kendisine izin verilemeyeceği soylenir. Adam, butun bu uzun yıllar boyunca durup dinlenmeksizin kapıcıyı inceler, kurk yakasındaki bitleri bile yakından tanıyacak hale gelir. Giderek yaşlanır, olmek uzeredir. İlk kez şu soruyu sorar. “Nasıl oluyor da butun bu yıllar boyunca benden başka hic kimse girmek istemedi bu kapıdan?” Kapıcı, “Senden başka hic kimse giremezdi ki bu kapıdan” diye yanıtlar onu. “Cunku kapı yalnız ve yalnız senin icindi. Şimdi kapayacağım” Adam artık anlayamayacak kadar yaşlıydı, genc olsaydı da anlayamayacaktı belki…”
8. “Burokratların dediği dediktir; hayır dendiğine gore iceri giremez. Bu edilgin, bekleyen umuttan daha fazlası olsaydı onda, iceri girmiş olacaktı ve burokratları umursamama yurekliliği, onu parıltılı saraya goturecek olan ozgurleştirici edim olacaktı…”
9. “Coğu insan Kafka ’nın ihtiyarına benzer. Umut ederler ama yureklerinin sesini, itkisini dinleme ve ona gore davranma yetisinden yoksundurlar…”
10. “Bu yuzden edilgin umut, zamana sahip olmayı ummak şeklinde betimlenebilecek genelleştirilmiş bir umut bicimiyle yakından ilgilidir…”
11. “Zaman ve gelecek, bu turden umudun ana bolumu haline gelmiştir….”
12. “Şimdi sureci icinde hicbir şey beklenmemektedir, bir sonraki anda, ertesi gun, gelecek yıl icinde ve umudun bu dunyada gercekleştirilebileceğine inanmak cok sacma gelirse, bir başka dunyada bir şeylerin olacağı beklenir…”
Kaynak: 1