
Yok yok, rahat (raad) olun. “Eğitim Sanatı”, “Etkili Oğretmen Olma Sanatı” gibi adını duyunca bile yuzunuzu şekilde şekle sokacak klişe kitaplar tavsiye etmeyeceğiz. (Kusma hissi geldi değil mi? Biliyoruz, aşinayız.) Hazır tatile girmişken ve daha da onemlisi hazır oğretmenlerin tatili yine birilerinin diline dolanmışken, birilerine dert olmuşken gelin şu 2 ayı boş gecirmeyelim. Canım sair zamanlarda zaten okuyorsunuz biliyoruuuuuz, farkındayıııııız, aşk olsun ama! Oyle demek istemedik. Okumayı planladığınız kitaplar arasına şu aşağıdaki listeden de birkac kitap ekleyin, onu demek istedik. İlginizi cekecek en az bir kitap illaki cıkacaktır. İyi okumalar (hem listeyi, hem kitapları)… (Unutmadan, bunun bir de filmler versiyonu vardı. Hala gormemiş olanlar icin o liste de şurada.)
1. Ezen-ezilen ilişkisi bağlamında eğitim: Ezilenlerin Pedagojisi
Bundan sonraki kitaplardan ikisi daha yuksek dozda Freire icerdiği icin, bu buyuk insanla ilgili kısa bir bilgi de verelim. Freire 1921 ’de Brezilya ’da doğdu, 1997 ’de Brezilya ’da oldu. Dunyanın onun varlığıyla kendinden gectiği 76 yıl boyunca yaptıkları, kendine eğitimci diyen herkesin yaptıklarının toplamından katbekat daha fazladır. 1947 ’de halkı ozgurleştirmeyi amaclayan bir okuma yazma yontemini, o donemki hukumetin de desteğiyle uygulamaya başladı. 1964 ’te darbe olunca tutuklandı ve yontemi ‘tehlikeli ’ bulunarak uygulamadan kaldırıldı. Kendisi de ulkesini terk etmek zorunda kaldı ve Freire icin surgun yılları başlamış oldu. Ama elbette vazgecmedi, kendine has yontemlerini başta Şili olmak uzere başka ulkelerde uyguladı. Harvard Universitesi ’nde misafir hoca olarak dersler verdi. Bu yıllarda yazdığı Ezilenlerin Pedagojisi adlı kitabıyla da olumsuzleşti.
Gelelim asıl konumuza. Ezilenlerin Pedagojisi ne anlatır peki? Kitabın adı pek cok ipucu barındırıyor aslında. Freire diyor ki kitabında: Siz olayın okuma yazma, matematik ve diğer dersleri oğretmek olduğunu sanıyorsunuz ama asıl olay o değil. Eğitimi, var olan carpık duzeni değiştiren, donuşturen bir arac olarak kullanmak istiyorsanız (ki eğitimci olma amacınız bu değilse orada da bir sorun var demektir zaten), oncelikle muhatap olduğunuz topluluğun koşullarından yola cıkmalısınız. Ve diyor ki bir de: Onların koşullarından yola cıkarak onlara icinde yaşadıkları duzenin herkesi nasıl ezdiğini, oğuttuğunu gostermelisiniz. Ama bunu yaparken de, soz konusu ezilen coğunluğun onları ezen azınlığa oykunmemesi ve gucu ellerine gecirdiklerinde yeni ezenler olmaması icin hem takındığınız tavrı iyi belirlemeli, hem de kullandığınız sozcukleri iyi secmelisiniz. Ancak bu şekilde hem ezilenleri hem de ezenleri ozgurleştirebilir, herkesin eşit olduğu bir dunya yaratabilirsiniz diyor.
2. Turk toplumunun muhafazakÂrlaştırılma sureci: Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet
Listedeki en onemli kitaplardan birisi de bu. Oğretmenleri doğrudan ilgilendirdiği icin mutlaka okunması gerekiyor. Kitap 1928 ’den gunumuze, ozellikle ilkokul duzeyinde oğrencilere okutulan ders kitaplarını inceliyor. Daha doğrusu ders kitaplarında yer alan resimleri ve metinleri inceleyerek bunların 1950 sonrasında nasıl nitelik değiştirdiğini gozler onune seriyor. Bu eser aynı zamanda Turk toplumunun muhafazakÂrlaştırılmasının da hikÂyesi, zira 1928-1950 yılları arasındaki metinlerle/resimlerle 1950 ’den sonraki metinleri/resimleri karşılaştırdığınızda ulkenin yıllar icinde nasıl daha kapalı bir toplum haline geldiğini gorebiliyorsunuz.
3. Masal deyip gecmeyin: Masallar ve Toplumsal Cinsiyet
Bir ustteki kitabın altyapısını oluşturan toplumsal cinsiyet kavramını masallar yonunden inceliyor bu kitap da. Okuyucuya yaptığı en onemli katkı, kitabı okuduktan sonra okumak ya da oğrencilerinize/cocuklarınıza okutmak istediğiniz metinlerde ve masallarda daha titiz davranmaya başlamanız. Cunku goruyorsunuz ki aslında masal deyip gectiğimiz metinler cinsellikten tutun yamyamlığa kadar bir suru uygun olmayan ustu ortulu kavram barındırıyor. Yani kısaca kesinlikle okumalısınız bu kitabı da.
4. Bir kez daha Freire: Yureğin Pedagojisi
Bu da Freire icerikli bir kitap. Ama onun kaleme aldığı değil, onunla yapılan soyleşilerle oluşturulmuş bir kitap. Yine bir suru değerli anekdot, bircok başucu hayat deneyimi iceriyor ve elbette ilham verici. Kısa bir alıntı: “Oğrencilerin karşısında duruşundaki tatmin, konuşmasındaki guven, dinlemesindeki acıklık ve oğrencilerin sorunlarına işaret ederkenki adillik demokratik eğitimciyi bir model yapar. Otoriteleri, ozgurluğe karşı bir saygısızlık olmadan onaylanır. Otoriteleri tam da bu nedenle onaylanır. Ozgurluğe saygı duydukları icin, onlara da saygı duyulur. Demokratik bir eğitimci, oğrencilerin ozgurluğunu şiddetlendirecek diye otoritesinin zayıflamasına izin veremez. Kendini ne otoritesi lehine ne de oğrencilerin ozgurluğu lehine kucultmez: Ne otoriterlik ne de başıboşluk.”
5. Eğitime buyuk yazarların gozunden bakmak: Eleştirel Pedagoji Soyleşileri
Sıradaki kitabımız da Henry A. Giroux, Michael Apple, Peter McLaren, Paulo Freire ve David Harvey ile yapılmış roportajlardan oluşan eleştirel pedagoji icerikli bir kitap. Konu eleştirel pedagojiyse o kitabın bir yerlerinde Paulo Freire de geciyor işte, onsuz olmuyor. Bu sefer de Henry Giroux ’dan bir alıntı paylaşalım: “… eleştirel pedagojide esas olan ilke, bilgi ve iktidarın her zaman tartışılabilir, hesap sorulabilir ve eleştiriye tÂbi olgular olarak kabul edilmesidir. Eleştirel pedagojinin eksiksiz bir tanımını yapmak istiyorsak eğer, oğretmenlerin ve oğrencilerin kuramla pratik, eleştirel cozumleme ile sağduyu, oğrenme ile toplumsal donuşum arasındaki ilişkiyi etkin olarak sorgulayabilecekleri, tartışabilecekleri bir ortam yaratma hedefiyle eğitsel pratiği donuşturmekten ve okulları reforme etmekten bahsetmeliyiz diye duşunuyorum.”
6. 1971 cıkışlı bir kult: Okulsuz Toplum
Ivan Illıch ’in o unlu eseri. İlk kez yayımlandığı zamanın, yani 1971 ’in koşullarını goz onunde bulundurunca bir hayli cesur bir kitap bu. Illıch kitabında ozet olarak der ki, oğrenciler gundelik yaşamları icerisinde okulda edindikleri bilgiden cok daha fazlasını edinirler ve bu kendiliğinden gercekleşir, dolayısıyla okul ve oğretmenin bir işlevi kalmamıştır. Bunun yanı sıra okul oğrencilere eşit eğitim yonunden fırsat tanımaz, bu yonuyle de eşitsizliğin kaynağıdır. Okulu işlevsiz kılan en onemli unsurlardan ikisi de zorunlu mufredat ve devam zorunluluğudur. Okul bu haliyle devlet ideolojisine hizmet etmektedir. Her oğrencinin eğitimini ozgur bir ortamda alma hakkı vardır. Farklı bir bakış acısı edinmek icin kesinlikle okunması gereken bir kitaptır Okulsuz Toplum.
7. Yaratıcılık uzerine bir başyapıt: Yaratma Cesareti
Listedeki en iyi ve en okunası kitaplardan birisi, tek kelimeyle bir “başucu kitabı”. Rollo May bir psikolog, dahası bir varoluşcu psikoterapist. Bu kitap da May ’in en temel eseri. May bu kitabında yaratıcılığı bambaşka bir perspektiften, kaygının yaratıcılığa olan etkisi ve yaratıcı edime donuşumu acısından inceliyor. Kitabın felsefi altyapısı da cok cok guclu. Okuyan kişinin ufkunu en az iki katına cıkarabilecek bir kitap. Mutlaka edinin ve okuyun.
8. Bir nevi manifesto: Ozgur Eğitim
Pedagoji profesoru Joel Spring ’in harika kitabı. Baştan sona cok cok onemli noktalara değinmiş Spring kitabında. Kısa bir alıntı yaparsak kitapla ilgili daha cok fikir sahibi olmuş olursunuz: “Okul eğitimi ve eğitim arasındaki fark da akılda tutulması gereken bir noktadır. Okul eğitimi, kurumsal bir denetim sistemi aracılığıyla itaatkÂr işciler ve yurttaşlar uretmek icin tasarlanmış planlı bir toplumsallaştırma yontemidir. Ote yandan eğitim, kişinin dunyayı donuşturmesine ve bireysel ozerkliği en ust duzeye cıkarmasına yardım eden bilgi ve beceriyi kazanmak anlamına gelebilir. Eğitim bireysel bir kurtuluş kaynağı olabilir.”
9. İnsanı başarılı kılan asıl yon: Duygusal Zeka
Şu an bu listeyi okuyan pek cok kişinin okuduğu, okumasa bile adını bir şekilde duyduğu kitaplardan biridir Duygusal Zeka. Daniel Goleman kitabında, herkesin diline pelesenk olan IQ (akademik zeka) yerine, bundan daha onemli olan EQ ’yu (duygusal zeka) koyuyor. Duygusal zekayı da, “kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi ve duygularını yaşamı zenginleştirecek bicimde duzenleyebilme yetisi” olarak tanımlıyor. Kitabı okuduktan sonra ister istemez şu soruları soruyorsunuz: Başarı nedir? IQ, başarılı bir birey olmak icin yeterli midir?
10. Anarşist bir manifesto: Zorunlu Eğitime Hayır
Catherine Baker adlı anarşist annenin, okulun nasıl bir yapı olduğunu ve cocukların yaratıcılıklarını nasıl oldurduğunu anlattığı kitabı. Baker bu kitabı aslında, okula yollamadığı kızına, onu neden okula yollamadığını acıklamak icin kaleme almış. Baker ’a gore okul bir nevi gardiyandır, anne babalar calışırken cocuklara bakıcılık yapan, bununla da kalmayıp devlete, sisteme yeni koleler yetiştiren bir gardiyan. Oysaki yaratıcılığın gelişmesi, hayal gucunun ve aşkın yeşermesinin yegÂne yolu aylaklıktır Baker ’a gore.
11. İlk ‘ozgur okul ’un hikÂyesi: Bir Eğitim Mucizesi
1921 ’de A. S. Neill ve eşi tarafından kurulan unlu okul Summerhill ’i anlatan bir kitap bu. Summerhill oğrenciyi okula adapte etmeye calışmaktansa, okulu oğrenciye gore şekillendiren, kurallarını değiştiren, esneten bir yapıya sahip. Okulda derslere devam zorunluluğu yok, sınav yapılmaz, not verilmez. Ozgurluğun kotu bir şey olmadığının yaşayan bir kanıtıdır Summerhill. Kitap da bu okulu anlatır.
12. Ders ici yontem ve teknikler: Duşunen Sınıf İcin Oğretme Ve Oğrenme Yontemleri
Alan Crawford, Wendy Saul, Samuel Matthews ve James Makinster ’ın yazdığı, Eğitim Reformu Girişimi ’nin de bizlere kazandırdığı, icinde bircok ders ici yontem ve teknik barındıran kitap. Kitaptaki tum yontem tekniklerin en onemli ozelliği, eleştirel duşunmeye hizmet ediyor olması. Her branştan oğretmenin kendi sınıfı ve oğrencileri icin bir şeyler bulabileceği bir kitap bu.
13. Okuryazarlık sureci: Okuzun A ’sı
Okuryazarlık uzerine yazılmış bir başucu kitabı Okuzun A ’sı. Sanders ’a gore okuryazarlığın temelleri cocuk okula başladığında değil, cok daha once, cocuk henuz annesinin kucağındayken atılır. Annesiyle bebekliğinden itibaren kurduğu bağ sayesinde kişi kendini okuryazarlığa goturecek olan yola girmiş olur. Sanders kitabında sadece bu konulara değinmiyor. Kitabın tam adını yazarsak başka nelere değindiğini de anlarsınız: Okuzun A ’sı: Elektronik Cağda Yazılı Kulturun Cokuşu ve Şiddetin Yukselişi.
14. Bakış acısını değiştirmek: Olu Ozanlar Derneği
Bir ihtimal de olsa hala bilmeyenler vardır diye bunu da ekleyiverelim dedik. Kitabın oyku acısından eleştirilebilecek pek cok yonu olsa da, bir oğretmenin, ona kulak veren oğrencilerin hayatında ne gibi değişikliklere sebep olabileceği uzerine guzel bir kitap.