Şiir, edebiyatın kendi halinde oluşunu kanıtlayan bir tur olarak vardır. Sayıklamadır, ic sestir, anlam kırılmasıdır, zamansız ve daima mekansızdır. Oyle ki sese donuştuğu yerde doğan her anlam, pek cok acıdan bakıldığı zaman donemsel farklılıklara zemin hazırlayabilmektedir.
Bizim edebiyatımızın gectiği butun yollarda şiir, mutlaka kendi yaşam alanlarını buyutecek kucuklu buyuklu anlamlar bulmuş, yerleşmiştir.
Hazırladığımız liste, soz konusu sayıklama hallerinden doğan pek cok şiirin kitaba donuşmuş halini iceriyor.
1. Ergin Gunce – Turkiye Kadar Bir Cicek
Turkiye Kadar Bir Cicek
Soğuk suda carpa carpa yıkadım
Yuzumun niyeti bir aşk şiiri
Ayciceği
Gumuş ciceği, Kavun Karpuz Mevsimi
Ciğdem: yağmur sonu ciceği
İlk cemreden sonra bulduğumuz cicekler
Gul guldur, Gul de guldur
Ben bu kadar anlarım bu işten
Ekinler sarardı bictik guz geldi
Eskiden sevdiğim kızlar ciceği
Opemedik birbirimizi işte bunun ciceği
Tay gibi dururdu tay gibi bir kız ciceği
Benim poliste kaydım varmış, hohho
Poliste kaydı olmanın ciceği
Bir dÂvet olan cicek
Suslerler eteklerini kikirdeyerek
Kaymakam evlerinde yastık ciceği
Diz ciceği. Turkcenin en ayıp kelimeleri
Dul, Baldız, Bizim Guveyi
Bacanak ciceği, ayıp cicekler
Yuzunun ve taranmanın cicekleri
Entarin duzelirken acan cicek
Bir dÂvettir cicek ve cok kere gidilemez
İnsanın dairede işi vardır cunku
Amerikan polisinde bile fotoğrafım var, hah
Hangi hırsızın polisi, hani ev sahibi
İyisin sevgilim, aceleci ve sabırlı
Belki de barışa bir savaşla varılır
Cunku işleten sevgiyi
Ofkenin kurucu meclisidir
Tarihi hızlandırmanın ciceği
Senin saclarında bir Macar kırmızı var
El yazması Kur ’anlar
ve Benim yanaklardaki Cerkeslik
Daha bir suru cicekler
Senin de bir kaydın bulunmalı loy
İyisin, demek ki iyisin, sabırlı ve aceleci
Kadınlar Mevlûdu, şerbet ciceği
GeldibirakkuşkanadıylarevÂn ve benim uykum
Ki guzel cicektir her zaman
HÂfız kadınların fingirdekleri
Tuccar, telsizciler, terlikciler
Aklımda bir kasabanın ciceğini tamamlar
Hamamı hergun turşu kokar
Demek, duğunlerde boyle oynarlar
Gozleri duvarlara, tavana bakar
Koylerin solgun aşk ciceği
Duğun ne kadar uzundur, Sağdıc cicekleri
Guveyi pencereden bir silÂh atar
Kızevi utanarak tarar sakalını
Goğe bir duman ciceği salınır
Kaydımız olsa da olmasa da sevgilim, ohho
Kac kere yıkadık birbirimizi
Ayciceği
İş becermişlerin yuzundeki cicek
Kurtuluş Savaşının kaşındaki cicek
Asyada kabaran ekmek ciceği
Beş bin yaşından bir komutan
Sen bu kadar yureklisin
İnce cekingenlik ciceği
Ha dediklerinde dağda olursun
Ha diyeceklerin ağzındaki cicek
Umudun ciceği
Turkiye kadar bir cicek
Yuzunun niyeti bir aşk ciceği
Bir kalkışma yureğindeki cicek
2. Behcet Aysan – Sesler ve Kuller
Bir Eflatun Olum
kırgınım, sacılmış
bir nar gibiyim
sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım
git
dersen
kuşlar da donmez, guz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım
ve seninle yaşadığım
o iyi gunleri,
kotu
gunleri bırakırım.
aynı gokyuzu aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.
soylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım
belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir cocuğun dilinde.
butun derinlikler sığ
sozcuklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hic
olum haric.
aynı gokyuzu aynı keder.
3. Ece Ayhan – Butun Yort Savul ’lar
Mechul Oğrenci Anıtı
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffus daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir cocuk gomuludur
Devlet dersinde oldurulmuştur
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-Maveraunnehir nereye dokulur?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk cocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Bu olumu de bastırmak icin boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
O gunden boyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece camaşırcısı anası yazdırmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Arkadaşları zakkumlarla ormuşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı kucuk zabit okullarında
Her cocuğun kalbinde kendinden daha buyuk bir cocuk vardır
Butun sınıf sana cocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gonderecek
4. Nilgun Marmara – Daktiloya Cekilmiş Şiirler
Cok Guzel
Durma artık burada uysal Âşık!
Aydınlık milinin yatağında.
Bilemiyoruz belki de meşe o ağacın adı,
Anlayamıyoruz varolduğumuzu golgesinde
ağırbaşlılığının.
Veda geliyor şimdi, oğretmek icin
sergilenmeyi, ucuşan geriye donen
vakitte.
Kime, kime gonderiyor incelen yapraklarını
yuzun, kavisin beyaz yanağıyla?
Bu aklıkta, minarem mavi benim.
Işığım denize kayıyor, bir sayıklama
izleğiyle, bir zamanlar pay verdiğimiz
insanlığa!
5. Ahmed Arif – Hasretinden Prangalar Eskittim
Karanfil Sokağı
Tekmil ufuklar kışladı
Dort yon,onaltı ruzgar
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.
Kavuşmak ilmindeyiz butun fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Fırat
Tutun, pamuk, buğday ovaları,celtikler
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.
Doğuşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yurek cehennem
Umit, ofkeli ve mahzun
Umit, sapına kadar namuslu
Dağlara cekilmiş
Kar altındadır.
Şarkılar bilirim cığ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz,yarı cıplak Venus
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca ’nın mezarı,
Ve gozbebekleri Pierre Curie ’nin
Kar altındadır.
Duvarları katı sabır taşından
Kar altındadır varoşlar,
Hasretim nazlıdır Ankara.
Dumanlı havayı kurt sevsin
Asfalttan yurusun Aralık,
Sevmem, netameli aydır.
Bir başka ama bilemem
Bir kacıncı bahara kalmıştır vuslat
Kalbim, bu zulumlu sevda,
Kar altındadır.
Gecekondularda hava bulanık puslu
Altındağ gokleri kumuluslu
Ekmeğe, aşka ve omre
Kufeleriyle hukmeden
Ciğerleri kucuk, elleri buyuk
Nefesleri yetmez avuclarına
-İlkokul cağında hepsi-
Kenar cocukları
Kar altındadır.
Hatıp Cay ’ın ote yuzu ılıman
Bulvarlar cakırkeyf Yenişehir ’de
Karanfil Sokağında gun acmış
Hikmetinden sual olunmaz değil
“mucip sebebin” bilirim
Ve “kafi delil” ortada…
Karanfil sokağında bir camlı bahce
Camlı bahce icre bir cini saksı
Bir dal suzulur mavide
Al – al bir yangın şarkısı,
Bakmayın saksıda boy verdiğine
Koku Altındağ ’da, İncesu ’dadır.
6. Ali Aydemir – Olu Kayalar Mezarlığı
babamın ruyasına silah cektim
vuracaktım gun olmasa
oğuldum, ıstakoz ruh.
7. Edip Cansever – Yercekimli Karanfil
Adsız Bir Cicek
Rengini dunyaya ilk defa sunan
Adsız bir cicek gibi parlıyorsa gozlerim
Sevgilim
Bana ‘sen bir şairsin ’ dediğin zaman.
Yalnız sana yazıyorum bu şiiri
İstersen bir şiir gibi okuma
Cunku her yıl yeniden yazacağım onu
Soğuklar başlayınca havalanıp
Millerce yol katettikten sonra
Guneyi tadan bir kuşun sevinciyle.
Ve yazmış olacağım bir de
Her donemde her cağda
Sevdanın kendine ozgu diliyle.
8. Nazım Hikmet – Memleketimden İnsan Manzaraları
Ceviz Ağacı
Başım kopuk kopuk bulut, icim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gulhane Parkı ’nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gulhane Parkı ’nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gozlerinin, gulum, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yuz bin elim var.
Yuz bin elle dokunurum sana, İstanbul ’a.
Yapraklarım gozlerimdir, şaşarak bakarım.
Yuz bin gozle seyrederim seni, İstanbul ’u.
Yuz bin yurek gibi carpar, carpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gulhane Parkı ’nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
9. Turgut Uyar – Buyuk Saat
Hazırlandın Diyelim
hazırlandın diyelim bir yolculuğa
“bu,yalnızlığıda olabilir”diyor birisi
dayanıklımısın bakalım
silahın nedir
ilkin asfalt ve beton
bir bakarsın onun ardın su kesilir
yuzme de bilmezsin ayrıca
“cocuklukdan kalma şeyler bunlar”
diyor matrağa duşkun biri
“nasıl olsa yenilir”
Oysa kavradığım herşeyin adını bilmek
biraz bunaltıyor beni
orneğin bir atom santrali projesi
Hollanda daki bir caz konseri
olececeğimi biliyorum nasıl olsa
ama golgemi onume duşuruyor
guneş onumden gelirken
şaşırıyorum govdemi
matrağa alışkınım aslında ama
ille kayayı delen incir,
suları aşan gemi!
10. İlhan Berk – Kul
Aşk
Sen varken kotu diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın cizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin ustunu cizmişler
Nicedir bir pencereden deniz guzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
Sen gel bizi yeni vakitlere cıkar.
11. Metin Altıok – Bir Acıya Kiracı
Yuzun
Eskimiş bir konsolun
Catlak aynasında durmadan,
Bir buluttur mehtabı inatla kovalayan.
Bir huznu yansıtan alnının ortasında,
Yuzun mudur acaba yolumu dolaştıran?
Acının bu solgun haritasında,
Kendime yeni duraklar bulduğum.
Ulaştığım ıssız dağ doruklarında
Yuzun mudur hep sorular sorduğum,
Bakışının titrek aydınlığında?
Aslında ne bulunur bir gezginin yanında
Kendi yuzunden başka,
Huzunle bileyen direncini.
Bir suyun urpermiş aynasında
Apansız gozgoze geldiğim.
Ayakları ayaklarıma bitişik
Kımıltısız bir govdeyle ruzgÂrın sildiği.
Bir bulup bir kaybettiğim
Yani bir gezginin hep gittiği,
Senin yuzun benim yuzum değil mi?
12. Ahmet Erhan – Burada Gomuludur
Oğul
Anne ben geldim, ustum başım
Uzak yolların tozlarıyla perişan
Coktan paralandı orduğun kazak
Uzerinde yeşil nakışlar olan
Anne ben geldim, yoruldum artık
Her yolağzında kendime rastlamaktan
Hep acılı, sarhoş ve sarsak
Şiirler cırpıştıran bi adam
Kurumuş kuyunun suyu, incirin
sutu coktan cekilmiş
Bir zamanlar dunya sandığım bahceyi
Ayrık otları, dikenler burumuş
Kapıdaki cıngırak kararmış nemden
Atnalı ve sarmısak duruyor ama
Oğlum, mektup yaz diyen
Sesin hala kulaklarımda
Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..
13. Arkadaş Zekai Ozger – Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası
Pencere
pencereyi kapama
gok dolabilir iceri
sen neyi gorebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir iceri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yukunu mu
Pencereyi ac
soluğun cıksın dışarı
sen buyutmedin mi ciğerinde onu
Kokusu hayatı yıkasın diye
Pencereyi ac
sesin sarsın dunyayı
duyulur elbet ta otelerden
Yurek kendini tanır
14. Cahit Sıtkı Tarancı – Otuz Beş Yaş
Abbas
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım cilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın golgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal cıksın bu gece;
Gorunsun şoyle gonlumce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Goster hukmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Boyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş ’tan;
Yaşamak istiyorum gencliğimi yeni baştan.
15. Didem Madak – Ah ’lar Ağacı
MR. Parkinson
Hergun uzak ulke kırpıntıları dokulur
guneşin ceplerinden. Yoksul aile babası
cebi gibi biraz kasvetli ve susam kokulu.
Sanki gretagarbo artisti olur gibi
gun batana dek karabasanlar dolaştırır
sokaklarda hırdavatcılar, gecenin her
koşesinde sarhoşlar gunduzu kusarlar.
Guneş vergi iade zarflarında saklanır.
Ucuz elbise askılarında tiril tiril
amortiden bir deniz sallanır.
Sabaha karşı nemli bir ıslık, bir
koşede siftinip duran sokak
kedilerinin tuylerini tarazlar.
Yampiri bir yağmuru seyreder
dizilip rengÂrenk, pis kediler.
Boyozcular, elleri yağlı, gozleri
yağlı, gonulleri yağlı pis adamlar.
Guvenoyu alamamış martılar
Kemeraltı carşısına alışverişe
cıkarlar. Otuziki yerinden
bıcaklanmış aşklar damlar
gozlerinden. Kulenin altında
bekler her oğlen Mr.Parkinson.
Bu şehirde adamın biri
her oğlen bir deprem bekler.
16. Gulten Akın – Kestim Kara Saclarımı
Balina
Goğu gordum imkÂna tutuldum duşu sevdim
dalıp cıkmalarım “orda bir şey”e donuktu
kac kez bir şey, başka bir şey
sıcradım hem yittim
hem belirlendim
derin durdum, teknenin altına girdim
sarstım
sarsıldım vuruşun gitgide usta vuruşuydu
sustum duşe duştum
senin mi kan, yaralarımdan mı
hey kaptan
ne balinayım ben şimdi inadı icinde
ne senin mavi balinan
17. Can Yucel – Sevgi Duvarı
UkteuuDunyamın guzeli martılar
Sizden nasıl da yok yere korkmuşum
Kaşık Ada ’nın orda!
Dalın ustume dalın
Vurun beni, urun
Denizanası kokan gagalarınızla!
Ah sizden ben nasıl da yok yere korkmuşum!
Bilmiyordum ki cunku
Ben hem balığım hem kuşum
Ben ama hala anlayamıyorum ki
Bunca zaman niye sizden ayrı oturmuşum
18. Kaan İnce – Gizduşum
Anne
huznun damlalarıdır sevgime yağan
dolduğunda catırdayan kalbim ucurum yarıklarıyla
dilim dilim kesilmekte gozbebeklerim
sarkarak toza bulanan
işte o zaman
ışığına dolanıp duşlerinin goğsune yatardım
karışık sesinle kanat cırpardı sesim
elllerine erir karışırdım ıslaklığına
eğirmek isterdim kestane saclarını iğle saclarıma
zorlu anlarımda cıkıp gelirdin hep yanıma
eziyetle yuruduğun yeter
dokunuyorum yorgunluğunu bedenime
sarnıclarda yağmurlar dinlenirken senin icin
anne, gul et beni kederine
19. Cemal Sureya – Uvercinka
Tabanca
Sigara icenlere ateş etmeyiniz
Evli bir kadınla rakı icerken
Rozet gibi goğsune takmış cesaretini
Ben Mitridat ’tan sozettim siz etmeyiniz
Eski bir Osmanlı paşası gibi
Feodaliteyi supuren bıyıklarıyla
İstanbul, İstanbul uzakta
İstanbul ’a ateş etmeyiniz
Tutalım yanılıp ateş ettiniz
Şeker Ahmet Paşa ’nın resimlerini
Eski hececilerin şiirlerini bir de
Ben cok seviyorum siz de seviniz
20. Ahmet Telli – Belki Yine Gelirim
Gitmek
Gitmek. Bir hanceri inceltip
Okyanusa daldırmak isteği
Ya da duşebilmek atlasların
Dışına ki ey kalbim
Yalnızsın bu yolculukta da
Gitmek. O kaos duygusu, aklın
Sarsıntılarla yorgun duşuşu
Bilincin kamaşması belki de.
Rehin bırakılacak bir şey yok
Unuttuklarından başka.
Gitmek. Bir buyu gibi saran
Ağrılar yumağı, kışkırtılmış
Duşlerdir ki sen şimdi
Esirgeme kendini kalbim
Kederin o derin yalnızlığından
21. Orhan Veli Kanık – Butun Şiirleri
Yaşamak
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gonul verip turku soylemek yar ustune;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gunduzleri gun ışığında ısınmak;
Şoyle bir fırsat bulup yarım gun,
Yan gelebilmek Camlıca tepesine…
-Bin turlu mavi akar Boğaz ’dan-
Her şeyi unutabilmek maviler icinde.
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir olunun hala yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Olmek de değil;
Kolay değil bu dunyadan ayrılmak.