
Kariyeri boyunca meslektaşlarından farklı calışmalar yapan Wallraff, Almanya'da Turk bir işci kılığına girdiği seruvenini kitap hÂline getirip kariyeri boyunca kullandığı sıra dışı yontemlere bir yenisini eklemişti.
1983 yılında “Ali Levent Sinirlioğlu” adında bir takma isim alarak calışmasına başlayan Gunter Wallraff'ın bunu yapmasındaki amac, Almanya ’daki Turk işcilerinin karşısına cıkan zorlukları ve dışlanmayı gormekti.
Wallraff, Turklerle birlikte pek cok farklı işte calışarak onların calışma ve yaşam koşullarını birebir deneyimlemişti.
Gunter; Ali adındaki bu karakteriyle bulaşıkcı, temizlikci, McDonald's calışanı, inşaat işcisi gibi bircok farklı iş yerinde calıştı. Hatta ilac geliştirme laboratuvarında ilac deneği bile oldu!
Ozellikle inşaat işciliği yaparken oradaki diğer insanlarla arkadaşlık kurdu. Boylece işcilerin yaşadıklarını daha yakından gozlemleme ve anlama fırsatı yakaladı.
Tecrubelerini anlattığı kitabı, Alman toplumuna bir eleştiri eseri olmuştu.
Almancası "Ganz Unten (En Alttakiler)" olan kitabında, 2 yıl boyunca Almanya'da bir Turk işci olarak maruz kaldığı tum deneyimlerini kaleme aldı. Her şeyi onlarla birlikte birebir tecrube etmişti.
Kitap, Alman toplumuna bir eleştiri eseri hÂline gelmişti. Ulkede calışan yabancı işcilerin maruz kaldığı ayrımcılık, kotu yaşam koşulları, iş guvenliği ihlalleri ve şirketlerin vergi kacakcılığını birinci ağızdan gozler onune serilmişti.
Gocmen hakları, kitap sayesinde daha cok tanınmıştı.
Elbette kitap, Almanya başta olmak uzere tum dunyada gundeme geldi ve gocmen hakları daha cok konuşulmaya başladı. Wallraff, Alman halkını sosyal adalet konusunda biraz da olsa bilinclendirebilmişti. Daha sonra, “Ganz Unten” adlı belgesel film de cekildi.
Gunter Wallraff, Evrensel Gazetesi ’ne verdiği roportajda şu sozleri sarf etmişti:
"Turk gocmenler geldiğinde ilk başlarda şuphe, korku ve on yargı fazlaydı. Reddetme coktu. En azından bir mesafe vardı. Başından itibaren gettolaştırma, mumkun olduğu kadar bizden uzak kalmaları yonunde bir tutum benimsendi. “Mumkunse kendi aralarında kalsınlar.” denildi. Kaldıkları yerler ise hapishane gibiydi. Kapalı alanlarda tutuluyorlardı, kimlikle girip cıkabiliyorlardı. Sonraları bu yavaş yavaş değişmeye başladı."
Turk işcilerin deneyimlerini ise şu şekilde anlatıyor Wallraff:
“Ali rolunde ilk denemeyi Hamburg ’da fabrikada yaptım. Asbest uretiliyordu. Orada calışan bir komşumun anlattığına gore, maske ve koruma olmadan asbest tozları icinde calışıyorlarmış. Ciğerleri asbest alan bir kişinin 10-20 yıl icinde yaşamı altust oluyor. Aynı şekilde Turklerin calıştırıldığı nukleer santralde de durum buna benzerdi. Burada asıl olarak bir işi ve oturumu olmayan Turkler calıştırılıyordu. Hayati tehlikesi olan temizlik işini yapıyorlardı. Bu iş icin Almanlar bulunmuyordu cunku calıştıklarında birkac gun sonra kanlarında nukleer madde oranı yuksek tespit edildiğinden işten cıkıyorlardı. Ozellikle illegal olarak burada kalan ve kimsenin umurunda olmayan Turkler nukleer santrallerde calıştırılıyordu. Thyssen ’de maskesiz calıştırıldık. Turklerin sağlığı onemsizdi. Orada birlikte calıştığım arkadaşlarımın coğu oldu. Cunku aylarca değil yıllarca aynı tozu ciğerlerine cektiler. Ben, surekli antrenman yapıp kendimi koşullara hazırladığım hÂlde, birkac ay calıştıktan sonra ancak 15 dakika koşabiliyordum. Ciğerlerim zarar gordu.”
Ve son olarak, her turlu ayrımcılığın karşısında durduğunu belirterek roportajı sonlandırıyor:
“Ayrımcılık Turkiye ’de de var. “Alamancılar” Turkiye ’de de ayrımcılığa uğruyor. İster Turkiye ’de isterse Almanya ’da olsun, geleneksel dayatmaları kırıp geleceğe bakmak gerekiyor. Gelecek, dunya vatandaşlığında; ulusal kimlikle kapalı yaşamakta değil. Adaletsizliklere karşı cıkın. Kimden geldiği, hangi ulustan olduğundan bağımsız olarak."
Ganz Unten belgeselinin tamamı: Kaynaklar: Evrensel Gazetesi, Spiegel, German History Webtekno'yu Threads'de takip et, haberleri kacırma