
Sanatcılar her zaman farklı, renkli, ozgun kişiliklere sahip olmuşlardır. Kimi skandallara imza atmış, kimi oldukten yıllar sonra da hÂl alanındaki diğer isimleri etkileyen pozisyonlarını korumuşlardır. Eserleri de oyle ki her devirde gecerli bir sozu olan yapıtlar olmuştur: Genc bir adamı duşunun ki bir sabah kendini dev bir bocek olarak buluyor, bir diğerini duşunun ki yabancı; her şeye ve herkese kayıtsız. Oyle ki annesinin olum gununu dahi tam olarak kestiremiyor. Bu romanlar sahip oldukları meseleleri hÂl surduruyor. Evet, yazarlardan soz acacağız. Hepsi farklı sorunlara, bunalımlara, fikirlere sahip olan yazarlardan… Bir başka dunyanın izlerini taşıyorlarmışcasına yazarların coğu bulundukları cağın koşullarında coklukla zorlanır. Onlar insanın, donem insanının ya da surup giden duzenlerin hoşnut tuketicileri değillerdir. Bir şeylerle her daim kavga ederler. Değiştirmeyi başaranları olduğu gibi bazısı da “Devran donmez” dercesine ceker elini eteğini. Bir asra yakın yaşayanları olduğu gibi genc yaşta hazin bir şekilde intiharı secen ya da kazayla gocup gidenleri de vardır. Otuzlarında, kırklarında bir kaza sonucu ya da gonullu olarak bu dunyadan giden buyuk yazarları bir derleyelim dedik biz de; olum nedenleri ve ozgun yanlarıyla. Kayıt!
1. Franz Kafka (1883 – 1924)
Kafka, Prag ’da dunyaya gelir. Orta sınıf bir Yahudi ailesinin cocuğu olarak buyur. Aile icinde calkantılı durumlar yaşamış bir yazardır. Ozellikle otoriter hatta despot sayılabilecek babasıyla olan karmaşık ilişkileri, onun uzerinde derin izler bırakır. Yazarlık oncesi kariyerinde calışma arkadaşları tarafından sevilen, espri kabiliyeti olan biri olarak gorulur. En bilinen ve dunya edebiyatını da derinden etkileyen eseri “Donuşum” ilk kez 1915 ’te yayımlanır. İleri yıllarda onemli eserler inşa etmeye devam eden Kafka, buna rağmen calışmalarını acığa cıkarmakta isteksiz davranır. Oyle ki kendi el yazmalarını gonderdiği arkadaşı Max Brod ’a bunları yakması gerektiğini soyler. Max Brod, neyse ki Kafka ’nın bu isteğini yerine getirmez ve vefatından sonra Kafka ’nın oykulerini yayımlamaya başlar. Kafka; insanların onu beğenmeleri ve havalı bulmalarına karşın kendisinin itici gorulduğunu duşunen ve bundan korkan bir yapıya sahiptir. Hayatının sonlarına doğru başına iyice bela acan tuberkuloz 1924 ’te olumune neden olur. Naaşı Prag ’a getirilir ve 11 Haziran 1924 ’te Prague-Žižkov ’daki yeni Yahudi mezarlığına gomulur.
Franz Kafka Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
2. Sylvia Plath (1932 – 1963)
Amerikalı şair – yazar, intiharı secenlerden biridir. Kişiliğini belirgin şekilde etkileyenlerden biri olarak babasını 1940 ’ta, henuz sekiz yaşındayken kaybeder. Ancak Plath her şeye karşın iddialı bir yapıya sahiptir: 11 yaşından itibaren ceşitli şiirlerini yayımlatmayı başarır. Okulunda da olağanustu bir oğrenci olarak tanınan yazar, her zaman derin depresyonların icinde yaşar. İlk kez intihar girişiminde bulunduğunda yaşı 18 ’dir. Dunyayla alıp veremediği erken yaşlarda başlar. En bilinen eseri otobiyografik yonelimlerin de gorulduğu “Sırca Fanus”tur. Hayatının son uc yılında sınırlama ve kuralları reddederek buyuk bir hızla uretir ve yazar. Bu duru kadın, aramızda fazla kalmayı tercih etmez; 1963 ’te odaya gaz girmeyeceğinden emin olana dek kapının etrafını bantlar ve kafasını fırının icine sokarak yaşamına son verir.
Sylvia Plath Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
3. Charles Baudelaire (1821 – 1867)
Avangart, Fransız şair Baudelaire kamu ahlakıyla pek cok kereler uzlaşım sağlayamayan bir yazardır. Şiirlerindeki depresyon, eşcinsellik, yolsuzluk, alkol gibi merkez duyguları coğu kez sansure uğramasına neden olur. İyi bir hukuk eğitimi almasına karşın bu alanda ilerlemeyerek edebiyatı, şiiri secer. Tum erişkin yaşamı boyunca sağlığının iyi olmamasıyla ve borclarla boğuşur. En bilinen eseri “Elem Cicekleri”dir. Yazar bu kitabıyla şiir ile okuyucu arasında yeni dalgalanmalar yaratır, karanlıkta kalan mugayir konuları gun yuzune cıkarır. 1860 ’ların başında ceşitli afyon kullanımlarıyla ortaya cıkan sorunlar yaşamaya başlar. Bir yandan borclarını odemek icin de binbir yol arayan şair 1866 ’da felc gecirir. Yaşamının son zamanlarını Paris ’te, yarı felcli bir şekilde surdurur.
Charles Baudelaire Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
4. Jane Austen (1775 – 1817)
“Gurur ve Onyargı” ve “Emma” eserleriyle on plana cıkan İngiliz yazar romantizm ve gercekcilik gibi iki ayrı akımı sentezleyerek ozgun sesini bulur. Ebeveynleri, toplum tarafından saygın gorulen unvanların sahipleridir. Austen, yaratıcı duşunmeyi teşvik eden bir ailede buyur. 1805 ’te babasının olumunun ardından maddi sıkıntılarla boğuşmaya başlar. Ergenlik yıllarında roman yazarak edebi kariyerine atılan Austen, bugun Addison hastalığı olarak bilinen ve tuberkuloza donebilen bir hastalıkla mucadele eder. 1816 ’da yaşadığı bu rahatsızlığa rağmen yeni roman ve calışmalara son surat devam eder. Tabiri caizse; normal temposunda yazı yazmaya surdurmek icin anormal bir efor sarf eder. Her şeye rağmen bir noktadan sonra Jane ’in durumu o denli bozulur ki yazıyı bırakmaktan başka care kalmaz. 1817 ’de İngiltere ’deyken soz konusu hastalıktan dolayı hayata veda eder.
Jane Austen Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
5. Sadık Hidayet (1903 – 1951)
“Doğu ’nun Kafkası” olarak bilinir Sadık Hidayet. Modern İran edebiyatının oncu isimlerinden biri olarak, İran ’daki yazının gelişimine cok buyuk katkıları vardır. Gencliğinde Fransız Lisesi ’nde eğitim gorur. Ardından eğitim icin Avrupa ’ya giderek Batı dunyasıyla birebir tanışma imkanı bulur. Budizmle, Hint kulturuyle yakından ilgilenen yazarın en bilinen eseri “Kor Baykuş”tur. Yoğun afyon kullanımı bilinen Sadık Hidayet ’in eserlerinde de bunun etkilerini gormek mumkundur. Ayrıca, bir hayvan kesimine şahit olduktan sonra et yemeyi bırakan Hidayet ’in “Vejetaryenliğin Faydaları” adlı bir kitabı da vardır. İntiharı secenlerden biri olan Sadık Hidayet ’in olumunu, yakın arkadaşı Bozorg Alevi ’nin sozlerinden dinleyelim: “Paris ’te gunlerce, hava gazlı bir apartman aradı, Championnet Caddesi ’nde buldu aradığını. 9 Nisan 1951 gunu dairesine kapandı ve butun delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu actı. Ertesi gun ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, guzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış musveddelerin kalıntıları, yanı başında yerde duruyordu.”
Sadık Hidayet Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
6. Furuğ Ferruhzad (1935 – 1967)
Rotayı Doğu ’ya cevirmişken Furuğ ’dan soz acmamak herhalde yapılacak en abuk iş olur. İranlı şair, oyuncu, ressam ve yonetmen Ferruhzad hepimizi cok etkilemiş bir isim olsa gerek. Tahran ’da orta sınıf bir ailenin icine doğar şair. Hayatını ve kişiliğini şekillendiren onemli noktalardan biri; ailesinin isteği uzerine 1951 ’de kuzeniyle evlenmesidir. Cesur ve mucadeleci bir kadın Furuğ ’un bu evliliği uzun surmez, 1954 ’te boşanır. Fakat donemin İran kanunları gereği; boşanıldığı zaman cocuğun velayetinin anneye verilmemesi onu derinden etkileyen bir diğer hadise olur. İran ’daki bu geleneksel yapıyla catışmalar yaşayan şair, bu durumları şiirlerinde gozler onune serer. Doneminde despotluğa karşı gelmesi, onun bir hiciv şairi olarak da tanınmasını sağlar. Furuğ, şiir alanındaki bu başarısı ve oncu isim olmasının yanında sinemada da uluslararası oduller kazanarak cok yonlu bir sanatcı olduğunu gosterir. Furuğ, hayran olunası tum ozellikleriyle beraber bir araba kazasında hayata veda eder: Studyoya gitmek icin aracı hızlı kullanan şair, karşısına cıkan okul aracına carpmamak icin direksiyonu kırdığında, aractan fırlar ve boynu kırık vaziyette vefat eder.
Furuğ Ferruhzad Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
7. Albert Camus (1913 – 1960)
Sacma kavramının kitabını yazan Cezayir asıllı Albert Camus, yirminci asrın buyuk Fransız duşunuru ve yazarıdır. Hayatı boyunca “absurt” kavramıyla ilgilenir ve yaşamın anlamını sorgular. 1957 Nobel odullu Camus, kırklı yıllarla beraber yazarlığının yanı sıra siyasi gazeteciliğiyle de bilinir. Baba Camus ’nun Birinci Dunya Savaşı ’nda olmesinin ardından annesiyle beraber Cezayir ’in alt sınıflarının olduğu bir yerde yaşar. Oğrencilik yıllarından itibaren siyasileşen yazar, II. Dunya Savaşı ’nda Nazilerin Paris ’i işgal ettiği donemde Fransız direnişlerine katılır. En bilinen eserleri gibi sıralama yapmak pek mumkun değildir; zira her eseri aşağı yukarı aynı derece cok bilinir. Yine de “Yabancı”, “Veba”, “Duşuş”, “Sisifos Soyleni”ni sayalım biz. Hayatı boyunca varoluşu anlamlandırma girişimleri konusunu surduren yazar, yaşamın sacmalığını, absurtluğunu onaylar ancak hayatın ancak bir şeylerin mucadelesine girişildiğinde anlamlı olacağını savunur. 1960 ’ta bir trafik kazasında hayatını yitirir Camus. İşin “sacma” yanı şu ki, yazar bir araba kazasında olmeyi en absurt olum olarak tanımlamıştır.
Albert Camus Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
8. Sevgi Soysal (1936 – 1976)
Oncu kadın yazarlarımızdan biridir Sevgi Soysal. Yaşadığı donemde o da, pek cokları gibi sansure maruz kalır. Ozellikle 12 Mart donemi onu derinden etkileyen bir donem olur; zira once “Yurumek” adlı eseri mustehcenlik gerekcesiyle toplatılır, ardından kısa bir tutukluluk yaşar. Daha sonra tekrar tutuklanan yazar yaklaşık 10 ay boyunca tutuklu kalır. Cezaevindeyken yazdığı “Yenişehir ’de Bir Oğle Vakti” eseriyle 1974 Orhan Kemal Roman Odulu ’ne layık gorulur. Dalgalı bir hayatı olur Soysal ’ın. Bireyin, belki ozellikle de kadının toplum karşısındaki tedirginlikleri gorulur yazılarında. İlk kitabı “Tutkulu Percem” basıldığında yıl 1962 ’dir. Soysal, hayatı boyu kararlı ve dik duruşuyla herkesi kendisine hayran bırakan buyuk biridir. 1975 yılında gelindiğinde goğsunde fark edilen bir kitle nedeniyle tedavi sureci de başlar. İlkin Londra ’da daha iyi şartlarda tedavi olacağı duşuncesiyle İngiltere ’ye giden Soysal ’ın hastalığı ilerler, ağrıları azalmaz. Bu kez İstanbul ’a doner ve dondukten bir gun sonra Soysal hayatı bırakır. Bu kararı hakkında da şunları soyler: “Hayatı sevdim. İnsanları sevdim. Ama yenildim. Şimdi olumu bekleyen biri olmak istemiyorum. Bu bana ters geliyor işte.”
Sevgi Soysal Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
9. Oğuz Atay (1934 – 1977)
Değeri, eserlerinin kıymeti oldukten sonra anlaşılabilen yazarlarımızdandır. En buyuk eseri “Tutunamayanlar”ın yaşadığı donemde yeterli ilgiyi gormemesi bir yana, bugun bu eser farklı dillere de cevrilerek uluslararası olceklerde gezintidedir. Atay; ironiyi seven, bunu eserlerinde ustaca kullanan bir yazarımız. Atay ’ın belirgin konuları her zaman “yabancılaşma” ve “kopuş”tur. Beri yandan hemen her eserinde de carpık duzenin eleştirisini, aydın ile halk arasındaki iletişimsizliği gorursunuz. Hem de mizahi bir dille. Sağlığında hicbir eserinin ikinci baskı yapmaması, ancak şimdi buyuk ilgi gormesi de herhalde Atay ’ın ele alabileceği ironik durumlardan biri olsa gerek. Oğuz Atay, 1977 ’ye gelindiğinde, 43 yaşında beyin tumoru nedeniyle yaşama gozlerini kapatır.
Oğuz Atay Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
10. Nilgun Marmara (1958 – 1987)
Slyvia Plath ’in adeta ruh kardeşidir Nilgun Marmara. Balkan gocmeni bir aileden gelir. Lise yıllarında oldukca boğulan ve bir an once universiteye gitmek isteyen şair, vakti geldiğinde tercihini Boğazici Universitesi Batı Dilleri ve Edebiyatı bolumunden yana yapar. Bohem bir hayat tarzını benimsemiş olan Marmara, 1980 yılındaki darbe ile artık şiir, edebiyat buluşmaları yerine gizli ev toplantılarına katılır. Nilgun Maramara, universite tezi olarak kendine Plath ’i secer, ancak yalnız şair yanını değil: “Slyvia Plath ’ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi”, Marmara ’nın tez konusudur. Sağlığı ve psikolojisi gunden gune kotuleşen şaire manik depresif teşhisi konur. Doktorların dediklerini dinlemez: Verilen ilacları kullanmaz ve okumaya, yazmaya devam eder. Tum bu zorluğun altında alkolle olan ilişkisi artar. Sonunda 13 Ekim 1987 ’de kendini altıncı kattaki evlerinden aşağı bırakır. “Daktiloya Cekilmiş Şiirler” kimselere gostermediği ve ancak olumunden sonra yayımlanabilen şiirlerinden oluşur.
Nilgun Marmara Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!