Ceviriler arttıkca dunyaya daha da yaklaşıyoruz. Bizim buyuk eserlerimiz, işlerimiz dunyaya tanıtıldıkca da dunya bize yakınlaşıyor. Boylesi bir hikÂye bugun John Steinbeck ’in kayıp oykusunun bulunup dilimize kazandırılmasıyla karşımıza cıkıyor. 70 yıldır bir yerlerde kayıp duran ve keşfedilmeyi bekleyen Steinbeck oykusu, bir İngiliz dergisinde yayımlandıktan sonra sendika.org tarafından, Diyar Saracoğlu ’nun tercumesiyle dolaşıma sokuldu. Tebrik ve teşekkurler. Oykunun hemen oncesinde kısa bir Steinbeck tanıtımıyla malumu ilam edeyim. CÂnım eski kelimeler!
John Steinbeck Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!

1. İlk yılları
1902 ’de Amerika ’nın Kaliforniya eyaletinin Salinas kasabasında dunyaya gelir. Burada ortaoğretimi bitirip Stanford Universitesi ’ne devam eder. Steinbeck, bu yıllarda biyolojiyle ilgilenir. Yuksekoğrenimini yarıda bırakan yazar buradan Panama ’ya doğru yol alır. Dağ evi bekciliği işinde calışarak hayatını idame ettirir. Bu işi rahat bir calışma ortamı sağladığından yazarlıkla da ilgilenme fırsatı bulur. Buradaki gunlerini anlattığı “Cup of Gold” yayıncılar tarafından reddedilince, kendi eserini yok eder. Ciftlik ve ceşitli rafinerilerde calışmayı surdurur.
2. Yazarlık zamanı
28 yaşında evlenen Steinbeck ayda 25 dolar kazandığı işlerle gecinmeye calışır. Gazeteciliğe de kısa sureli soyunur, ancak romancı ve yazar yanı gunden gune ağır basar. 1937 ’de yazdığı “Fareler ve İnsanlar” yazarın tanınmasını sağlayan eseri olur. “Gazap Uzumleri” ile 1940 Pulitzer Armağanı ’nı almasıyla da boyut atlar. Toplumsal konuları işlediği Gazap Uzumleri, yazarın sosyal sorunlara eğileceğinin de bir gostergesi olur. Ardından “Acı Hayat” ile 1962 Nobel Edebiyat Odulu ’nu alması da Steinbeck ’in ne denli muhim bir yazar olduğunu ceşitli ispatlarından biri olur.
John Steinbeck Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!

3. Bitmeyen Kavga
20 Aralık 1968 ’de olen romancı “Bitmeyen Kavga” eseriyle bize bitmeyen bir roman bırakır. 1936 yılında yayımlandığında San Fransisco ’daki Commonwealth Club ’ın altın madalyasını kazanır. Bitmeyen Kavga, Amerika ’daki tarım işcilerini, onların mucadele ve orgutlenmelerini anlatır. Eser bu bakımdan ilk zamanlarında adeta siyasi bir manifesto, bildirge olarak değerlendirildiyse de sonra sonra edebi değeri de anlaşılır. Ezen – ezilen arasındaki kadim kavga romanda, toprak sahipleriyle işciler arasında yaşanan catışma şeklinde belirir. Yazarın aktardığı coğu şeyde, o donemin işcileriyle olan munasebeti ve sohbetinin payı vardır.
4. Yetmişlik bir oyku: Kanatlarınla
Gectiğimiz 20 Aralık ’ın yazarın 50. olum yıldonumu olması munasebetiyle sendika.org da onu hatırlamamızı sağlayacak guzel bir işe girişir. “Kanatlarınla” savaşın anlatıldığı bir kucurek hikÂyedir. Dilimize kazandırılmadan evvel orijinal dilinde keşfedilir ve yayımlanır.
5. The Strand Magazine
Steinbeck ’in oykusu ilkin 2014 yılında Strand dergisinin kasım sayısında yayımlanır. Derginin editorlerinden Andrew F. Gulli, oykuyu Teksas Universitesi arşivlerinde gezinirken bulur. Yukarıda, sağdaki cizim de, Steph von Reiswitz tarafından oyku icin cizilir.
6. Kanatlarınla
Bir asteğmenin savaş donemi ailesiyle başından gecenler anlatılır oykude. Bu bol tasvirli mini oykuyu daha da ertelemeden paylaşıyorum:
“Eve gitmeyi her şeyden cok istediğini biliyordu -evde alması gereken bir şey olduğunu biliyordu, ancak ne olduğunu bile bilmiyordu. Uzun, sıkı eğitim sırasında ne kendisini duşunmek ne de bir şey istemek icin zamanı olmuştu. Sondaki toren gercek dışıydı. Diğer on altı kişi ile birlikte duruyordu -hepsi selvi kutukleri gibi dimdikti ve gumuş kanatlar ceketinin kalbinin ustundeki kısmına tutturulmuştu. Albay konuşuyordu ve aklının yarısı bunu dinlerken… diğer yarısı eve gidiyordu. Ford Model A ’sına doğru yurudu, iceri girdi ve kapıyı carptı. Goz ucuyla baktığında, omuzlarındaki altın cubukları gorebiliyordu. Gumuş kanatlar kalbinin uzerine butun ağırlığıyla cokmuştu. Tıkırdayan ustu acık arabayı calıştırdı, carpan pistonlara bir an icin kulak verdi ve altın rengi guneşli ikindi vaktinin icinde arabayı surdu. On tekerlekler gevşek bir şekilde sallandı, direksiyonun elinin icinde bir ileri bir geri gitmesine izin verdi. Bir eğitim ucağı havalanıp yan yattı. Kafasını kaldırıp bakınca pilotun eve gitmediğini anladı. Şimdi kendi başarısından korkuyordu. Şapkasını biraz eğdi ve direksiyona dimdik yerleşti.
Sonra otoyoldan cıkıp dar yola saptı. Cayır kuşu, cit direğinden bir sonraki cit direğine doğru, gelişini mujdelercesine uctu. Taze pamuklar tarlalarda guclu, koyu ve temizdi. Yanlarından gectiği kucuk evlerin verandaları kalabalıktı… Cocuklar yıkanmış, en yeni, en kolalı kıyafetlerini giymişti… sacları kurdelelerle toplanmıştı… ve yaşlılar verandaların arka tarafında duruyordu. Her evden onun gecişini izlediler, sonra aileler yola doğru basamaklardan toren adımlarıyla indiler, kiliseye gidiyormuş gibi onu izlediler… Kadınlar ve erkekler ve cocuklar en iyi kıyafetleri icerisindeydiler. Arkasında kalan şeritte hareket edenleri guneşin kırıldığı dikiz aynasından gorebiliyordu.
Kendi ailesi de verandada onu bekliyordu… babası beyaz gomlek, siyah tel kravat ve koyu kilise kıyafetleri icindeydi, ince cenesini kaldırmıştı; annesi mavi-beyaz baskılı elbisesi icindeydi, onunde kavuşturduğu her bir eli otekini, kacmasını engellercesine tutuyordu; buyumuş kız kardeşi sevimli ve soluk soluğaydı, dudakları biraz acıktı; genc erkek kardeşinin gozleri o kadar acıktı ki alnı kırışmıştı. Asteğmen William Thatcher arabasını durdurdu, yavaşca dışarı cıktı, ağır ağır verandaya doğru ilerledi, toplanmış komşular da onun arkasından geldiler.
Her şeyi planlamıştı. Hicbir şey olmamışcasına davranacaktı. ‘Merhaba baba ’ demeyi, annesini ve kız kardeşini opmeyi, kucuk erkek kardeşini kucağına almayı, onun kıvırcık saclarını karıştırmayı hep planlamıştı. Ama hic de oyle olmadı. Hicbir şey olmamış değildi — bir şey olmuştu. Yavaşca verandaya doğru yurudu, yukarıya doğru, babasına bakarak durdu. Yakınında sessizce hareket eden ve arkasında yarım daire oluşturan komşularının cıkardığı hışırtıları duyabiliyordu. Kendi insanları onun hakkında hukum vermiş gibiydi. Guneş verandada ve verandaya yaslanmış guller uzerinde sıcaktı, guneş onun altın omuz cubuklarını yakıyordu. Gozlerinin koşesinden rutbe işaretlerinin parladığını gorebiliyordu. Eve zafer kazanmış bir komutan gibi donmeyi duşunmuştu ama hic de oyle olmamıştı. Altın kartallı şapkasını cıkardı, elinde tuttu. Uzun boylu babasının dudaklarını yaladığını gordu. Sonra babası yumuşak bir sesle:
‘Oğlum — dunyadaki her siyah adam senin kanatlarınla ucacak ’ dedi.
İşte o zaman anladı. Nefesi boğazına sertce tıkandı. Basamaklara tırmandı, ailesinin yanından kormuş gibi gecip evine, buyuduğu yatak odasına gecti. Teğmen William Thatcher beyaz yatakta uzanıyordu. Kalbi carpıyordu. Evin onunden gelen kısık sesli uğultuları duyabiliyordu. Az sonra bir şarkıya başlayacaklarını biliyordu. Ve şimdi onlar icin ne ifade ettiğini biliyordu.”
John Steinbeck Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!