
Manga sanatcısı Naoko Takeuchi ’nin şapşal ve naif olduğu kadar da iyi kalpli ve mucadeleci kahramanı Sailor Moon, nam-ı diğer Ay Savaşcısı, 7 Mart 1992 ’de Japonya ’dan dunyaya merhaba demiş, biz de Turkiye ’de gecikmeli olarak tanışma fırsatı bulmuştuk kendisiyle. Cizgi dizi, Takeuchi ’nin yaklaşık bir yıl once hikayesini yazdığı ve resimlediği “Codename: Sailor V” mangasına dayanıyordu.
Sailor Moon nasıl doğdu?
Kodansha Yayınevi ’ndeki editoru, denizci kostumu giymiş kadın savaşcılar yaratmasını istemişti. (Japonya ’nın ortaokul ve liselerindeki geleneksel kız oğrenci uniforması 1920 ’lerde, İngiliz Kraliyet Donanması denizci uniformalarından esinlenilerek tasarlanmış.) Boylece “Sailor V” doğmuştu ki kendisi cizgi dizideki Sailor Venus ya da bizdeki Venus Savaşcısı ’ndan başkası değildi. V ’nin dunya dışı bir varlık olan kedi formundaki Artemis ile tanışması, ozel guclerini kazanması ve kotuluklerle savaşmasını anlatan manga, RunRun dergisinde yayınlandığı gibi hit oluyordu. Derken cizgi dizisinin yapılması geliyordu gundeme; Takeuchi, Kodansha Yayınevi ve Animasyon Firması Toei, o zamanlar fazlasıyla populer olan “Super Sentai”ye (Bildiğiniz Power Rangers) oykunerek dort savaşcı daha ekliyorlar ve başrolde Sailor Moon ’un olduğu aynı adlı cizgi dizi cıkıyordu ortaya.
Sen Bihter Ziyagil ’sin, buyuk duşun!
Hikaye, sıradan dertleri olan sıradan bir ortaokul oğrencisi olan 14 yaşındaki Usagi Tsukino ’nun, Luna adındaki gizemli kediyle tanışmasıyla başlıyor. Alnında hilal olan bu dunya dışı varlık “Usagi, sen Dunya ve Ay ’ın koruyucusu Ay Savaşcısı ’sın.” diyerek acıyor maceraların kapısını.
“Sen Bihter Ziyagil ’sin, buyuk duşun!” gibi ama farklı gibi de bir durum.
O sırada dinleyen kim tabii, Usagi ’nin aklı havalarda, ders calışmayı sevmeyen, gizli gizli cizgi roman okuyan, atari salonlarında vakit geciren bir karakter kendisi. (Salonda oynadığı oyun da “Sailor V” tabii ki.) Neyse, Luna, Usagi ’ye gizli gucler barındıran bir broş veriyor ve sihirli sozleri soyleyerek Ay Savaşcısı ’na donuşeceğini anlatıyor. Zaten cizgi serideki her onemli karakter bir super kahraman klasiği olarak gunluk ve savaşcı halleri arasında gidip geliyor koşulların gereğine gore.
Yeni kahramanlarla gucler artıyor
Ardından, sırasıyla Ami, Rei, Makoto ve Minako, ya da savaşcı kimlikleriyle Merkur, Mars, Jupiter ve son olarak da “Sailor V” diye tanıdığımız Venus Savaşcısı katılıyor ekibe. Smokini ve maskesiyle pek gizemli bir beyefendi olan Maskeli Tuxedo (Başlarda Usagi ’yi bol bol sinir eden Mamoru Chiba) da arada bir ortaya cıkıp fırlattığı gullerle cok hafiften mudahil oluyor zaman zaman. Ardından gelen sezonlarda Ay Savaşcısı ve Maskeli Tuxedo ’nun gelecekten gelen kızı şımarık Chibiusa, uzay-zaman kapısının yalnız bekcisi Pluton, havalı ve zarif Neptun-Uranus cifti ve sessizliğin koruyucusu, gizemli ve karanlık Saturn ile tanışıyoruz. Butun onemli karakterler kadın bu cizgi dizide, bir tek Maskeli Tuxedo denklemi bozuyor. Son sezon olaya dahil olan Sailor Stars (Savaşcı Yıldızlar) ise apayrı bir konu.
Macera gereği kahramanlarımızın karşısına turlu turlu kotu ve absurt duşman cıkıyor elbette. Ay Savaşcısı ’nın bir klasik haline gelen “Seni sihirli Ay adına cezalandıracağım!” sozlerine muteakip olarak belalarını buluyorlar. Son vuruşu yapmak genelde Ay Savaşcısı ’na kalsa da hicbir carpışma takım calışması olmadan kazanılmıyor.
Gelelim “Sailor Moon”un neden boylesine onemli bir cizgi dizi olduğuna…
1. Kahramanların anti-Disney prensesi duruşları
Genc kızlara ilham olacağı farz edilen Disney prenseslerinin yakın zamana kadar cizdikleri profil duşunulduğunde, Usagi Tsukino ve arkadaşları hep bambaşka bir yerde durdular. Disney ’in zarif prensesleri, yakışıklı ve cesur prensin gelip kendilerini kurtarmasını ve kendileriyle evlenip sonsuza kadar koruyup kollamasını bekleyen kırılgan biblolar olarak karşımızdalardı maalesef.
Genc kızlar icin olduğu kadar genc erkekler icin de sağlıksız olan bu yaklaşım Ay Savaşcısı ve arkadaşlarına hic mi hic uymuyordu. Onlar birbirlerinin eksikleri tamamladılar, birbirlerini korudular, yeri geldiğinde berbat durumda kalsalar bile kendi savaşlarını kendileri savaştılar. Elbet Usagi de herkes gibi acısıyla tatlısıyla (sonsuz) genclik aşkını yaşadı ama eşit şartlarda.
Usagi mukemmel bir feminizm sembolu olmaktan da uzaktı. Guzel yuzu, uzun sarı sacları ve incecik vucuduyla bas bas bağıran stereotip bir feminenliği vardı, arada bir oğlanların peşinden koştuğu da oldu, sivilcelerine, kilosuna taktığı da. Tembel, sakar ve sulugoz haliyle mukemmel bir savaşcı da değildi. Kaderini gercekleştirmek zorunda kalan saf ve cok iyi kalpli biriydi sadece. Onemsediği ve kendini tanımladığı şey de guzellik olmadı: “Devgi ve adalet”e adadı kendini, kotuluklerle savaşmaya, sevdiklerini ve dunyayı korumaya.
2. Cinsel ayrımcılığa karşı tavrı
Cizgi dizi, her zaman kadın gucu ve dayanışmasını merkezinde tuttu fakat “Girls Unite: The End of Jadeite” bolumu tam bir kreşendoydu. Gezegen Savaşcıları ’nın başına surekli bela olan kotu yurekli Jadeite, sozde Maskeli Tuxedo ’yu oldurdukten sonra bir kez daha kahramanlarımızın karşısına cıkıyordu. Kadın duşmanlığı iceren bir suru zırvanın ardından, başlarında bir erkek olmadan hicbir şey başaramayacaklarını soylediğinde, Ay Savaşcısı yumruğunu havaya kaldırıp bağırıyordu: “Kahrolsun cinsel ayrımcılık!”
3. Orijinal serinin LGBTI onculuğu
“Sailor Moon” manipulatif seslendirme ya da kırpılmalardan nasibini almadığı orijinal haliyle televizyonda yayınlanan gelmiş gecmiş en ileri goruşlu cizgi dizilerinden biri olarak gecti tarihe.
Oncelikle, Haruka Tenou (Uranus Savaşcısı) ve Michiru Kaioh (Neptun Savaşcısı) arasındaki romantik ilişki konusunda oldukca netti. Birbirlerine aşıktılar ve bircok kez sozcukler ve hareketlere dokulmuştu bu. Amerikan televizyonu onları en iyi arkadaşlar olarak lanse ederken bizim televizyonlarda kuzen oldular. Haruka ’nın bir ara Usagi ’yle flort etmesiyse ne bizlerin ne Michiru ’nun gozunden kactı. Bir diğer onemli ilişki de iki erkek arasındaydı: Kotulerin takımından Zoisite ve Kunzite. Televizyonlar Zoisite ’yi kadın olarak seslendirmekte buldu careyi. Savaşcı Yıldızlar ise gunluk hallerinde erkek, savaşmak uzere donuşum gecirdiklerinde kadın oluyorlardı ve liderleri Seiya her iki durumda da Ay Savaşcısı Usagi ’ye aşıktı tum kalbiyle…
Gunumuzde bile yeterli derecede kavranamayan ve ortaya konulamayan bu meselelerin doğallığı, 90 ’lar başındaki bir cizgi dizide boylesine cabasız ve yerli yerinde işlenmişti.
4. “Sihirli Savaşcı Kadın” turunu yaratması
90 ’ların Japon manga ve cizgi roman turlerinden Mahō Shōjo (Sihirli Kız), Amerikan sitcom ’u “Bewitched” etkisiyle ortaya cıkmıştı. Guzel ve şirin halleriyle one cıkan kahramanları da sihirli yeteneklerini tıpkı “Bewitched”in cadıları gibi sabun kopuğu ve romantik meseleleri cozmek icin kullanıyorlardı. Diğer yanda Batı ’da “Kadın Gucu” devriydi ve kadın muzik grupları dişil dayanıklılık ve ozguven uzerine şarkılar yapıyordu. Derken donemin ikonik bir urunu olarak “Sailor Moon” cıkıyordu ortaya, sihirle savaşcıya donuşen kadın kahraman turunu yaratarak dunya capında buyuk bir etki yapıyordu. Gezegen Savaşcıları herhangi bir şekilde erkek liderliğine ihtiyac duymadan, kendi başlarına binbir kotulukle savaşarak once Japonya ’da, sonra tum dunyada kadın gucunun simgelerinden biri haline geliyorlardı.
5. Kişisel gelişim ve ozgun bireyler olmayı desteklemesi
Okuldan ve odev yapmaktan nefret eden tembel baş kahramanımız samimi ve kolay ilişki kurulabilir bir hava yaratırken, oflaya poflaya da olsa, zile apar topar da yetişse eğitimini aksatmadı, cizgi dizi de kendine duşeni kişisel gelişim ve bireysellik konusunda yaptı.
Guneş sistemindeki gezegenleri beyinlere kazımaktan fazlasını sunarak kişilik, duygular ve kendine guven konusunda bircok şey oğretti. Sağlıklı ilişkiler ve dostluklar kurmanın, kendi kimlik ve benliğine sahip cıkmanın onemini gosterirken, zeka veya guzellik gibi kavramların cok farklı şekillerde tanımlanabileceğini oğretti.
Ay Savaşcısı ve Gezegen Savaşcıları; birbirlerinden farklı karakterleri, yetenekleri, artı ve eksiklerini mukemmel bir şekilde birleştiren dostlukları sayesinde en zorlu durumların ustesinden geldiler. Becerilerine bakıldığında ekibin en sıradan uyesi olan Usagi; kendine has kusurları, nezaketi, temiz kalbi ve merhametiyle samimi ve ozverili dostluklarının var ettiği bir lider olarak kimsenin alt edemediği en karanlık duşmanlara karşı koyan ışık oldu.
6. Dunyaca unlu moda dergilerinin bile hakkını verdiği muhteşem stili
Sailor Moon karakterleri, yaratıcıları Naoko Takeuchi sayesinde hem couture hem de gunluk kıyafetlerle karşımıza cıktı. Takeuchi, doğrudan Thierry Mugler, Chanel ve Dior ’dan aldığı tasarımlar ve 80-90 ’lar genclerinin bayıldığı havalı ve rahat hazır giyim parcalarından muhteşem bir gardırop yaratmıştı.
Louis Vuitton ’un 2016 bahar şovunu acan model Fernanda Ly, Ay Savaşcısı ’nın mucevherli tacının bir benzerini takıyordu, gerisini siz duşunun… Japonya ’nın 2018 Miss Universe finalisti Yuumi Kato, dunya finalinin yerel kıyafet gecişine Ay Savaşcısı kostumuyle cıkmıştı Feminizmden modaya, kişisel gelişimden LGBTI kulturune kadar pek cok alanda bircok akıma destek veren Sailor Moon ’u henuz keşfedenler icin cizgi dizinin acılış jeneriğini buraya bırakalım. Keyifli seyirler!
Kaynak 1 2 3 4 5 6 7 8 9