Haram helal sınırları bellidir. Bu sınırlar icinde yaşamak, elinde kor taşımak gibi olsa da koru taşımaya talip olmalı ve bu konuda Allah ’tan yardım dilenmelidir.Evlilik gibi kutsal ve toplumsal değeri olan bir kararın alınmasıyla “bir kereden bir şey olmaz” soz dizesi ile o kadar cok karşılaşıyor, toplum baskısı altında adet ve torelerin saldırısına maruz kalıyorsunuz ki emin olduğunuz inanc ve hayat tarzınızdan şuphe edecek hÂle gelip “acaba?” moduna giriyorsunuz.
Toplumsal uyum adına bazı şeylerden vazgecip gecemiyeceğinizi duşunmeye başlıyorsunuz.
Oysa taviz verilecek şey, verilmeyecek şey vardır. Haram ve helal sınırlarını zorlayacak tavizleri duşunmek soz konusu olamaz. Cunku taviz tavizi getirir. İnsan beyni bir kere taviz verdi mi artık taviz verilen konuya karşı duyarlılığını yitirir.
Şuphesiz gelenek goreneklerimiz; dini inanclarımızdan ve tarihimizden esintiler taşımaktadır. Ancak evlilik kararı alınmasıyla yaşanması gerekli gorulen tore haline gelmiş bazı adetlerin; modern olma aşkı ile buyuk şehir karmaşası, televizyon kulturu ve emperyalist baskılar altında iceriği belli olmayan bir corbaya cevrilmiş din, iman, tarihsel gecmişten tamamen farklı ve kimliksiz bir hale donuşmuş olduğuna şahit olmaktayız.
Bu karmaşayı fark eden ve “Ben bu temelsiz adet ve toreyi reddediyorum kendi inanc ve duşunce tarzıma gore bir evlilik yapmak istiyorum” diyen gencler, nikah masasına kadar giden yolda akrabası, komşusu, genci yaşlısı, koylusu kentlisi, kadını erkeği, dinlisi dinsizi hemen herkesi karşısında buluyor.
“İckisiz, sazsız, sozsuz duğun mu olur, Kravatsız, papyonsuz damat mı olur, Gelin acık giyer bir kereden bir şey olmaz, Yuruyemese bile topuklu giyer, Makyajsız gelin mi olur.” Daha bircok kural… NASIL BİR EŞ İSTERSİNİZ? Evlilik kararı alan oğlumun “Nasıl bir eş istiyorsun?” sorusuna cevabı cok uzun değildi.
İbadetlerine dikkat edecek. Asla yalan soylemeyecek, Buyuklerine saygılı, kucuklerine sevgili olacak, Dort atanın hakkını bilecek, saygıda, ilgide kusur etmeyecek, Tesetturlu olacak. Makyaj yapmayacak. Yemek, icmek, giyinmek icin kullandığı urunlerde helal dairesinde kalacak ayrıca yerli ve guvenilir urunleri tercih edecek. Musrif olmayacak. Eğitimli olacak. Oğlum ne guzellikten ne zenginlikten ne de asaletten soz ediyordu. Kendisi icin olmazsa olmaz bu istekleri aile hayatında uygulamaya ozen gosterdiği icin başkalarında da bu ozellikler kolayca bulunabilir zannediyordu.
Ama ben işimin cok zor olduğunu, toplum icinde isteklerini karşılayabilecek genc kızın yok denecek kadar az olduğunu biliyordum.
Yıllardır eğitimli eğitimsiz, koylu kentli bir cok tesetturlu genc kız tanımıştım ama namazlarına dikkat edeni cok azdı. Makyaj yapmadan dışarı cıkanı ise sayılıydı. Onlarda soz, kına gecesi, duğun dernek derken ozel gunlerde mutlaka boyanıyor ve moda kıyafetler icinde boy gosteriyorlardı. Hatta bir genc kızın bu ozel gunlerde makyaj yapmaması, topuklu ayakkabı giymemesi ayıplanıyordu. Oğluma bunu izah etmem mumkun değildi. Zira mahrem insanların icine suslu puslu girip cıkmayı saliha kadına yakıştıramıyordu.
“Gunumuzde bu isteği kabul edecek kız bulmak cok zor” dediğimde bana “sen bulursun” diyordu. Diyordu demesine ama her konuşmamızın ardından beni bir duşuncedir alıyordu. Zira aylar gecmesine rağmen bu ozelliklere sahip bir genc kıza rastlamamıştım.
Nihayet bir arkadaşım aracılığı ile bir genc kızı gormeye gittik. Mazbut bir ailenin buyuk kızıydı. Oğlumun isteklerini bir bir acıklayarak saydım. Bu şartlarda bir yuva kurmak istersen seni ailenden isteyeceğiz dediğimde cevabı olumluydu. Cok sevinmiştim. Kolay olmuştu. Aile olarak beğendiğimiz genc kızla oğlumu tanıştırdık. Yine olumlu bir sonuc aldık.
MAKYAJSIZ GELİN Mİ OLUR? Ve soz gecesi ilk şokumuzu yaşadık. Zira soz gununde “makyajsız gelin mi olur” diyen akrabaları, komşu teyzeleri ve Kuran kursu arkadaşlarının tesiriyle gelin adayımız karşımıza makyajlı bir halde cıkıverdi. Tabii ben şoktayım. Oğlumun ne tepki gostereceğini merak ederken onun sessiz kalışına ve aileden soz almamıza cok sevindim.
Ama evde beni bekleyen tepkiyi duşunememiştim. Daha eve girer girmez oğlum “anne hani sen konuşmuştun. Kızın yuzunde bir batman boya vardı” deyince ne diyeceğimi bilemedim. Ama yalan değildi daha ilk konuşmamda makyaj yapmama talebini iletmiştim. Ve kabul etmişti. En azından ben oyle algılamıştım.
Birkac gun sonra konuşmak icin evine gittiğimde anladım ki gelin kızım makyaj konusunu toplumsal bilinc dairesinde anlamıştı ve ozel gunlerde makyaj yapmakta bir beis gormuyordu. Bunun oğlumun en onemli isteklerinden olduğunu ilk tanışmamızda soylediğimi hatırlattığımda gelin kızımın gozlerinin buğulandığını ve bu isteğin nefsine ağır geldiğini fark ettim. Ama oğlum bu konuda ısrar ediyordu. Bunu gelinime izah etmem onun ozeline mudahale etmem demekti. Kendimi konuyu haram helal dairesinde izah ederken değil ‘Oğlum seni doğal halinle beğendi ’ diyerek ikna ediyorken buldum. ‘Ama ben zaten normalde makyaj yapmıyorum. Herkes ozel gunlerde, duğunde dernekte susleniyor. Toplumun bu baskısına nasıl karşı koyabilirim bilemiyorum ’ cevabını aldım. Haklıydı cunku biz bir rutini bozuyorduk.
Nişan gunune kadar bu konu kafamızı kurcaladı durdu. Oğlum bu konuda haklıydı. Dilinin donduğu kadar daha yeni tanıştığı sozlusune bu konudaki haram helal sınırlarını anlatmaya calışıyordu. Aslında sozlusu oğlumun argumanlarının hepsini biliyordu. Ama hayata nasıl gecireceğinden ve cevresinin tesirinden, dedikodusundan nasıl korunacağından emin değildi.
Muthiş bir toplumsal direncle karşı karşıyaydık. En dindar bildiğimiz insanlar bile “canım ne olacak nişanda duğunde yapsın bir daha yapmasın” diyorlardı. Hic kimse haram helal sınırını aşmanın cezasını duşunmuyordu. İzah etmeye calışınca da “sizde cok aşırı gidiyorsunuz” cevabını alıyorduk.
Nihayet nişan gununde en tabii haliyle. Allah ’ın lutfettiği guzelliği ile bir gelin sahneye cıkmıştı. O kadar tabii ve saf gorunuşluydu ki kimse ‘neden boyanmamış ’ diyemedi.
NASIL BİR GELİNLİK? Nişan torenini atlatmıştık. Tam 6 ay sonra duğun tarihi alınmıştı ki “Nasıl bir gelinlik?” sorusu ile karşı karşıya kaldık.
Geniş aile icinde velime/duğun yemeğinde nikahlarını kıymayı planlamıştık ama “gelin hanım nasıl bir kıyafet giyecekti?” Meğer ne kadar zor bir şeymiş hem tesetture uygun hem şık hem de gelin kızımızın yaşına uygun bir kıyafet tasarlayıp dikmek.
Oğlum “tesetture uygun olsun” diyor. Gelin kızım goz ucuyla kabarık prenses modellere bakıyordu.
Alışveriş boyunca Fatih ’te onlarca gelinlikciye baktık bir tane tesetture uygun olanını bulamadık. Vucut hatlarının tamamen ortaya cıkarıldığı coğu kolsuz kabarık, birbirinin kopyası beyaz elbiselerle karşı karşıyaydık. Sanki hic tesetturlu gelin olmuyormuş gibiydi vitrinler. Tek tuk kapalı diye satılanlar ise daracık beden ve kollarla tıpatıp benzer kıyafetlerdi. Biz “tesetture uygun istiyoruz” deyince vitrindeki acık kolsuz modelleri gosterip “kol takarız, yakasını kapatırız” diye guya bize kolaylık gosteriyorlardı. Bırakın tesetturu, kış gununde vitrinler kolsuz, yakasız, bedeni saran, uzun beyaz kabarık elbiselerle bezenmişti.
Nikah gunu yaklaştıkca gelin kızım endişe icinde bekliyor, ben ona cok guzel bir gelinlik yapacağımızı ve merak etmemesini soyluyordum. Endişeliydi cunku rutin dışına cıkmaya korkuyor, cevresinden cekiniyordu.
Hem şık hem sade hem de tesetture uygun bir beyaz elbiseyi tasarlamak icin tesettur giyimde başarılı birkac tasarımcı arkadaşıma başvurdum ama hicbiri gunluk modanın tesirinden kurtulamadı.
En sonunda elimizde isteğimize yakın bir modele sadece kafamızdaki şeyleri katarak bir kıyafet yaptırdık. Gelinlikcimiz tesetturlu bir hanımdı ve bizim tesetture uygun guzel bir gelinlik istediğimizi anlamıştı. Sonuc harikaydı. Gercekten cok guzel ve amacımıza uygun bir kıyafet dikilmişti. Sade ama cok şık ve tesetture uygundu.
Gelin kızım mutluydu; cunku boyle guzel bir sonuc beklemiyordu. Doğrusu ben de uzerinde son halini gorunceye kadar endişeliydim. Duğun gunu herkes gelinliği cok beğendi.
HELAL VE HARAM SINIRLARI Oğlumun ve gelinimin yuzleri guluyordu. Yeni hayatlarına helal dairesinde girmenin mutluluğunu yaşıyorlardı. Cunku Muslumanın her anında yemesini, icmesini, giymesini, gezmesini haram ve helal sınırlarına gore ayarlaması gerektiğine inanıyorlardı.
Velhasıl haram helal sınırları bellidir. Bu sınırlar icinde yaşamak, elinde kor taşımak gibi olsa da koru taşımaya talip olmalı ve bu konuda Allah ’tan yardım dilenmelidir.
Allah ’ın Resulu ’nun şu sozleri ile bugunu işaret etmediğini kim bilebilir?
“İnsanların uzerine oyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/direncli davranıp Muslumanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.” (Tirmiz&#238
Kaynak: Hatice Yıldız, Altınoluk Dergisi, Sayı: 388


İslam ve İhsan