
Yuce Rabbimiz, mu ’minlerin tek bir yurek gibi birlik ve beraberlik hÂlinde olmalarını emretmektedir. Bu husustaki emrini onceki peygamberlere de vahyetmesi[1] hem insanoğlunun dÂim tefrikaya duşme zaafıyla mÂlûl oluşunu hem de tefrikanın toplum hayÂtı icin ne tehlikeli bir hastalık olduğunu beyÂn etmektedir.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“AllÂh ’a ve Rasûlʼune itaat edin, birbirinizle cekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Cunku Allah sabredenlerle beraberdir.” (el-EnfÂl, 46)
İbrahim -aleyhisselÂm-, kendisinden nasihat isteyenlere şunları soylemiştir:
“İnsanların dunya işleriyle meşgul olduklarını gorduğunuz zaman siz de Âhiret işleriyle meşgul olun. Onlar zÂhirlerinin tezyîni ile meşgul olurlarsa siz de kalbinizin tezyîni ile meşgul olun. Onlar bağ, bahce ve sarayların îmÂrı ile meşgul olurlarsa siz de kabirlerinizin îmÂrı ile meşgul olun. İnsanlar birbirlerinin ayıpları ile meşgul olurlarsa siz de kendi ayıplarınızla meşgul olun.”
İSLAM KARDEŞLİĞİ
Hazret-i MevlÂnÂ, İslÂm kardeşliğinin asıl mÂhiyetini ne guzel îzah eder:
“Peygamber Efendimiz; «Muslumanlar tek bir can gibidir.» buyurmuştur. Tek bir can oldular ama, AllÂh ’ın Rasûlu sÂyesinde oldular. Yoksa her biri, diğerine mutlak duşmandı. Medîne ’de «Evs» ve «Hazrec» adında iki kabîle vardı. Bunlar, birbirlerinin kanını icecek kadar can duşmanı idiler.
Hazret-i Mustaf ’nın feyzi ve İslÂm ’ın nûru ile onların eski kinleri yok oldu gitti. O duşmanlar, onceleri bağdaki uzumler gibi, uzum salkımındaki taneler gibi birbirlerine bağlı idiler, birbirlerinin kardeşi idiler. LÂkin «Mu ’minler kardeştir.» Âyeti indikten sonra onun feyiz ve rûhÂniyetiyle, Âdeta sıkılmış uzum taneleri gibi tek bir şıra hÂline geldiler. Hakikî mÂnÂda birleşip kardeş oldular.”
Lokman Hakîm şoyle der:
“EvlÂdım! Uc şey, uc şeyle bilinir: Hilim, gazap Ânında; cesaret, harp meydanında; kardeşlik ise, ihtiyac Ânında.”
“SAKIN GURUPLARA BOLUNMEYİN!”
Allah Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Şeytan, insanın kurdudur. Tıpkı suruden ayrılan koyunu kapan kurt gibi. Sakın gruplara bolunmeyin. Cemaatten, toplumdan ve mescidlerden ayrılmayın.” (Ahmed, II, 400; V, 335; HÂkim, I, 73/59)
Şeyh Edebali Hazretleri ’nin Osman GÂzî ’ye tavsiyelerinden biri şoyledir:
“Gecmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Gecmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın! Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini iyi bilesin!..”
Bizler, mÂzimizi yureğimizde canlı tutmak zorundayız. Unutmayalım ki, mÂzinin bittiği yerde, millet biter, insan biter, iz ’an biter. Millet, tarihinden ibÂrettir. Onu tarihinden sıyırırsanız, geriye insan surusu kalır. Yeni eserler ve yeni nesiller, mÂzinin devrettiği unsurların zenginliği nisbetinde canlı, guclu ve devamlı olur. Milletlerin bekāsı; hassas, duygulu ve seviye kazanmış bir kalbe sahip olan nesiller yetiştirmekle mumkundur. Cocuklarına, Canakkale destÂnını ninni yapan nesil, îmÂnına, milletine ve butun maddî-mÂnevî değerlerine sahip cıkacaktır.
Dipnot: [1] Bkz. eş-ŞûrÂ, 13.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Genc Dergisi, Sayı: 119
İslam ve İhsan