Hayatın med ve cezirleri arasında muvazeneyi (dengeyi) kaybedip yolunu şaşıran, ucurumun kenarına gelen nice kimseler vardır. Boyleleri, yaralı bir kuş gibi urkek bakışlarla, tutunacak şefkat elleri ve sığınacak sıcak gonuller ararlar. İşte gonlu hamlıktan kurtulmuş Allah adamları, boyle zamanlarda bu gibi yaralı gonuller icin bir şifÂhÂne vazifesi gorurler. ŞifÂhÂneye hasta olanlar gelir; oyleyse hicbir hastayı bu kapılardan geri cevirmemelidir.“Merhûm Ramazanoğlu Mahmûd SÂmî (kuddise sirruh) hazretlerinin bir talebesi, gecirdiği bir buhran dolayısıyla zaafa uğrar ve sarhoş bir vaziyette kapısına gelir. Kapıyı acan kişi:

“Bu ne hÂl! Hangi kapıya geldiğinin farkında mısın?” diye azarlayınca, bitkin ve bîcÂre adamcağız:

“Beni merhametle kucaklayacak başka bir kapı mı var ki!” diyerek caresizliğini dile getirir.

Olup biteni iceriden işiten SÂmi Efendi, hemen kapıya gelir ve o gonlu zedelenmiş talebesini iceriye buyur ederek, can sarayına alır. Onun vîrÂne olmuş gonlunu merhamet, şefkat ve muhabbetle ihy eder. Bu gonul inceliği uslûbu ile irşada mazhar olan o şahıs da, butun menfî hÂllerinden kurtularak zamanla sÂlihler zumresine dÂhil olur.”[1]

[1] Osman Nûri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet, s. 185-186.

Kaynak: Adem Ergul, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan