
İnsanlara hakkı, hayrı ve iyiliği tavsiye edip onları bÂtıldan, şerden ve kotuluklerden sakındırma durumunda bulunanların; evvel kendilerinin dosdoğru bir istikÂmet uzere olmaları elzemdir. Bu en kıymetli nasihattir.MevlÂn Hazretleri buyurur:
“HÂl ile oğut veren, kāl ile (sozle) oğut verenden hayırlıdır.”
Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, İslÂm ’ı tebliğe başladığı andan itibÂren, ilÂhî emir ve nehiylere en cok kendisi riÂyet ederek, hakkın ve hayrın canlı bir numûnesi, İslÂm şahsiyet ve karakterinin muşahhas bir misÂli olmuştur. Yani soylediklerini evvel kendisi tatbik ederek insanlığa fiilî bir kıstas ve emsalsiz bir ornek şahsiyet olmuştur.
Dolayısıyla, insanlara hakkı, hayrı ve iyiliği tavsiye edip onları bÂtıldan, şerden ve kotuluklerden sakındırma durumunda bulunanların; evvel kendilerinin dosdoğru bir istikÂmet uzere olmaları elzemdir. Zira boş bardakla ikram olmaz.
İSLAM AHLÂKI GUZELLİKTİR
EcdÂdımız Osmanlı, fethettiği yerlere dÂim Anadolu ’nun temiz halkını goturmuştur ki, gayr-i muslim tebaa, onların hÂl ve davranışlarında İslÂm ahlÂkının guzelliklerini bizzat muşÃ‚hede edebilsinler. Hakîkaten 1. Murad Han Kosova ’yı fethettikten sonra, onun ardından gelenler, Anadolu ’nun fazîletli insanlarını oraya yerleştirmişlerdir. Onların nezih yaşayışlarına hayran olan Arnavutların yuzde doksanı musluman olmuştur. Yine FÂtih Sultan Mehmed Han da İstanbul ’un fethinden sonra Bosna ’yı fethetmiş, o bolgeye gonul ehli, temiz Anadolu halkını iskÂn etmiş ve Boşnakların tamamı, hicbir zorlama olmadan, tamamen İslÂm ’ın guzelliğini yaşayışlarında sergileyen bu insanlara meftûn olarak hidÂyetle şereflenmişlerdir.
VelhÂsıl; tebliğ, irşad, emr-i bi ’l-mÂrûf, nehy-i ani ’l-munker hizmetlerinin, hem kāl hem de hÂl ile yapılması zarûrîdir.
Şu bir hakikattir ki yaşayışında İslÂm şahsiyet ve karakterinin canlı misalleri muşÃ‚­hede edilen ornek bir mu ’minin kucucuk bir nasihati bile, tesir bakımından en muhteşem sozlerden daha gucludur. Bunun aksine, soyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmayan bir kimse, en belÂgatli ifadeleri bile kullansa, gonullerde musbet tesirler bırakabilmesi mumkun değildir.
Nitekim Ziy Paşa der ki:
“Âyinesi iştir kişinin, lÂfa bakılmaz!”
Rabbimiz cumlemize; ozu-sozu bir olan, hÂl ve davranışlarıyla îmÂnını tasdik hÂlinde yaşayan, mu ’minlerin husn-i kabûlune mazhar olarak onlardan Âdeta bir husn-i hÂl kağıdı alabilen, sÂlih ve sÂdık kullarından olmayı nasîb eylesin. Âmîn!..
[1] HÂkim, Mustedrek, I, 353.
[2] Bkz. Heysemî, II, 295.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2017 – Ağustos, Sayı: 377, Sayfa: 032
İslam ve İhsan