
İbÂdet, kulluk yapmak, itaat etmek ve boyun eğmek demek olup, geniş mÂnÂsıyla, bir insanın Rabbinin bildirdiği olculer dÂhilinde yaşarken yaptığı butun hareketleri, sozleri, duygu ve duşunceleridir.Allah TeÂl ’nın insanı buyuk bir ihtimamla en guzel şekilde yaratmış, ona pek cok imkÂn ve nimetler lutfetmiştir. Bunu gordukten sonra insanın bu Âlemde herhangi bir vazife ve mesuliyetinin olmadığını tasavvur etmek mumkun mudur? Akıl sahibi bir kişinin dunyadaki hÂlinin hayvanlardan ve diğer akılsız varlıklardan farksız olduğunu duşunebilir miyiz? Boyle bir insanın yeme, icme, giyinme, evlenme, coğalma arasında donup durmasını, belli bir muddet yaşadıktan sonra kendisini yokluğun kollarına atıvermesini ve olum tarafından yutulmasını nasıl duşunebiliriz? CenÂb-ı Hak Kur ’Ân-ı Kerîm ’de şoyle buyurur:
“Sizi abes olarak boş yere yarattığımızı ve huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mu ’minûn, 115)
“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (ZÂriyÂt, 56)
“Sana yakîn (olum) gelinceye kadar Rabbine kulluk/ibadet et!” (Hicr, 99)
İbÂdet, kulluk yapmak, itaat etmek ve boyun eğmek demek olup, geniş mÂnÂsıyla, bir insanın Rabbinin bildirdiği olculer dÂhilinde yaşarken yaptığı butun hareketleri, sozleri, duygu ve duşunceleridir.
“MUŞERREF OLDUK” Bir kulun Rabbine ibadet etmesi, onun icin bir kulfet ve sıkıntı değil, tam aksine buyuk bir şereftir. Nitekim seyr u sulûk ehli buyukler, bulûğ cağlarından bahsederken:
“Mukellef olduk” değil “muşerref olduk” yÂni ilÂhî hitÂbın muhÂtabı olmakla şereflendik, derlermiş.
İBADETİN FAYDALARI İbÂdet, Allah TeÂl ’nın kulları uzerindeki hakkı ve ihsÂn ettiği nimetler karşısında yapılması gereken bir şukrun ifadesidir. Bize kucuk bir hediye getiren kişiye, tekrar tekrar teşekkur ederken, sayılamayacak kadar cok nimet, lutuf ve ikramlarına mazhar olduğumuz Allah TeÂl ’ya karşı şukretmemek, ne kadar buyuk bir nankorluktur.
Yapılan ibadetler esÂsen kişinin kendi menfaatinedir. Zira ibadet etmek, insanları maddiyÂta cakılıp kalmaktan kurtarıp, nazarları ve fikirleri daha yuksek hedeflere yoneltir ve daha geniş ufuklarda dolaştırır.
İbÂdetin muhim faydalarından biri de, îmÂnı kalbde kokleştirip sÂbitleştirmesidir. Bilgi, ancak pratikle, tecrube ile artıp gelişir ve kokleşerek meleke hÂline gelir. TatbikÂta konulmayan kuru bilginin muhafazası cok zor olduğu gibi faydası da yok denecek kadar azdır. İmanın insanda kokleşip yerleşmesi, meleke hÂline gelmesi de ancak ibadetler sÂyesinde mumkundur. Dıştaki ibadet kalesi zayıfladığında icteki iman kalesi icin de tehlike sinyalleri başlamış demektir. Diğer bir ifadeyle, iman bir lÂmba ise, ibadetler, ceşitli yonlerden esen ruzgÂrlar karşısında onu sonmekten koruyan ve ışığını daha da ziyadeleştirmesini sağlayan şişe gibidir.
İbadetlerle takviye edilmeyen iman zayıflar ve bir muddet sonra insanın davranışları uzerindeki musbet tesirini kaybetmeye başlar. İmanın tesiri zayıfladıkca da menfî duygular, kotu huylar, zararlı arzular, insanın his Âlemini kaplar ve onu ceşitli gunah ve kotuluklere sevkeder.
İBADETİN SEBEP VE HİKMETİ Kur ’Ân-ı Kerîm ’de ibadetin sebep ve hikmetine şoyle temas edilir:
“Ey insanlar! Sizi ve sizden oncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz. Umulur ki, boylece takvÂya ermiş olursunuz.” (Bakara, 21)
Yani kotuluklerden ve cehennem azÂbından korunmuş ve CenÂb-ı Hakk ’a yaklaşmış olursunuz.
İbadetlerin insanın moral dunyası ve ruh Âlemi uzerinde musbet tesiri vardır. İbadetlerini yerine getiren bir mu ’min, kalben musterih, rûhen ve mÂnen kuvvetlidir. Vazifesini yerine getiren bir insan psikolojisi icinde, gonul huzûru ile mes ’ûd ve kararlı bir hayat surer. Rûhen daralıp bunalmaz, strese girmez. Engeller, zorluklar ve imkÂnsızlıklar karşısında huzne ve ye ’se kapılmaz; metanetini kaybetmez. İbadetsiz insan ise gunul huzûru bulamaz. Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuştur:
“İnsan, kulluk vazifelerini îfÂda kusur gosterir, yani her ibadetini kÂfî miktarda yapmayıp azaltırsa CenÂb-ı Allah onu gam ve kedere mubtel kılar.” (Ali el-Muttakî, Kenzu ’l-ummÂl, no: 6788)
İnsan dÂim Rabbine sığınmak, onunla beraber olmak ve zaman zaman da onunla konuşmak ister. Bu durumda O ’nun kelÂmı olan Kur ’Ân-ı Kerim ile meşgul olur. Bu sûretle kalben ferahlar, rûhen rahatlar, zihnen dinlenir ve mÂnen guclenir. Okuduğu Âyetlerden istikÂmet alır, onceki insanların hÂlinden ibret ve dersler cıkarır ve huzurla yoluna devam eder.
RUHİ YUCELİŞ NEYE BAĞLI? İnsanı ustun bir varlık olarak yaratan Allah TeÂlÂ, onun bu mevkiîni koruyarak rûhî yucelişini devam ettirebilmesinin ibadetlere bağlı olduğunu haber vermiştir.
Diğer taraftan ibadetler sadece mÂnevî ve Âhirete yonelik değildir. İbadetlerin maddî faydaları da vardır. Mesel Allah Rasûlu (s.a.v) ibadetlerine dikkat eden mu ’minlerin rızkına bolluk verileceğini ifade eder. (Muslim, MunÂfıkîn, 57.) Yine Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurur:
“Rabbiniz: «Eğer kullarım bana îcÂb ettiği şekilde itaat etseler, ben onlara yağmuru gece yağdırırım, gunduz de uzerlerine Guneş ’i doğdururum. Onlara ayrıca gok gurleme sesini de duyurmam» buyuruyor.” (Ahmed, II, 359; HÂkim, IV, 285/7657)
Gorulduğu gibi İslÂm, insÂnî faaliyet alanlarının hicbirini ihmal etmeyen ve hayatı tum yonleriyle ihtiv eden butun bir sistemdir. Aynı şekilde İslÂm, insanın faaliyet sahaları arasında uyumlu bir birliktelik de kurmaktadır. Bu sebeple, ilÂhî hukumlere uygun dunyevî fiiller ibadet sevabı kazandırırken, ibadetler de pek cok maddî ve bedenî faydalar ihtiv etmektedir. Ancak bunlardaki hikmet ve inceliklerin bir kısmı insan aklıyla idrak edilebilirse de, coğu akılla kavranamaz. ZÂten ibadetlerde asıl olan da, Allah ’a ihlÂsla kulluk etmek olup dunyevî faydalar elde etmek değildir.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan