
Kazancına haram karışan kimsenin akıbeti ne olur? Helal ve haram kazancın maddi ve manevi etkileri nelerdir? Helal ve haramın ahlakımız uzerindeki etkisi nedir? Helal ve haram konusunda dikkat etmemiz gerekenler...Kazancına haram karışanın, ameli ve ahlÂkı da bozulur. Gonlunde feyz-i ilÂhî, ibadetlerinde ise huşû olmaz. Zira helÂller; kula zindelik, ibadet vecdi, sÂlih amel gayreti, Allah yolunda hizmet iştiyÂkı verirken, bunun zıddına haram ve şupheliler ise gaflet, atÂlet ve taşkınlık hÂli verir.
Yunus Emre Hazretleri buyurur:
İşitin ey ulular, Âhir-zamÂn olusar,
Sağ muselman seyrektir, ol da gumÂn olusar…
Acep mahlûk erişti, goz yumuban durişti
HelÂl-haram karıştı, assı ziyÂn olusar…
CenÂb-ı Hak, her insana bir omur tayin ettiği gibi, fÂnî Dunya ’ya da bir omur tayin etmiştir. Dunya hayatının son devresi, yani Âhir-zamanda, kıyÂmetin Âdeta ayak sesleri sayılan birtakım alÂmetler ortaya cıkacaktır. Bunların bir kısmı; DeccÂl ’in zuhûru, Guneş ’in batıdan doğması gibi maddî Âleme dair iken; diğer kısmı ise, îman, ihlÂs, takv ve dindarlığın azalıp ahlÂksızlık ve gunahların yaygınlaşması gibi, mÂnevî hayata dÂir alÂmetlerdir.
İcinde bulunduğumuz Âhir-zamanda yaşanan huzursuzlukların en muhim sebeplerinden biri de; bilhassa helÂl-haram hassasiyetinin kaybolmasıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- bu hakîkate işaret ederek şoyle buyurmuşlardır:
“Oyle bir zaman gelir ki, kişi malını helÂlden mi, haramdan mı kazandığına hic aldırış etmez.” (BuhÂrî, Buyû, 7, 23)
HÂlbuki kazancın helÂl mi, şupheli mi, yoksa haram mı olduğu; ibadetlerin dahî kabul veya reddine sebep teşkil etmektedir. Nitekim hadîs-i şerîfte, haram parayla hacca giden bir kimse; “Lebbeyk!” dediğinde kendisine;
“–Sana ne lebbeyk ne de sa‘deyk! Cunku senin kazancın haram, azığın haram, bineğin haramdır. Hicbir sevap almadan, gunahkÂr olarak don! Hoşlanmayacağın şeyle karşılaşacağından dolayı uzul!” şeklinde karşılık verileceği beyan buyrulmaktadır. (Heysemî, III, 209-210)
Ayrıca kazancına haram karışanın, ameli ve ahlÂkı da bozulur. Gonlunde feyz-i ilÂhî, ibadetlerinde ise huşû olmaz. Zira helÂller; kula zindelik, ibadet vecdi, sÂlih amel gayreti, Allah yolunda hizmet iştiyÂkı verirken, bunun zıddına haram ve şupheliler ise gaflet, atÂlet ve taşkınlık hÂli verir.
Bundan dolayıdır ki Hak dostları, helÂl gıda uzerinde cok durmuşlardır. Sevenlerine evvel helÂlden kazanıp helÂl lokma yemelerini tavsiye etmişlerdir. Nitekim SufyÂn-ı Sevrî Hazretleri ’ne:
“–Efendim! Namazı birinci safta kılmanın fazîletini anlatır mısınız?” dediklerinde, Hazret helÂl lokmaya dikkat cekerek:
“–Kardeşim! Sen ekmeğini nereden kazanıyorsun, once ona bak! Kazancın helÂl olduktan sonra, hangi safta dilersen orada namazını kılabilirsin; bu hususta sana gucluk yoktur.” cevabını vermiştir.
Yani namazı ilk safta kılmanın buyuk fazîletine rağmen, şayet kişinin kazancı helÂl değilse, ehemmiyet bakımından bundan daha alt kademedeki fazîletlere sarılmasının, kişiye fayda vermeyeceğine işaret etmiştir. Bir başka vesîleyle de:
“Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helÂlliği nisbetindedir.” buyurmuştur.
Yine bu hakîkati te ’yid sadedinde Ali RÂmitenî Hazretleri de şoyle demiştir:
“«İbadetler on cuz olup, dokuzu helÂli taleb etmektir. Geri kalan butun ibadetler, bir cuzdur.» buyrulmuştur.[1] HelÂl yemeyen kişi, kendinde AllÂh ’a itaat etme gucu bulamaz, hep isyÂna meyleder. HelÂl yiyen kişi de AllÂh ’a isyankÂr olamaz…”[2]
Gonullerdeki feyz ve rûhÂniyetin ilk Âmilinin helÂl lokma olduğuna işÃ‚reten, MevlÂn Hazretleri de şoyle buyurmuştur:
“Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vucuduma şupheli birkac lokma girdi!
Bilgi de hikmet de helÂl lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helÂl lokmadan doğar.
Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse, bil ki o lokma, şupheli veya haramdır.
Nur ve kemÂli artıran lokma, helÂl kazanctan elde edilen lokmadır.”
AbdulkÂdir GeylÂnî Hazretleri de, yenilen lokmaların, insanın ic Âlemi uzerinde ne kadar hayÂtî bir tesir icr ettiğini, şoyle ifade etmiştir:
“Haram yemek, kalbi oldurur; helÂl ise ihy eder. Lokma vardır, kalbini nurlandırır; lokma vardır, onu karanlığa boğar. Yine lokma vardır, seni dunya ile meşgul eder; lokma vardır ukb ile meşgul eder. Lokma vardır, seni her iki dunyanın da zÂhidi yapar, seni dunya ve Âhiretin HÂlık ’ına yoneltir.”
Dolayısıyla yenilen lokmaların, giyilen elbiselerin, sahip olunan eşyaların; mÂneviyÂtımız uzerinde muhim bir tesiri bulunduğunu, hicbir zaman hatırımızdan cıkarmamalıyız. Onları Rabbimiz ’in rÂzı olduğu yoldan kazanıp, yine rÂzı olduğu şekilde sarf etmeliyiz ki kulluk imtihanımızda muvaffak olabilelim.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2020 – ŞUBAT, Sayı: 408
İslam ve İhsan
SAHABENİN HELAL HARAM HASSASİYETİ