
Şahsiyet dilimizi comertlik iksiriyle sulamadan ozde, sozde ve işte bereket beklentisi, ham bir hayalden ibarettir.“Şahsiyet dili”mize guc katan ve onu bereketlendiren dorduncu dinamik, comertlik iksiridir. Cerrahi tekkesinin murşitlerinden biri olan rahmetli Muzaffer Ozak hoca, Karagumruk ’te ilk defa dergahta tanıdığı Tosun Bayrak isimli gence:
«− Evladım! Sen bizim Amerika ’daki elimizsin, gider gitmez calışmaya başla» diye iltifatta bulunur. O gune ka- dar tasavvuf kulturunden uzak kalan Bayrak:
«− Nasıl olur Efendim, ben daha işin başındayım» deyince, Ozak hoca:
«− Evini, sofranı ve gonlunu dostlarına gece gunduz acık tutarsın olur» der.
Bu hadiseyi anlatan Nazif Gurdoğan Bey devamla şu tespiti yapar: O gunden sonra Tosun Bayrak evini, sofrası- nı ve gonlunu dostlarına actı ve bugun New York ’ta cokuluslu buyuk bir sohbet halkası oluşturdu.
BAŞARILI LİDERLERİN ORTAK OZELLİKLERİ
Veren insan, etkin insandır. Cunku etrafından daima saygı ve sevgi gorur. İtibar ve izzet sahibidir. Bu bakımdan soze başlayınca sozu dinlenir, bir iş yapınca yaptığı işe değer verilir. Sosyolojik bir vakıa olarak denilebilir ki, toplumlarda merkez insanların, toplayıcı şahsiyetlerin ve başarılı liderlerin ortak ozelliklerinden birisi, istisnasız hepsinin comert oluşudur. Butun peygamberler, veliler ve buyuk liderler, her zaman “alan değil veren bir kişilik” sergilemişlerdir.
Rabbimiz comert şahsiyetleri bereketli bir tohuma benzetir; hem de yedi başak veren ve her başakta yuz tane barındıran bir tohuma. Bu benzetme, Âdet bir insanın comertlik sayesinde kendini kat be kat artırmasının guzel bir tablosu gibidir. Vermek gelişmektir, kendini başka gonullerde, mekÂnlarda ve zamanlarda coğaltma iksiridir.
ŞİFA VEREN YEMEK
Comertlerin yuzu gulec ve gonlu ferahtır. Sozleri tatlı, islah edici ve huzur yukleyicidir. Bu ozellikleriyle verici şahsiyetler, etraflarına daima pozitif enerji yayarlar. Bu enerji, soz ve davranışlarında ve hatta sukûtlarında bile ortaya cıkar ve muhataplarını etki altına alır. Nitekim kulturumuzde “Comerdin yemeği şifa; cimrinin yemeği ise dert olur” denilmiştir.
Verici bir kişilikte bircok guzellikler bir araya toplanır. Bolluk bilincine sahip olduğundan her şeye ve herkese guzel bakar. Herkesin iyiliğini ister. Başkalarının başarıları, artıları ve guzellikleri onu rahatsız etmez. Sevgi verir, sevgi alır; saygı gosterir, saygı gorur. Gonul genişliğine sahip olduğundan gam ve keder onda kalıcı değildir. Herkes hakkında iyi duşunur.
Verici kimlikte huzur ve teenni hÂkimdir. Telaş ve stres, bu bilinc karşısında tutunamaz. Boyleleri reaktif bir davranış sergilemek yerine, proaktif bir paradigmayla, hayatı değerler ve prensipler merkezli yaşar. Boyle bir hayat tarzı da “şahsiyet dili”nin gucune guc katar.
Mal vermek, hizmet vermek, zaman vermek ve hatta ulvî bir dava uğruna can vermek, hakikatte vereni fakir- leştirmez; aksine kişiliğe pozitif bir değer, huzur ve kalite yukler. Esasen kişiliğin artması, malın artmasıyla kıyaslanamayacak buyuk bir kazanctır. MevlÂn der ki: “Hak yolunda ekmek verirsen sana da ekmek verirler; can verirsen sana da can bağışlarlar”. Kur ’an-ı Kerim, muhtelif Âyetlerde, bir guzellik ikramının en az on misliyle sahibine geri doneceğine ve kişiliğin olgunlaşmasının ancak vermekle gercekleşebileceğine işaret eder .
KİŞİLİĞİN KİLİTLENME HALİ
Vermenin zıddı olan cimrilik ise, kişiliğin kendi icinde kilitlenme halidir. Bu şekilde kendine kilit vuran şahsiyetlerde huzurdan eser yoktur. Daima streslidirler. Duygusal zekÂları gelişmediğinden kendileriyle ve cevreleriyle barışık değillerdir. Yuzleri gulmez, asık suratlıdırlar; kıskanclık girdabına doğru hızla yol alırlar. Boyleleri ile hic kimse dostluk, arkadaşlık, ortaklık ve aile hayatı kurmak istemez. Kalabalıklar icinde bile olsalar hakikatte yalnız yaşarlar. Zira paylaşmak onlara gore değildir. Kimsenin gonul evine misafir olamazlar.
El ve gonul tutukluğu, gonul kuruluğuna ve darlığına sebep olur. Kurumuş bir gonulde şefkat, merhamet, mu- habbet, fedakÂrlık ve hizmetkÂrlık duygusundan eser kalmaz. Bu guzelliklerden mahrum bir kişilikte ise “şahsiyet dili” gelişmez. Gonul kuruluğu, sozlerinde ve davranışlarında kendini ele verir. Muhatabın gonlunu hoş edecek bir guzel soz bile cıkmaz dilinden. Yunus Emre ’nin ifadesiyle “Nice yumuşak soylese sozu savaşa benzer.”
Şahsiyet dilimizi comertlik iksiriyle sulamadan, ozde, sozde ve işte bereket beklentisi, ham bir hayalden ibarettir.
Kaynak: Dr. Adem Ergul, Şahsiyet Dili ve Geliştiren Liderlik, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan