Gece ibadeti nedir? Gece nicin ibadet edilir? Gece ibadetine nasıl kalkılır? Gece yapılacak ibadetler nelerdir? Peygamber Efendimizin gece ibadeti nasıldı? Peygamberimiz geceleri kac rekat namaz kılardı? Gece ibadeti neden daha onemlidir? Gece ibadetinin fazileti nedir? Gece ibadeti ile ilgili ayet ve hadisler.Gecenin derûnunda CenĂ‚b-ı Hak ile beraber olmak, kul icin tĂ‚rifsiz bir saĂ‚det kaynağı, MevlĂ‚ ’mızın da bundan rĂ‚zı ve hoşnud olması sebebiyle mustesnĂ‚ bir rahmet, mağfiret ve lûtuf vesîlesidir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
(O muttakîler, geceleri namaz kılmak ve istiğfĂ‚r etmek icin) yanlarını (tatlı) yataklarından ayırırlar. Rab ’lerinin azĂ‚bından korkarak ve rahmetini umarak duĂ‚ ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da hayır yollarına infĂ‚k ederler.” (es-Secde, 16)
Rabbimiz ’in geceye lûtfettiği sırlar, hikmetler ve feyizler kişinin kalbî seviyesi nisbetinde ayĂ‚n olur. MîrĂ‚c gibi ilĂ‚hî ikramların, vahyin nuzûlunun ve bunların zıddı olan ilĂ‚hî intikam tecellîlerinin daha ziyĂ‚de gecenin derûnunda vukû bulmuş olması da gosteriyor ki, gunun bu vakitlerine ayrı bir ihtimam gostermek îcĂ‚b etmektedir.
AllĂ‚h ’a yakınlaşma azmindeki mu ’minler icin geceler, derûnundaki sukûnet ve feyz dolayısıyla mustesnĂ‚ bir ganimettir. Nitekim hadîs-i şerîfte:
“Gecede bir saat vardır ki, Musluman bir kimsenin Allah ’tan, dunyĂ‚ veya Ă‚hiretle alĂ‚kalı bir hayır talebi o saate rastlarsa, Allah dilediğini ona mutlakĂ‚ verir. Bu saat her gecede vardır.” buyrulmuştur. (Muslim, MusĂ‚firîn, 166)
HĂ‚ce Ali RĂ‚mitenî -kuddise sirruh- da şoyle buyurur:
“Uc kalp birleştiği zaman, mu ’min kulun arzusu tahakkuk eder: Mu ’minin samîmî kalbi, Kur ’Ă‚n ’ın kalbi YĂ‚sîn sûresi ve gecenin kalbi seher vakitleri.”[1] Bu ganimetin kadrini lĂ‚yıkı ile bilenler, butun mahlûkĂ‚tın istirahate cekilip cumle Ă‚lemi derin bir sukûnetin kapladığı bir zamanda, duĂ‚, ibĂ‚det ve Rab ’lerine teveccuh etmenin en feyizli zemînini bulurlar. CenĂ‚b-ı Hak, o bahtiyar kullarını medhederek şoyle buyurur:
“Onlar, geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfĂ‚r ederlerdi.” (ez-ZĂ‚riyĂ‚t, 17-18)
Geceler, tatlı ve yumuşak yatakları sırf Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın rızĂ‚-yı şerîfi icin terk ederek ilĂ‚hî huzûra, yalnızca ve yalnızca muhabbet ve aşk sebebiyle baş koyma zamanıdır. Dolayısıyla gecenin huzurlu iklîminde kılınan namazların, okunan Kur ’Ă‚n ’ların ve yapılan tesbîhĂ‚tın AllĂ‚h ’a yakınlık bakımından cok buyuk bir ehemmiyeti vardır. Gece yapılan ibĂ‚detler, Ă‚deta Yuce YĂ‚r ile buluşup sohbet etme mĂ‚hiyeti taşır. Herkes uyurken uyanık olmak, MevlĂ‚-yı MuteĂ‚l ’in rahmet iklîmine girmek, muhabbet ve merhamet meclisine dĂ‚hil olan mustesnĂ‚ kullar arasına katılmak demektir.
Gece ibĂ‚detine gosterilen rağbet, gonullerdeki aşk ve muhabbet-i ilĂ‚hînin şiddeti nisbetinde olur. Nitekim gece ibĂ‚detinin mĂ‚nevî hazzını ve feyzini tadan bĂ‚zı Ă‚bidler: “Ben olumden korkmazdım, lĂ‚kin o benimle gece namazımın arasına girmektedir.” demişlerdir.
Hakîkaten, Rabbini sevdiğini iddiĂ‚ eden bir kimsenin derin bir gaflet icinde sabaha kadar uyuması nasıl duşunulebilir? Bu sebepledir ki seherleri ihyĂ‚ etmek, kulun Rabbine duyduğu hĂ‚lisĂ‚ne muhabbet ve tĂ‚zîmin bir ifĂ‚desidir. Gafletle gecirilen veya uykuya mahkûm edilen bir gece ise; taşa, denize ve cole yağan yağmur gibi semeresiz ve telĂ‚fisi zor bir kayıp sayılmalıdır.
Nitekim RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, AbdullĂ‚h bin Amr bin Âs ’a şu tavsiyede bulunmuştur:
“–AbdullĂ‚h! Falan adam gibi olma! Cunku o, gece ibĂ‚detine devĂ‚m ederken artık kalkmaz oldu.” (BuhĂ‚rî, Teheccud, 19)
Demek ki teheccudden geri kalmak, muhim bir kayıp ve husran sebebidir.
GECE YAPILACAK İBADETLER Geceden nasip alabilmek, “istiğfĂ‚r” ile başlar; tevhîd, salevĂ‚t-ı şerîfe ve zikrin rûhĂ‚niyetine burunmekle devĂ‚m eder. Seherlerdeki zikir, yĂ‚ni kulun MevlĂ‚ ’sı ile buluşması, kalbin ihyĂ‚sı bakımından bulunmaz bir fırsat ve ihmĂ‚l edilemez bir ihtiyactır. ZîrĂ‚ cesedimizin maddî gıdĂ‚ya ihtiyĂ‚cı olduğu gibi, rûhumuzun da mĂ‚nevî gıdĂ‚ya ihtiyĂ‚cı vardır. CenĂ‚b-ı Hak, seherlerde îfĂ‚ edilen zikre, sĂ‚ir zamanlardakinden daha fazla kıymet vermektedir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Gecenin bir kısmında O ’na secde et; gecenin uzun bir bolumunde de O ’nu tesbîh et! Şu insanlar, carcabuk gecen dunyĂ‚yı seviyor, istiyor ve tercih ediyorlar da onlerindeki cetin bir gunu (Ă‚hireti) ihmĂ‚l ediyorlar.” (el-İnsan, 26-27)
Amr bin Abese -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
“–Ey AllĂ‚h ’ın Resûlu! Vakitler icinde AllĂ‚h ’a yakınlık bakımından, diğerlerine gore daha fazîletli olan bir vakit var mıdır?” diye sordum.
“–Evet, Rabbin kula en yakın olduğu vakit, gecenin son kısmının ortasıdır. Eğer o saatte AllĂ‚h ’ı zikreden kimselerden olmaya gucun yeterse ol! Cunku namaz (o saatte) meşhûddur (melekler o esnĂ‚da hazır bulunurlar).” buyurdu. (NesĂ‚î, MevĂ‚kîtu ’s-SalĂ‚t, 35)
VelhĂ‚sıl mu ’min, geceyi AllĂ‚h ve Rasûlu ’nun tavsiyeleri istikĂ‚metinde gĂ‚yeli kullanabilir ve zikrin rûhĂ‚niyetinden nasip alabilirse, gecesi gunduzunden daha aydınlık olur. Nitekim BĂ‚yezîd-i BistĂ‚mî Hazretleri:
“Geceler gunduz hĂ‚line gelmeden bana hicbir sır fetholunmadı.” demiştir.
Gecelerin kıymetini bilerek o buyuk lûtuflarla dolu zamanı lĂ‚yıkıyla ihyĂ‚ edebilenler icin, seherlerin rûhĂ‚niyeti, butun gune yansır. Bu itibarla gecelerin feyz ve rûhĂ‚niyet dolu iklîminden lĂ‚yıkıyla istifĂ‚de edebilmek icin, seher modelini butun gunumuze yaygınlaştırarak gunduzleri de mĂ‚siyetten sakınmamız îcĂ‚b eder.
GECE İBADETİ İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER CenĂ‚b-ı Hak, Habîb-i Ekrem ’ine, gecelerin feyizli iklîminden istifĂ‚de etmesi icin şoyle emir buyurmuştur:
“Gecenin bir kısmında da sĂ‚dece sana mahsus bir fazlalık olmak uzere Kur ’Ă‚n oku, teheccud namazı kıl! Umulur ki Rabbin Sen ’i MakĂ‚m-ı Mahmûd ’a eriştirir.” (el-İsrĂ‚, 79)
Bu emr-i ilĂ‚hîden sonra Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, gecelerin bereketli ve feyizli anlarında namaz kılmayı, istiğfarda bulunmayı, Kur ’Ă‚n okumayı ve duĂ‚ etmeyi hic terk etmemiştir. Oyle ki, hastalandığı ve ayağa kalkamayacak kadar tĂ‚katsiz kaldığı zamanlarda dahî, teheccud namazından geri kalmamış, oturarak da olsa seherleri ihyĂ‚ etmiştir. (Ebû DĂ‚vûd, Tatavvu ’, 18/1307)
Rasûl-i Ekrem Efendimiz, teheccud namazını hayĂ‚tı boyunca vitirle birlikte on uc, omrunun son yıllarında da on bir rekĂ‚t olarak kılmaya devĂ‚m etmiştir. Vefatlarına yakın, hastalıkları esnĂ‚sında ise dokuz rekĂ‚t olarak kılmış ve hicbir zaman terk etmemiştir. (Ebû DĂ‚vûd, Tatavvu ’, 26/1363)
Peygamberimiz Geceleri Kac Rekat Namaz Kılardı? Hazret-i Âişe vĂ‚lidemiz şoyle haber verir:
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, ne Ramazan ’da ne başka zamanda gece on bir rekĂ‚ttan fazla namaz kılmazdı. Once dort rekĂ‚t kılardı ki, onların guzelliği ve uzunluğu anlatılacak gibi değildi. Sonra dort rekĂ‚t daha kılardı. Onların da guzelliğini ve uzunluğunu hic sormayın. Sonra uc rekĂ‚t daha kılardı. Bir defasında ben:
“–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Vitri kılmadan mı uyuyorsunuz?” diye sordum.
“–Âişe! Benim gozlerim uyur ama kalbim uyumaz.” buyurdu. (BuhĂ‚rî, Teheccud 16, TerĂ‚vih 1; Muslim, MusĂ‚firîn 125.)
Bu hadîs-i şerîf, Peygamber Efendimiz ’in kalbinin sadece ibĂ‚detler esnĂ‚sında değil, her dĂ‚im CenĂ‚b-ı Hak ile beraber olduğunu da ifĂ‚de etmektedir.
Peygamber Efendimiz ’in Gece Namazı Bir defĂ‚sında nĂ‚file namaz kılmakta olan Efendimiz ’e tĂ‚bî olan Huzeyfe -radıyallĂ‚hu anh-, O ’nun ibĂ‚det esnĂ‚sındaki hĂ‚lini şoyle anlatıyor:
“Bir gece Allah Rasûlu ile beraber namaza durdum. Bakara Sûresi ’ni okumaya başladı. Ben icimden, «Yuzuncu Ă‚yete gelince rukûya varır herhalde.» dedim. Yuzuncu Ă‚yete geldikten sonra da okumasını surdurdu. «Herhalde bu sûre ile iki rekĂ‚t kılacak.» diye zihnimden gecirdim. Okumasına devĂ‚m etti. «Sûreyi bitirince rukûya varır.» diye duşundum. Ancak yine bitirmedi, NisĂ‚ Sûresi ’ni okumaya başladı. Bitirince de Âl-i İmrĂ‚n Sûresi ’ne gecti.[2] Ağır ağır okuyor; tesbih Ă‚yetleri geldiğinde, «subhĂ‚nallĂ‚h» diyor, duĂ‚ Ă‚yeti geldiğinde duĂ‚ ediyor, istiĂ‚ze Ă‚yeti geldiğinde de AllĂ‚h ’a sığınıyordu. Sonra rukûya vardı, «SubhĂ‚ne Rabbiye ’l-Azîm» demeye başladı. Rukûu da kıyĂ‚mı kadar surdu. Sonra, «SemiallĂ‚hu li-men hamideh. RabbenĂ‚ leke ’l-hamd» diyerek (doğruldu). Rukûda kaldığına yakın bir muddet kıyamda durdu. Sonra secdeye vardı. Secdede, «SubhĂ‚ne Rabbiye ’l-A ’lĂ‚» diyordu. Secdesi de kıyĂ‚mına yakın uzunlukta surdu.” (Muslim, MusĂ‚firîn, 203)
Ruku ve Secdede Zikir Hazret-i Âişe vĂ‚lidemiz şoyle der:
“Bir gece RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in yanımda olmadığını fark ettim. Diğer hanımlarından birinin yanına gittiğini zannettim. Aramaya başladım. Bir muddet sonra donup geldim, bir de baktım ki O, rukû veya secde hĂ‚linde:
«(AllĂ‚h ’ım) Sen ’i noksan sıfatlardan tenzîh eder ve Sana hamd ederim. (Rabbim!) Sen ’den başka ilĂ‚h yoktur.» diyordu. Bunun uzerine (biraz da kendimden utanarak) şoyle dedim:
«–Anam babam Sana fedĂ‚ olsun yĂ‚ RasûlĂ‚llah! Ben nelerle meşgulum, Sen nelerle!..»” (Muslim, SalĂ‚t, 221)
Gece Namazı Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, mĂ‚nevî terakkînin en muhim vĂ‚sıtalarından biri olan teheccudun butun ummeti tarafından hassĂ‚siyetle edĂ‚ edilmesini istemiştir. Bu husustaki telkinlerine oncelikle yakınlarından başlamış ve bir gece Hazret-i Ali ile FĂ‚tımĂ‚ ’nın kapısını calarak:
“–Namaz kılmayacak mısınız?” buyurmuş,[3] gecenin mĂ‚nevî feyzinden istifĂ‚de etmelerini ısrarla tavsiye etmiştir.
Diğer ashĂ‚bına da:
“Aman gece kalkmaya gayret edin! Cunku o, sizden onceki sĂ‚lih kimselerin Ă‚detidir. Yine o; Rabbiniz ’e yakınlıktır, kotuluklere kefĂ‚rettir (onların ortulmesine vesîle olur) ve gunahlardan alıkoyar.” (Tirmizî, DeavĂ‚t, 101/3549) buyurarak onları seherlerde uyanık olmaya dĂ‚vet etmiştir.
Kıyamet Gunu Fakir Bırakan Uyku CĂ‚bir bin AbdullĂ‚h -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- anlatıyor:
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:
“Hazret-i DĂ‚vûd ’un oğlu Suleyman -aleyhisselĂ‚m- ’ın annesi, oğlu Suleyman ’a:
«–Yavrucuğum! Geceleyin fazla uyuma! ZîrĂ‚ geceleyin fazla uyku, kişiyi kıyĂ‚met gunu fakir bırakır.» demiştir.” (İbn-i MĂ‚ce, İkàmetu ’s-SalĂ‚h, 174)
Teheccud Namazının Fazileti İbn-i Omer -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- ’nın anlattığı şu hĂ‚dise, teheccudun insanı cehennem azĂ‚bından uzaklaştıracağını acıkca ortaya koymaktadır:
“Allah Rasûlu ’nun sağlığında ruyĂ‚ goren bir kimse, onu Peygamberimiz ’e anlatırdı. Ben de bir ruyĂ‚ gormeyi ve onu Efendimiz ’e anlatmayı cok isterdim. O zaman bekĂ‚r bir delikanlı idim ve mescidde uyurdum.
Bir defasında ruyamda iki melek beni Cehennem ’e goturduler. Baktım ki o, kuyu duvarı gibi orulmuş olup kuyununki gibi iki direği vardı. Şaşırdım, orada kendilerini tanıdığım bazı insanlar da bulunmaktaydı. Ben:
«–Cehennemden AllĂ‚h ’a sığınırım! Cehennem ’den AllĂ‚h ’a sığınırım!» diye haykırdım. O sırada bir başka melek gelip bana:
«–Korkma sana bir şey olmayacak!» dedi.
Bu ruyĂ‚yı ablam Hafsa ’ya anlattım, o da Allah Rasûlu ’ne anlatmış. Bunun uzerine Efendimiz şoyle buyurmuş:
«–AbdullĂ‚h ne guzel ve ne iyi bir adamdır! Bir de geceleyin namaz kılmış olsaydı!..»”
AbdullĂ‚h -radıyallĂ‚hu anh-, o gunden sonra gecenin buyuk bir kısmını ibĂ‚detle gecirir, cok az uyurdu. (BuhĂ‚rî, AshĂ‚bu ’n-Nebî, 19)
Allah ’ın Sevdiği ve Buğzettiği Kişiler RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, bir kudsî hadîste Yuce Rabbinden naklen; gizlice infakta bulunan, teheccude kalkan ve AllĂ‚h yolunda samîmiyetle gayret gosteren mu ’minleri medhederek şoyle buyurmuştur:
“Uc kişi vardır, AllĂ‚h onları sever. Uc kişi de vardır ki, AllĂ‚h onlara buğzeder. AllĂ‚h ’ın sevdiği uc kişiye gelince:
Bir adam bir cemaate gelir, aralarındaki bir yakınlık sebebiyle değil de, sırf AllĂ‚h adına onlardan bir şeyler ister. İstediğini vermezler. Bu topluluktan biri yavaşca, kimseye hissettirmeden cemaatin arka tarafına kayar ve isteyen kimseye gizlice ihsanda bulunur. (Oyle gizli verir ki) onun verdiğini sĂ‚dece AllĂ‚h ile yardım ettiği kimse bilir.
(İkinciye gelince Bir cemaat yoldadır. Gece boyu yururler. Derken (yorulurlar ve) uyku herşeyden kıymetli hĂ‚le gelir. Bir yerde konaklarlar. (Herkes uyur.) İclerinden birisi kalkıp Bana karşı tevĂ‚zû ile tazarrûda bulunur, Ă‚yetlerimi okur.
(Ucuncusu de şudur Bir kimse seriyyeye (askerî harekĂ‚ta) katılmıştır. Duşmanla karşılaşır ve hezîmete uğrarlar. Ancak o ilerler, oldurulunceye veya muvaffak oluncaya kadar savaşmaya devĂ‚m eder.
AllĂ‚h ’ın buğzettiği uc kişi ise: ZinĂ‚ eden ihtiyar, kibirli fakir ve zĂ‚lim zengindir.” (Tirmizî, Cennet, 25/2568; NesĂ‚î, ZekĂ‚t, 75)
Gece Namazı Kılanlara Mujde! Hazret-i Ali -radıyallĂ‚hu anh- ’ın rivĂ‚yetine gore RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Cennette birtakım koşkler vardır. Dışları iclerinden, icleri de dışlarından gorulur.” buyurmuştu. Bunu işiten bir bedevî ayağa kalkıp:
“–Bu koşkler kimler icindir ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu?” diye sordu. Fahr-i KĂ‚inĂ‚t Efendimiz:
“–Sozunu guzel ve hoş soyleyen, tatlı dilli, yemek yediren, oruca devĂ‚m eden ve gece herkes uyurken kalkıp AllĂ‚h icin namaz kılan kimseler icindir!” buyurdu. (Tirmizî, Birr, 53/1984)
Sami Efendi Geceleri Nasıl Gecirirdi? Muhterem ustĂ‚dımız MûsĂ‚ Efendi -rahmetullĂ‚hi aleyh-, rehber-i fĂ‚zılı olan SultĂ‚nu ’l-Ârifîn Mahmûd SĂ‚mi Ramazanoğlu Hazretleri ’nin mĂ‚rifetullĂ‚h ve kulluk yolundaki yuksek ahlĂ‚kı ile geceleri ihyĂ‚ hĂ‚linden bir Ă‚nını şoyle anlatır:
“Mahmûd SĂ‚mi Ramazanoğlu Hazretleri ’nin, sîmĂ‚-yı Ă‚lî, vech-i mubĂ‚rekleri mutebessim olmasına rağmen, yuce gonulleri, icin icin ağlardı. Ummet-i muslimenin, zĂ‚limlerin elinden necĂ‚t bulmaları icin gozyaşı dokerlerdi. GunahkĂ‚rların kurtuluşu ve affı icin ağlarlar, yaşlarını iclerine akıtırlardı. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm tilĂ‚vet edilirken huşû icinde dinlerler, bĂ‚zen gozyaşları suzule suzule yanaklarına akardı. Bilhassa hac esnĂ‚sında Medîne-i Munevvere ile Mekke-i Mukerreme arasında vĂ‚sıta icinde refîklerinin uyuduğu zaman, ay ışığı altında, gozlerinden inci tĂ‚neleri gibi gozyaşlarının suzulduğu gorulurdu. Tasvîre sığmayan bu lĂ‚hûtî manzara, şĂ‚ir ve ediplerin bile tĂ‚rifini yapmakta gucluk cekecekleri bir guzellikte idi.”
Musa Efendi ’nin Gece İbadeti Merhum pederimiz MûsĂ‚ Efendi Hazretleri ’nin gece ibĂ‚detlerine olan iştiyakları, Ă‚şığın mĂ‚şuku ile buluşma Ă‚nına olan arzu ve hasretinin tĂ‚rifsiz bir tezĂ‚huru hĂ‚lindeydi. Bedenen sıkıntılı ve muzdarip oldukları hastalık gunlerinde dahî bu hĂ‚llerini muhĂ‚faza ederler, boylece dĂ‚imĂ‚ ilĂ‚hî muhabbet ufkunun zirvesinde yaşarlardı. Nitekim gecirdikleri bir goz ameliyatı sonrası narkozdan henuz uyanmışlardı ki, etrafındakilere ilk sorduğu suĂ‚lleri:
“–Saat kac oldu?” cumlesinden ibĂ‚ret olmuştu.
“–Efendim! Saat uc olmak uzere!” denilince:
“–Gece ibĂ‚deti pek muhimdir; ihmĂ‚l edilmez!” diyerek yanındakilerin yardımıyla hemen teyemmum almışlar, icinde bulunduğu ıztıraplı hĂ‚li Ă‚deta unutmuşcasına gonlunu Rabb ’ine vererek tĂ‚rifsiz bir mĂ‚nevî zevk ve şevk icinde îmĂ‚ ile iki rekĂ‚t teheccud namazı kılmışlar, sonra da mûtad zikir ve tesbîhĂ‚tını îfĂ‚ya koyulmuşlardı. Bu hĂ‚liyle bizlere Ă‚deta:
“Korkuyla ve umitle Rab ’lerine yalvarmak uzere vucutları yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan AllĂ‚h yolunda harcarlar.” (es-Secde, 16) Ă‚yet-i kerîmesinin sırrını anlatıyorlardı.
Gece İbadetine Nasıl Kalkılır? Bir kimse İbrĂ‚hîm bin Edhem Hazretleri ’ne:
“–Gece ibĂ‚detine kalkamıyorum, bana bir cĂ‚re oğret.” deyince şu cevĂ‚bı alır:
“–Gunduzleri AllĂ‚h ’a isyĂ‚n etme; geceleri O seni huzûrunda durdurur, geceleyin O ’nun huzûrunda bulunmak, en yuce bir şereftir. GunahkĂ‚rlar bu şerefi hak edemezler!”
Musluman Askerlerin Ozellikleri Gece ibĂ‚deti, rûhî ve bedenî sıhhatin te ’mininde de en muhim muessirlerden biridir.[4] Hastalıkları defeder, maddî ve mĂ‚nevî bir kuvvet, dirĂ‚yet ve heybet bahşeder. Bu hususla ilgili şu hĂ‚diseler ne kadar ibretlidir:
Yermuk Harbi ’nde iki ordu birbirine yaklaşınca Rum kumandanı, İslĂ‚m askerlerinin durumunu tedkîk icin bir Arap cĂ‚susu vazîfelendirdi. CĂ‚sus, gerekli istihbĂ‚rĂ‚tı edinip donunce:
“–Muslumanların durumu nasıl? Ne yapıyorlar?” diye sordu. CĂ‚sus gorduklerini şoyle anlattı:
“–Onlar geceleri Ă‚bid, gunduzleri de suvĂ‚ri bir millet!..”
Bunun uzerine komutan şu cevĂ‚bı verdi:
“–ŞĂ‚yet doğru soyluyorsan, yerin altında olmak, onlarla yerin ustunde karşılaşmaktan daha hayırlıdır...”[5]
Hz. Muhammed ’in (s.a.v.) Askerleri Buna benzer diğer bir hĂ‚dise:
Savaşlarda hicbir duşman RasûlullĂ‚h ’ın ashĂ‚bına ustun gelemiyordu. Aynı şekilde muslumanlara yenilen Rum hukumdĂ‚rı Hirakl, askerlerine hiddetle:
“–Yazıklar olsun size! Şu savaştığınız kavim nasıl insanlardır? Onlar da sizin gibi beşer değiller mi?” diye sordu.
“–Evet.” dediler.
“–Peki siz mi coksunuz, yoksa onlar mı?” diye sorunca:
“–Efendim, biz her hususta onlardan kat kat ustunuz.” dediler.
“–O hĂ‚lde size ne oluyor ki, onlarla her karşılaştığınızda hezîmete uğruyorsunuz?” dediğinde ise Rum buyuklerinden bilge bir ihtiyar ayağa kalkarak şu tespitlerde bulundu:
“–Cunku onlar, geceleri ibĂ‚detle gecirirler, gunduzleri oruc tutarlar, ahitlerini yerine getirirler, iyiliği emredip kotulukten sakındırırlar ve aralarında her şeylerini paylaşırlar…”
Bu cevap uzerine Hirakl:
“–Sen gercekten doğru soyledin.” dedi.[6]
GECE İBADETİNİN ONEMİ VelhĂ‚sıl geceler, zihnin ve kalbin berrak; idrĂ‚k, tahassus ve ifĂ‚denin keskin; hĂ‚fızanın kuvvetli, maddî-mĂ‚nevî yollarda ilerlemenin sur ’atli ve kolay olduğu mustesnĂ‚ zamanlardır. Kendisini buyuk vazîfelerin beklediği kimselerin gunduzlere hazırlanması icin, geceler bulunmaz bir fırsattır. Toplumun ıslĂ‚hına gayret eden takvĂ‚ sĂ‚hibi, fedĂ‚kĂ‚r ve şuurlu kimseler icin şahsiyeti inşĂ‚ demleridir. Gecenin sukûnet dolu bediî manzarasının hakîkî sırları ise, ancak onu ibĂ‚det ve tefekkurde derinleşerek ihyĂ‚ edebilen sĂ‚lih mu ’minlere Ă‚ittir. Bu sır ve hikmetlere sĂ‚hip olan kulların kalp Ă‚lemleri, ulvî hasletlerle, yerler ve gokler kadar genişleyip nice ilĂ‚hî tecellîlere mĂ‚kes olur ve mĂ‚rifetullĂ‚h libĂ‚sına burunur.
Dipnotlar:
[1] Muhammed PĂ‚rsĂ‚, Muhammed BahĂ‚eddîn Hazretleri ’nin Sohbetleri, trc. Necdet Tosun, İstanbul 1998, s. 60. [2] Bu hadîs-i şerîfin beyĂ‚nına gore, Efendimiz -aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m- Bakara Sûresi ’nden sonra NisĂ‚ Sûresi ’ni, ondan sonra da Âl-i İmrĂ‚n Sûresi ’ni okumuştur. Bu sıralamayla okuyuş, hĂ‚lihazırdaki Bakara, Âl-i İmrĂ‚n ve NisĂ‚ şeklindeki sûre tertîbine uymamaktadır. Hadîs şĂ‚rihleri, bunun hikmetini iki şekilde îzĂ‚h etmişlerdir: Birincisi, o zamanlar henuz sûrelerin tertibi son şeklini almamıştır. İkincisi de, bu sıralamayla okumanın da cevĂ‚zını gostermek icindir. [3] BuhĂ‚rî, Teheccud, 5. [4] Bkz. Tirmizî, DeavĂ‚t, 101/3549. [5] Taberî, TĂ‚rih, Mısır ts., III, 418. [6] İbn-i AsĂ‚kîr, TĂ‚rîhu Dımaşk, ts., II, 97.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
GECE İBADETİ NE ZAMAN BAŞLAR?