Geceler nasıl ihya edilir? Geceleri ihyĂ‚ etmenin onemi ile ilgili ayet ve hadisler.Gecenin ilĂ‚hî ve mĂ‚nevî manzaralarına girebilmek icin, onu gĂ‚yeli kullanmak mecbûriyeti vardır.
Doldur o şerĂ‚bdan, yine doldur, yine bir sun!
Dursun gece, ey dost onu durdur, ne olursun!
Vur uykumu zincirlere vur, gecmesin anlar.
Varmaz gecenin farkına, varmaz uyuyanlar!
İnsanın kendi ic dunyĂ‚sına yonelerek, gunduzlerin maddî ve mĂ‚nevî sıkletlerini uzerinden atabilmesi, gecenin sukûnetine burunmekle mumkundur. ZîrĂ‚ gunduzler, gecenin rûhî ve sıhhî istirahatini vermekten uzaktır. Gecelerin nîmetini bilmeyenler icin gunduzun hayrını duşunmek de mumkun değildir.
Gecenin ilĂ‚hî ve mĂ‚nevî manzaralarına girebilmek icin, onu gĂ‚yeli kullanmak mecbûriyeti vardır.
GECELER NASIL İHYA EDİLİR? Kalb ehli icin gecenin sukûnetinden daha feyizli bir zaman olamaz. Geceleri -belli miktarda- uyanık gecirerek onun feyz ve berekĂ‚tından istifĂ‚de etmek îcĂ‚b eder. Bu hususta Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:
(O muttakî kimseler, geceleri namaz kılmak ve istiğfĂ‚r etmek icin) yanlarını (tatlı) yataklarından kaldırırlar Rablerine, azĂ‚bından korkarak ve rahmetini umarak duĂ‚ ederler (murĂ‚dlarını isterler, yalvarırlar). Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da hayır yollarına infĂ‚k ederler.” (es-Secde, 16)
“Gecenin bir kısmında O ’na secde et! Gecenin uzun bir bolumunde de O ’nu tesbîh et!” (el-İnsĂ‚n, 25-26)
CenĂ‚b-ı Hakk ’ın geceye verdiği kıymet ve onun icine yerleştirdiği sırlar, sayısızdır. Bu hususta Rabbimizin: «Geceye ve karanlığın kapladığı her şeye andolsun ki» (el-İnşikĂ‚k, 17); «Sukûna erdiği zaman geceye andolsun ki» (ed-DuhĂ‚, 2) ve «Kararmaya yuz tuttuğunda geceye; ağarmaya başladığında sabaha andolsun!» (et-Tekvîr, 17-18) şeklinde kasem buyurmasındaki sır, idrĂ‚kimize ve gonlumuze nice hakîkatleri seyrettirmek icin acılan ilĂ‚hî bir penceredir.
Olgunluğa erişmiş mu ’minler icin geceler, derûnundaki sukûnet ve feyz dolayısıyla mustesnĂ‚ bir ganîmettir. Bu ganîmetin kıymetini lĂ‚yıkıyla bilenler -bilhassa gece yarısından sonra- butun mahlûkĂ‚tın istirĂ‚hate cekilerek, Ă‚lemi derin bir sukûnetin kapladığı hengĂ‚mda, duĂ‚, ibĂ‚det ve yanık ilticĂ‚larla Rablerine yonelmenin en feyizli zemînini bulurlar.
Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚, gecelerde yaşadığı aşk ve vecdi DîvĂ‚n-ı Kebîr ’inde şoyle mısralara doker:
SĂ‚kî! Kadehi, aşk-ı ilĂ‚hî ile doldur!
MestÂneye, ekmek sozu etmekten uzak dur!
Sun kevseri, kansın suya hep teşne gonuller,
DeryĂ‚da yuzen canlı, sudan başka ne ister.
Doldur o şerĂ‚bdan, yine doldur, yine bir sun!
Dursun gece, ey dost onu durdur, ne olursun!
Vur uykumu zincirlere vur, gecmesin anlar.
Varmaz gecenin farkına, varmaz uyuyanlar![1]
GECE İBDAETİNİN FAZİLETİ Gece ve seherleri uyanık gecirmek husûsunda CenĂ‚b-ı Hak, kendisinden sakındıkları icin ilĂ‚hî nîmetlere mazhar olacaklarını beyĂ‚n ile medhettiği o bahtiyar kulları hakkında şoyle buyurur:
“O muttakîler, geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfĂ‚ra devĂ‚m ederlerdi.” (ez-ZĂ‚riyĂ‚t, 17-18)
(O RahmĂ‚n ’ın kulları ki,) Rablerinin huzûrunda kıyĂ‚ma durarak ve secdelere kapanarak gecelerini ihyĂ‚ ederler.” (el-FurkĂ‚n, 64)
Diğer bir Ă‚yet-i kerîmede CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
(Ey Rasûlum!) Allah, (gece namaza) kalktığın vakit Sen ’i ve secde edenler arasında dolaştığını goruyor (eş-ŞuarĂ‚, 218-219)
Bu Ă‚yet-i kerîme hakkında KĂ‚dî BeyzĂ‚vî diyor ki:
“Ummet icin beş vakit namaz farz olup da gece namazı sunnet hĂ‚line gelince, Rasûl-i Ekrem -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, ashĂ‚bın ahvĂ‚lini muşĂ‚hede sadedinde gece vakti hucre-i saĂ‚detlerinden dışarı cıkıp ashĂ‚bın evleri arasında dolaşmış ve o evleri, Kur ’Ă‚n tilĂ‚veti, zikir ve tesbîh sesleriyle arı kovanları gibi uğuldar bir hĂ‚lde bulmuştu.” (EnvĂ‚ru ’t-Tenzîl, IV, 111)
CenĂ‚b-ı Hak gecenin seher vaktinde îfĂ‚ edilen zikre, sĂ‚ir zamanlardakinden daha fazla kıymet vermektedir. ZîrĂ‚ seherlerde zikir ve ibĂ‚detle meşgûl olabilmek, diğer zamanlardan daha zordur. Bu sebepledir ki seherleri ihyĂ‚, kulun Rabbine karşı duyduğu hĂ‚lisĂ‚ne muhabbet ve tĂ‚zîmin bir ifĂ‚desidir. Gonuldeki aşk ve muhabbet-i ilĂ‚hiyyenin şiddeti ne kadarsa muhakkak ki gece namazına ve tesbihĂ‚ta rağbet de o derecede tezĂ‚hur eder. Bu bakımdan da, gece namazı ve tesbihleri, -Ă‚detĂ‚- yĂ‚r ile buluşup sohbet etme mĂ‚hiyeti taşır. Herkes uyurken uyanık bulunmak, MevlĂ‚-yı MuteĂ‚l ’in rahmet iklîmine girerek, mağfiret, muhabbet ve mĂ‚rifet meclisine dĂ‚hil olan mustesnĂ‚ kullarından olmak demektir.
Eğer bir mu ’min, geceyi gĂ‚yeli kullanabilir ve seherdeki zikrin rûhĂ‚niyetinden nasîb alabilirse, gecesi gunduzunden -mĂ‚nen- daha aydınlık ve hayırlı olur. LĂ‚kin, gĂ‚yesiz ve uykuya mahkûm olarak gecirilen bir gece ise, taşa, denize ve cole yağan yağmur gibi faydasız ve telĂ‚fîsi zor bir kayıptır. Boyle bir gecenin gunduzu de mĂ‚nen karanlıktır.
Seherde başlayan tevhîdin rûhĂ‚niyeti, gunlerimizi ve gonullerimizi ihĂ‚ta ederse, son nefesimiz, yĂ‚ni dunyĂ‚daki her şeye buyuk vedĂ‚ demek olan olum de, kelime-i tevhîdin rûhĂ‚niyeti ile -inşĂ‚allĂ‚h- bir “şeb-i arûs”a[2] donuşur.
AbdullĂ‚h bin Amr bin Âs -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚-, RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in kendisini şoyle îkaz ettiğini bildirmiştir:
“–Ey AbdullĂ‚h! Falan kimse gibi olma! Cunku o, gece ibĂ‚detine devĂ‚m ederken, artık kalkmaz oldu.” (BuhĂ‚rî, Teheccud, 19; Muslim, SıyĂ‚m, 185)
GECE İBADETİNE DİKKAT EDİNİZ Fahr-i KĂ‚inĂ‚t -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ashĂ‚b-ı kirĂ‚ma hitĂ‚ben:
“Gece ibĂ‚detine dikkat ediniz! Cunku o sizden onceki sĂ‚lih kimselerin Ă‚detidir. Şuphesiz gece ibĂ‚dete kalkmak AllĂ‚h ’a yaklaşmaya vesîledir. (Bu ibĂ‚det) gunahlardan alıkor, hatĂ‚lara keffĂ‚ret olur ve bedenden dertleri giderir.” (Tirmizî, DeavĂ‚t, 101)
Butun bir geceyi uykuyla gecirmeyip arada bir kalkmanın, insan vucûdunun sıhhati icin ehemmiyetli olduğu da tıbben tespit edilmiştir. Hakîkaten uzun bir uykudan uyananlar, baş ağrısından muzdarip olurlar. Bu, uyurken nefes alıp-vermenin yavaşlaması ve beynin kĂ‚fî miktarda oksijenle beslenememesinin bir netîcesidir. Uykuyu bolenler, fiilî hareketlerle nefes alıp vermeyi normalleştirdiklerinden, az bir uykuya rağmen yataklarından daha zinde kalkarlar.
OLUM SAATİ Diğer taraftan bilhassa ihtiyarlarda olumler, daha ziyĂ‚de sabaha karşı vĂ‚kî olur. Bundan dolayı doktorlar, “seher vakti”ne “olum saati” adını verirler. Bunun sebebi, uykunun en derin olduğu saatte kalbin calışmasının yavaşlamasıdır. Bu saatte uyananlar, ustelik bir de soğuk suyla abdest alırlarsa, butun vucut fonksiyonlarını normalleştirmiş olurlar.
Dînin emirleri bu gibi dunyevî faydalar icin olmayıp AllĂ‚h ’a kulluğu gercekleştirmek maksadıyla vaz olunmuşlarsa da, onların her birinde boyle dunyevî faydalar da mevcuttur. Namaz, oruc vs. ibĂ‚detlerde de boyle sayısız dunyevî hikmetler ve menfaatler vardır. Fakat tabiatiyle bunlar, o ibĂ‚detlerin varlık sebebi değil, faydalı birer yan tesiri mesĂ‚besindedir.
Dipnotlar:
[1] DîvĂ‚n-ı Kebîr ’den nazmen dilimize ceviren: Yard. Doc. Emin Işık. (Marmara U. İlĂ‚hiyat Fak. Emekli Oğretim Uyesi).
[2] Şeb-i arûs: İlĂ‚hî vuslat gecesi.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan
MUBAREK GECELER NASIL İHYA EDİLİR?