Faiz yasağı, İslÂm ’ın temel ilkelerinden biridir. Daha once de ifade edildiği gibi, İslÂm herhangi bir zarar ve mağduriyete yol acmayan insan ilişkilerine, duzgun bir cizgide seyreden hukukî ve ticarî hayata kural olarak mudahale etmemiş, sadece yanlış ve haksız uygulamalar konusunda insanları uyarmış, bu yonde bazı sınırlama ve kısıtlama getirmiştir. Faiz yasağı da boyledir.Faizin Arapca ’daki karşılığı rib olup sozlukte, “herhangi bir şeydeki artışı ve fazlalığı” ifade eder. Terim olarak ise ribÂ, “borc verilen bir parayı belli bir sure sonunda belirli bir fazlalıkla veya herhangi bir borc ilişkisi ile doğan ve suresinde odenmeyen bir alacak icin ek vade tanıyıp vade sonunda bu alacağı fazlalıkla geri almanın, yine bu şekilde alınan fazlalığın” genel adıdır. Bu turden şart ve uygulamaları iceren işlemlere de “faizli işlemler” denir. Turkce ’de daha cok, yine Arapca kokenli “faiz” kelimesi yaygınlık kazanmış olup genelde rib ile eş anlamlı olarak kullanılır.

Faiz yasağı İslÂm ’la başlamış olmayıp uzun bir gecmişi vardır. Yahudilik ve Hıristiyanlık ’ta da faiz yasağı olmakla birlikte, Yahudiler Tevrat ’ı tahrif ederek faizi kendi aralarında (İsrÂiloğulları) yasak sayıp kendilerinden olmayanlara karşı serbest saymışlardır. Kur ’an da Yahudilerin bu tutumuna değinmekte, yasaklandığı halde faiz alıp vermelerinin yol actığı ve acacağı sonuclardan soz etmektedir. (en-Nis 4/160-161)

Tarih boyunca gelip gecmiş bircok duşunur, filozof ve devlet adamı da acık bir haksızlığa yol actığı, sermayeyi belli bir sınıfın elinde topladığı, geniş halk kitlelerinin somurulmesine sebep olduğu icin faize karşı cıkmış, onunla mucadele edip onlemeye calışmışlardır. Nitekim EflÂtun faizi doğru bulmamakta, Aristo “paranın parayı doğurmayacağını” belirterek faiz yoluyla sağlanan kazancı, tabii olmayan kazanc diye nitelendirmektedir.

Luka İncili ’nde de faiz yasağından soz edilmiş olup Hıristiyan dunyasında faiz yasağı uzun bir sure devam etmiştir. Ancak Batı ’nın iktisadî gelişiminin doğurduğu ihtiyacları karşılayacak yeni muesseseler ortaya konamadığı ve kilisenin elinde de hatırı sayılır bir sermaye oluştuğu icin faiz yasağı giderek hoşgorulmeye ve aşılmaya başlanmış, Fransız İhtilÂli ’nden sonra iyice yaygınlaşıp Batı ekonomisinin temel unsuru haline gelmiştir. Ayrıca, sermayeyi ellerinde bulunduranların, hicbir caba gostermeksizin ve riske girmeksizin bu sermaye aracılığıyla gelir elde etmek istemeleri, ote yandan ticaret erbabının ve calışan fakir kesimin de devamlı sermayeye ihtiyac duyması sebebiyle faiz her donem ve devir toplumunda az veya cok bulunagelmiş, yol actığı zararlar bilindiği halde yaşamış ve yaygınlık ka- zanmıştır.

İslÂm ’ın ortaya cıktığı VII. yuzyıl Arap toplumunda da faiz butun ceşitleriyle biliniyor ve uygulanıyordu. Bu yuzden sermaye belli kesimin elinde yoğunlaşmış, gittikce katlanan faiz borcunu odeyemeyen kimseler veya bunların cocukları kole olarak satılmaya başlanmış, sonuc itibariyle az bir kesim buyuk cıkar sağlamasına karşı geniş halk kesimi perişan olmuştu.

Kur ’an bu yaygın Âdeti aşamalı bir akış icerisinde, gerekli onlemleri alarak ve bu uygulamanın yerini tutacak kurumları da gostererek yasaklamış, Hz. Peygamber de devrinde bilinen ve yapılan faizli ticarî işlemlerin faizden arındırılmasına kılavuzluk etmiş, bu konudaki emir ve yasaklarıyla, belli olcu ve ilkeleri cıkarmaya elverişli bir uygulamayı başlatmıştır.

Kaynak: İslam İlmihali 2, TDV Yayınları

FAİZİN ZARARLARI

https://www.islamveihsan.com/faizin-zararlari.html
İslam ve İhsan