İslam ’a gore hasta ziyaretinin onemi ve fazileti nedir? Hasta ziyareti hakkında hadisler.Toplumdaki kalbi kırık insanların bir kısmı da hasta ve dertli kimselerdir. Sağlık ve sıhhat, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın insana lutfettiği pek kıymetli bir nîmettir. Ne yazık ki insan, onun kıymetini ancak hastalanınca tam olarak anlayabilir. Hastalanan ve bir derde mubtelĂ‚ olan kimse, acziyetini idrĂ‚k eder, kalbi kırık olur ve mĂ‚nen Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya yakınlaşır.
SĂ‚dî-i ŞirĂ‚zî, hastanın hĂ‚let-i rûhiyesini ifĂ‚de icin şoyle der:
“Gecenin ne kadar uzun olduğunu ancak hastalar bilir.”
Bir şĂ‚ir de bu mĂ‚nĂ‚yı şoyle terennum eder:
Şeb-i yeldĂ‚yı muneccimle muvakkit ne bilir,
MubtelĂ‚-yı gama sor kim geceler kac sĂ‚at?!
“En uzun gecenin ne olduğunu yıldızlara bakarak hukum cıkaran muneccimle vakitleri ayarlayan muvakkit ne bilir! Gecelerin kac saat olduğunu sen, gam ve kederlere mubtelĂ‚ olan muzdariplere sor!”
Hayatta Ă‚cizliği tattığı icin gonlu kırıklık icinde bulunan bir hasta, elbette dostlarının, akrabĂ‚larının ve komşularının kendisini arayıp sormasını, ziyĂ‚ret etmesini arzu eder. Boyle gonlu kırık bir hastayı ziyĂ‚ret edip hĂ‚lini hatırını sormak ve tesellî etmek, AllĂ‚h ’ın rızĂ‚sına medĂ‚r olan muhim bir hizmet ve ibĂ‚dettir.
Hasta ziyĂ‚reti “sunnet-i muekkede”dir. “VĂ‚cip” olduğunu soyleyen Ă‚limler de vardır. Bir hastayı, muhîtinden kimse ziyĂ‚ret etmez ve ihtiyaclarını karşılamazsa, orada yaşayan butun muslumanlar bundan mes ’ûl olurlar.
MUSLUMANIN MUSLUMAN UZERİNDEKİ HAKKI BEŞTİR Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
“Muslumanın musluman uzerindeki hakkı beştir: SelĂ‚mı almak, hastayı ziyĂ‚ret etmek, cenĂ‚zeye iştirĂ‚k etmek, dĂ‚vete icĂ‚bet etmek, aksırana «Yerhamukellah: Allah sana merhamet eylesin!» demek.” (BuhĂ‚rî, CenĂ‚iz, 2; Muslim, SelĂ‚m, 4)
Hastaları ziyĂ‚ret etmek, fazîletli bir amel-i sĂ‚lihtir. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, hasta ziyĂ‚retinin fazîletini şu hadîs-i şerîfleriyle beyan buyurmuştur:
“Bir insan, bir hastanın hĂ‚lini hatırını sormaya gider veya Allah icin sevdiği bir kişiyi ziyĂ‚ret ederse, ona bir melek şoyle seslenir:
«Sana ne mutlu! Guzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın!»” (Tirmizî, Birr, 64/2008; İbn-i MĂ‚ce, CenĂ‚iz, 2)
“Hasta ziyĂ‚retinde bulunan kimse, donunceye kadar cennet yolundadır.” (Muslim, Birr, 39)
“Bir musluman, hasta bir musluman kardeşini ziyĂ‚rete gittiğinde, donunceye kadar cennet hurfesi icindedir.”
“–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu, cennet hurfesi nedir?” diye sorulunca da:
“–Cennet yemişidir.” buyurdular. (Muslim, Birr, 40-42)
Bu muhim vazîfeyi ihmĂ‚l etmek ise, musluman icin buyuk bir kayıp ve ağır bir mes ’ûliyettir. Peygamber Efendimiz bunu şoyle haber verir:
“Allah TeĂ‚lĂ‚, kıyĂ‚met gununde şoyle buyurur:
«–Ey Âdemoğlu! Hastalandım, Ben ’i ziyĂ‚ret etmedin!»
Âdemoğlu:
«–Sen Âlemlerin Rabbi iken ben Sen ’i nasıl ziyĂ‚ret edebilirdim?» der.
Allah TeÂlÂ:
«–Falan kulum hastalandı, ziyĂ‚retine gitmedin. Onu ziyĂ‚ret etseydin, Ben ’i onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun?” buyurur...” (Muslim, Birr, 43)
Fahr-i KĂ‚inĂ‚t -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, hastanın yaptığı duĂ‚nın meleklerin duĂ‚sı gibi olduğunu bildirmiş[1] ve:
“Hastayı ziyĂ‚ret edin ve ondan size duĂ‚ edivermesini isteyin. ZîrĂ‚ hastanın duĂ‚sı makbuldur. GunĂ‚hı da affedilir.” buyurmuştur. (Suyûtî, el-CĂ‚miu ’s-Sağîr, II, 57)
Hastanın yanında umitvĂ‚r olunmalı ve Efendimiz ’in şu tavsiyesine uyulmalıdır:
“Hasta veya olunun başında bulunduğunuz zaman guzel sozler soyleyiniz. ZîrĂ‚ melekler sizin duĂ‚larınıza Ă‚mîn derler.” (Muslim, CenĂ‚iz, 6; Ebû DĂ‚vûd, CenĂ‚iz, 15)
Şayet hasta olmek uzere ise, ona; “LĂ‚ ilĂ‚he illallah” diyerek telkinde bulunulmalıdır.[2] Fakat bu hususta hastayı zorlamak veya Kelime-i Tevhîd ’i soylemesi icin ısrarcı olmak da doğru değildir. ZîrĂ‚ sıkıntılı Ă‚nında hastayı kızdırarak “LĂ‚ ilĂ‚he illallah” demeden olmesine sebep olunur ki, bu da en buyuk felĂ‚ketlerden biridir.
Ayrıca hasta ziyĂ‚reti kısa tutulmalı, bir ihtiyacı varsa seve seve yerine getirilmelidir.
Fazîlet Tabloları
İslam ’da Hasta Ziyaretinin Onemi Âlemlerin SultĂ‚nı Efendimiz, hasta ve dertlileri ziyĂ‚ret edip ihtiyaclarıyla meşgul olmaya husûsî bir îtinĂ‚ gostermiş, ashĂ‚bını da bu istikĂ‚mette teşvik ve terbiye etmiştir.
Selman -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
“Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- EnsĂ‚r ’dan bir hastayı ziyĂ‚ret etti. Elini alnına koydu ve:
«–Kendini nasıl hissediyorsun?» diye sordu. Hasta, Efendimiz ’e cevap vermedi.
«–YĂ‚ Rasûlallah! O Siz ’i fark etmedi.» dediler. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:
«–Oyleyse onunla beni başbaşa bırakın!» buyurdu. İnsanlar dışarı cıktı. Allah Rasûlu elini hastanın alnından kaldırdı. Hasta, elini tekrar koy, diye işĂ‚ret etti. Sonra Efendimiz:
«–Ey filĂ‚n, kendini nasıl hissediyorsun?» buyurdu. Hasta:
«–İyi hissediyorum. Yanıma biri siyah diğeri beyaz iki kişi geldi.» cevĂ‚bını verdi. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
«–Hangisi sana daha yakın?» buyurdu. Hasta:
«–Siyah olan daha yakın.» dedi. Fahr-i KĂ‚inĂ‚t Efendimiz:
«–Oyleyse iyilik az, kotuluk cok.» buyurdu. Hasta:
«–YĂ‚ Rasûlallah! DuĂ‚ buyurun da istifĂ‚de edeyim!» dedi. Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-; «AllĂ‚h ’ım! Coğunu bağışla, azını tamamla!» diye duĂ‚ etti. Sonra Nebiyy-i Ekrem Efendimiz:
«–Ne goruyorsun?» buyurdu. Hasta:
«–Anam-babam Sana fedĂ‚ olsun, hayır goruyorum. İyilikler coğalıyor, kotulukler de azalıyor. Siyah da benden uzaklaştı.» dedi. Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
«–Hangi amelin sana daha cok sĂ‚hip cıkıyor?» diye sordu. Hasta:
«–Ben hayattayken su dağıtırdım…» cevĂ‚bını verdi.” (Heysemî, II, 322, 324)
Peygamber Efendimizin Hasta Ziyareti İbn-i Omer -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- Peygamber Efendimiz ’in hasta ziyĂ‚retiyle alĂ‚kalı bir hĂ‚tırasını şoyle nakleder:
“Biz, Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ile oturuyorduk. O sırada EnsĂ‚r ’dan bir kişi gelip selĂ‚m verdi. Efendimiz ona:
«–Ey EnsĂ‚r ’dan olan kimse! Kardeşim Sa ’d bin UbĂ‚de nasıl?» diye sordu. O da:
«–İyiye gidiyor.» cevĂ‚bını verdi. Bunun uzerine Allah Rasûlu:
«–Kim benimle birlikte onu ziyĂ‚rete gelecek?» buyurarak ayağa kalktı. Biz de on, on beş kişi kalktık. Ne ayağımızda ayakkabı veya mest ne başımızda bir ortu ne de ustumuzde bir gomlek vardı. Corak arĂ‚zide yuruyorduk. NihĂ‚yet Sa ’d ’ın yanına vardık. Yakınları, Efendimiz ve beraberindeki arkadaşlarının yaklaşması icin onun etrafından geri cekildiler.” (Muslim, CenĂ‚iz, 13)
Diğer bir rivĂ‚yette İbn-i Omer -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- şoyle der:
“Sa ’d bin UbĂ‚de -radıyallĂ‚hu anh- hastalanmıştı. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, AbdurrahmĂ‚n bin Avf, Sa ’d bin Ebî VakkĂ‚s ve Abdullah bin Mes ’ûd ile birlikte Sa ’d ’ı ziyĂ‚rete gitti. Yanına girdiğinde onu elem ve ıztırap icinde buldu. Âilesi etrafını kuşatmıştı. Peygamber Efendimiz:
«–Oldu mu?» buyurdu.
«–Hayır, ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu (olmedi).» dediler.
Peygamber Efendimiz (Sa ’d ’ın bu ağır durumuna uzulerek) ağladı. O ’nun ağladığını gorunce oradakiler de ağladılar. Bunun uzerine Rasûl-i Ekrem Efendimiz:
«–Bilmez misiniz, gercekten Allah, gozyaşı ve kalbin mahzûn oluşu sebebiyle insana azĂ‚b etmez. Fakat -eliyle diline işĂ‚ret ederek- işte bunun yuzunden azĂ‚b eder veya bağışlar.» buyurdu.” (BuhĂ‚rî, CenĂ‚iz 45, TalĂ‚k 24; Muslim, CenĂ‚iz 12)
Fahr-i KĂ‚inĂ‚t Efendimiz bu sozuyle, olunun ardından uygunsuz sozler soylemenin ve ust-baş yırtarak feryĂ‚d etmenin uygun olmadığını bildirmektedir. RızĂ‚ ve teslîmiyet hĂ‚linde AllĂ‚h ’a sığınıp sabretmenin, hem olu hem de diriler icin rahmet vesîlesi olduğunu beyĂ‚n etmektedir.
Peygamberimizin İlgilendiği Yaralı Sahabi Hazret-i Âişe -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- şoyle der:
“Sa ’d bin MuĂ‚z, Hendek Gazvesi sırasında kol damarından yaralanmıştı. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- onun icin mescide bir cadır kurdurdu. Maksadı, onu daha sık ve yakından ziyĂ‚ret etmek, (onunla ilgilenmek)ti.” (BuhĂ‚rî, MegĂ‚zî, 30)
Hidayete Eren Yahudi Cocuk Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e hizmet eden Yahûdî bir cocuk vardı. Bir gun hastalandı. Efendimiz onu ziyĂ‚rete gitti. Başucuna oturdu ve:
“–Musluman ol!” buyurdu.
Cocuk, yanında duran babasına baktı. Babası da yıllardır guzellik ve iyilikten başka bir şey gormediği Allah Rasûlu ’nu kastederek:
“–Oğlum! Ebu ’l-KĂ‚sım ’a itaat et!” dedi. Bunun uzerine cocuk, Musluman oldu.
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- hastanın yanından cıkarken:
“Onu ateşten kurtaran AllĂ‚h ’a hamdolsun.” diyerek duyduğu nihĂ‚yetsiz sevinci izhĂ‚r ediyordu. (BuhĂ‚rî, CenĂ‚iz, 80)
Peygamberimizin Hastalar İcin Tavsiye Ettiği Dua Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- hasta olan ashĂ‚bına bĂ‚zı duĂ‚lar oğretmiştir. Nitekim Osman bin Ebi ’l-Âs, vucûdunda hissettiği bir ağrıdan dolayı RasûlullĂ‚h ’a şikĂ‚yette bulunduğunda, Allah Rasûlu ona şu tavsiyede bulunmuştur:
“–Vucûdunun ağrıyan yerine elini koy ve uc kere «BismillĂ‚h» de. Yedi kere de:
«Bendeki bu hastalığın ve sakındığım şeylerin şerrinden AllĂ‚h ’ın izzet ve kudretine sığınırım.» de!” (Muslim, SelĂ‚m, 67)
Fahr-i KĂ‚inĂ‚t Efendimiz ’in bu tavsiyesini aynen tatbik eden Osman bin Ebi ’l-Âs -radıyallĂ‚hu anh- daha sonra şoyle der:
“Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in oğrettiği gibi yaptım, Allah hastalığıma şifĂ‚ ihsĂ‚n eyledi. Bundan sonra bu duĂ‚yı devamlı olarak Ă‚ileme ve diğer insanlara tavsiye ettim.” (Ebû DĂ‚vûd, Tıb, 19)
LĂ‚kin duĂ‚ların, samîmiyet ve amel-i sĂ‚lihlerle takviye edilmesi şarttır. Boyle ihlĂ‚sla îfĂ‚ edilen duĂ‚lar, Rabbimizin lutuf ve keremiyle kabul edilir.
Peygamberimizin Ziyaret Ettiği Hasta Sahabiler Abdullah bin AbbĂ‚s -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- der ki:
“Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, bir hastayı ziyĂ‚ret etti ve:
«–Canın ne cekiyor?» diye sordu. Hasta:
«–Buğday ekmeği!» dedi. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- cevresindekilere:
«–Kimin yanında buğday ekmeği varsa kardeşine gondersin!» buyurdu. Sonra da:
«–Şayet hastanız bir şey arzu ederse, ondan yedirin!» buyurdu.” (İbn-i MĂ‚ce, CenĂ‚iz, 1)
***
Enes -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
“Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- son derece zayıflamış bir hastayı ziyĂ‚ret etti ve:
«–AllĂ‚h ’a bir şey icin duĂ‚ ediyor muydun veyĂ‚ O ’ndan bir şey istiyor muydun?» diye sordu. Hasta:
«–Evet, AllĂ‚h ’ım, bana Ă‚hirette vereceğin cezĂ‚yı bu dunyada hemen peşin olarak ver, diye duĂ‚ ederdim.» dedi. Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdu:
«–SubhĂ‚nallah! Senin buna gucun yetmez. Şoyle duĂ‚ etseydin olmaz mıydı:
“...Rabbimiz! Bize dunyĂ‚da da iyilik ver, Ă‚hirette de iyilik ver ve bizi cehennem azĂ‚bından koru!” (el-Bakara, 201)»
Bunun uzerine o zĂ‚t bu duĂ‚yı yaptı ve şifĂ‚ buldu.” (Muslim, Zikir, 23; Tirmizî, DeavĂ‚t, 71/3487)
***
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, hasta bir bedevîyi ziyĂ‚ret etmişti. Her hastayı ziyĂ‚ret ettiğinde yaptığı gibi onu da:
“Gecmiş olsun, hastalığın gunahlarına keffĂ‚ret olur inşĂ‚allah!” buyurarak tesellî etti. (BuhĂ‚rî, Tevhîd, 31)
***
Selman -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
“Ben hasta iken Allah Rasûlu -aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m- ziyĂ‚retime gelmişti. Cıkarken:
«Ey Selman! Allah sıkıntılarını gidersin, gunahını affetsin. Olunceye kadar dînine kuvvet, bedenine sıhhat versin!» buyurdu.” (Heysemî, II, 299)
***
Sa ’d bin Ebî VakkĂ‚s -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
“VedĂ‚ Haccı yılında (Mekke ’de) yakalandığım şiddetli bir hastalık sebebiyle Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ziyĂ‚retime geldi. O ’na:
«–YĂ‚ Rasûlallah! Gorduğun gibi cok rahatsızım. Ben zengin bir adamım. Bir kızımdan başka mirascım da yok. Malımın ucte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı?» diye sordum. Hazret-i Peygamber:
«–Hayır!» buyurdu.
«–Yarısını dağıtayım mı?» dedim. Yine:
«–Hayır!» buyurdu.
«–Ya ucte birine ne buyurursun, yĂ‚ Rasûlallah?» diye sordum.
«–Ucte birini dağıt! HattĂ‚ o bile cok. Mirascılarını zengin bırakman, onları muhtac bırakıp da halka avuc actırmaktan hayırlıdır. Allah rızĂ‚sını duşunerek yaptığın harcamalara, hattĂ‚ yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara varıncaya kadar hepsinin mukĂ‚fĂ‚tını alacaksın.» buyurdu.
«–YĂ‚ Rasûlallah! Arkadaşlarım gidip de ben kalacak mıyım? (Burada olecek miyim?)» diye sordum.
«–Hayır, sen burada kalmayacaksın. Allah rızĂ‚sı icin guzel işler yaparak yukseleceksin. Allah ’tan oyle umuyorum ki, daha nice yıllar yaşayarak kimi insanlar (mu ’minler) senden fayda, kimileri de (kĂ‚firler) zarar gorecektir…» buyurdu.” (BuhĂ‚rî, CenĂ‚iz 36, VesĂ‚yĂ‚ 2, NafakĂ‚t 1, MerdĂ‚ 16, DeavĂ‚t 43, FerĂ‚iz 6; Muslim, Vasıyyet 5)
Diğer bir rivĂ‚yette Hazret-i Sa ’d şoyle demiştir:
Hastalığımda Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- beni ziyĂ‚rete geldi ve uc defĂ‚:
“Rabbim, Sa ’d ’ı iyileştir!” diye duĂ‚ buyurdu. (Muslim, VasĂ‚yĂ‚, 8)
Fahr-i KĂ‚inĂ‚t -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hazret-i Sa ’d ’ın bu hastalık sebebiyle olmeyeceğini, daha nice hizmetler yapacağını ifĂ‚de buyurarak bir mûcize daha gostermiştir. Cunku hakîkaten Sa ’d -radıyallĂ‚hu anh- bundan sonra 45 sene daha yaşamış, İslĂ‚m ’a ve muslumanlara pek cok hizmetler etmiş ve savaşlara katılmıştır.
Peygamberimizin Şifa Duası Âişe -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- ’dan rivĂ‚yet edildiğine gore Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, Ă‚ile efrĂ‚dından biri hastalanınca, sağ eliyle hastayı sıvazlar ve şoyle duĂ‚ buyururdu:
“Ey butun insanların Rabbi olan AllĂ‚h ’ım! Bunun ıztırĂ‚bını giderip şifĂ‚ ver. ŞifĂ‚yı veren ancak Sen ’sin. Sen ’in şifĂ‚ndan başka şifĂ‚ yoktur. Buna, hicbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifĂ‚ ihsĂ‚n eyle!” (BuhĂ‚rî, MerdĂ‚ 20, 38, 40; Muslim, SelĂ‚m 46-49)
Cebrail Aleyhisselam ’ın Şifa Duası Peygamber Efendimiz ’in hasta olduğu bir zaman CebrĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m- gelerek:
“–Ey Muhammed, hasta mı oldun?” diye sordu. Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- de:
“–Evet!” buyurdu. CebrĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m-:
“–AllĂ‚h ’ın ismiyle Sen ’i rahatsız eden her şeyden Sana okurum. Her nefsin veya hasetci her gozun şerrinden Allah Sana şifĂ‚ versin. AllĂ‚h ’ın adıyla Sana okurum.” diye duĂ‚ etti. (Muslim, SelĂ‚m, 40)
Hasta ve Dertlilerle Meşgul Olmanın Fazîleti Hazret-i Ebûbekir ’in şu hĂ‚li, hasta ve dertlilerle meşgul olmanın fazîletine ne guzel bir misĂ‚ldir:
Bir gun Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ashĂ‚bından yanında bulunanlara:
“–İcinizde bugun kim orucludur?” diye sordu. Hazret-i Ebûbekir:
“–Ben orucluyum, yĂ‚ Rasûlallah!” dedi. Efendimiz:
“–Bugun kim bir cenĂ‚ze namazına iştirĂ‚k etti?” buyurdu. Ebûbekir -radıyallĂ‚hu anh-:
“–Ben, yĂ‚ Rasûlallah!” dedi. Peygamber Efendimiz:
“–Bugun kim bir yoksul doyurdu?” diye sordu. Hazret-i Ebûbekir:
“–Ben, yĂ‚ Rasûlallah!” dedi. Fahr-i KĂ‚inĂ‚t -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Bugun bir hasta ziyĂ‚retinde bulunanınız var mı?” diye sordu. Yine Ebûbekir -radıyallĂ‚hu anh-:
“–Ben, ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu!” dedi. Bunun uzerine Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdu:
“–Kim bu sĂ‚lih amelleri bir araya getirirse o mutlaka cennete girer.” (Muslim, FedĂ‚ilu ’s-SahĂ‚be, 12)
Hem namaz ve oruc gibi ferdî, hem de cenĂ‚ze namazı, yoksulu doyurmak ve hasta ziyĂ‚reti gibi ictimĂ‚î ibĂ‚detleri bir araya getirmek, ne guzel bir ahlĂ‚ktır. CenĂ‚b-ı Hak, kullarının boyle olmasını arzu etmektedir.
Musluman Her Şeyden Sevap Kazanır Kays bin Ebî HĂ‚zim şoyle der:
HabbĂ‚b bin Eret hastalanmıştı; ziyĂ‚retine gittik. Vucudunu yedi yerden dağlamıştı. Bize dedi ki:
“–Eski dostlarımız, dunyaya kapılmadan gocup gittiler. Biz ise o kadar cok mala sĂ‚hip olduk ki, koyacak yer bulamayıp toprağa gomduk. Şayet Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- olmek icin duĂ‚ etmeyi yasaklamasaydı, Allah ’tan canımı almasını isterdim.”
Bir başka zaman HabbĂ‚b ’ın yanına gittiğimizde duvar oruyordu. Bize şunları soyledi:
“–Musluman, AllĂ‚h icin harcadığı her şeyden sevap kazanır. Yalnız şu camura verdiklerinden eline bir şey gecmez (zarûrî olanlar hĂ‚ric).” (BuhĂ‚rî, MerdĂ‚ 19, DeavĂ‚t 30, RikĂ‚k 7, Temennî 6; Muslim, Zikir 12; Tirmizî, KıyĂ‚met 40; NesĂ‚î, CenĂ‚iz 2)
70 Bin Meleğin Akşama Kadar Rahmet Okuduğu Kimse Saîd bin IlĂ‚ka diyor ki:
Hazret-i Ali elimi tuttu ve:
“–Haydi seninle Hasan ’ın yanına gidip hasta ziyĂ‚retinde bulunalım!” dedi. Yanına vardığımızda Ebû MûsĂ‚ ’yı orada bulduk. Hazret-i Ali ona:
“–Ey Ebû MûsĂ‚! Hastayı ziyĂ‚ret niyetiyle mi, yoksa şoyle bir uğrayıvermiş olmak icin mi geldin?” diye sordu. Ebû MûsĂ‚:
“–Hastayı ziyĂ‚ret icin geldim.” dedi. Bunun uzerine Ali -radıyallĂ‚hu anh- şoyle dedi:
“–Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in şoyle buyurduğunu işitmiştim:
«Bir musluman, hasta olan bir musluman kardeşini sabahleyin ziyĂ‚rete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyĂ‚ret ederse, yetmiş bin melek onun icin sabaha kadar istiğfĂ‚r eder. Ve o kişi icin cennette toplanmış meyveler de vardır.»” (Tirmizî, CenĂ‚iz, 2/969; Ebû DĂ‚vûd, CenĂ‚iz, 3; İbn-i MĂ‚ce, CenĂ‚iz, 2)
Hastaya Dua Rebî bin Abdullah şoyle anlatır:
Hazret-i Hasan ile birlikte hasta olan KatĂ‚de ’yi ziyĂ‚rete gittik. Hasan -radıyallĂ‚hu anh- hastanın başucuna oturdu ve ona hĂ‚lini hatırını sordu. Sonra da ona şoyle duĂ‚ etti:
“AllĂ‚h ’ım, kalbine şifĂ‚ ver, hastalığına da şifĂ‚ ver!” (BuhĂ‚rî, el-Edebu ’l-Mufred, no: 537)
Hak Dostuna Misafir Olan Hasta Yaşlı ve muzdarip bir hasta, MĂ‚ruf-i Kerhî Hazretleri ’ne misĂ‚fir olmuştu. Adamcağız bîcĂ‚reydi; sacı dokulmuş, yuzunun rengi ucmuştu; canı, vucûdunu bir cengel gibi pĂ‚relemekteydi. MĂ‚ruf-i Kerhî Hazretleri, bir yatak serdi ve hastanın istirahatini temin etti.
Hasta, ıztırĂ‚bının şiddetiyle inim inim inliyor ve feryĂ‚d u figĂ‚n ediyordu. Gece sabaha kadar kendisi bir nefes uyumadığı gibi feryatlarıyla hĂ‚ne halkından da hic kimseyi uyutmuyordu. Ustelik gittikce huysuzlaştı ve ev halkına sitemler yağdırıp onları rahatsız etmeye başladı. NihĂ‚yet onun bu sert tabiatına ve kotu davranışına tahammul edemeyen evdekiler, birer-ikişer başka yerlere kactılar. Evde, hasta ile MĂ‚ruf-i Kerhî ve hanımından başka kimse kalmadı.
MĂ‚ruf-i Kerhî, geceleri de uyumuyor; bu huysuz hastanın ihtiyaclarını gormek, ona hizmet edebilmek icin cırpınıp duruyordu. Ancak birgun uykusuzluğu had safhaya ulaşınca gayr-i ihtiyĂ‚rî uykuya daldı. Onun uyuduğunu goren gĂ‚fil hasta da, kendisine şefkat ve merhametle kucak acan bu sĂ‚lih zĂ‚ta teşekkur edeceği yerde sitem ediyor ve kendi kendine:
“–Bu nasıl derviş boyle!.. Zaten bu gibilerin zĂ‚hirde adları-sanları var; hakîkatte ise riyĂ‚cıdırlar. Her işleri gosteriştir. Bunların dışları temiz ama, icleri kirlidir. Başkalarına takvĂ‚yı emrederler, kendileri yapmazlar. İşte şu adam da benim hĂ‚limi duşunmeden uyuyor. Kendi karnını doyurup uykuya dalan biri, sabaha kadar gozlerini yummayan bicĂ‚re hastanın hĂ‚linden ne anlar!..” diye soyleniyordu.
MĂ‚ruf-i Kerhî, işittiği bu acı sozlere karşı da sabır ve kerem gosterdi. Duymazdan geldi. LĂ‚kin sabrı taşan hanımı daha fazla dayanamadı ve MĂ‚ruf-i Kerhî ’ye sessizce şunları soyledi:
“–Şu huysuzun neler soylediğini duydunuz. Artık onu bu evde barındıramayız. Bize daha fazla ağırlık vermesine ve size cefĂ‚ etmesine musĂ‚ade etmeyelim. Soyleyin buradan gitsin de başka bir yerde başının cĂ‚resine baksın. İyilik, kıymet bilene yapılır. Nankorlere iyilik yapmak, kotuluktur. Onları daha da azdırır. Alcak kimsenin başı altına yastık konulmaz. Boyle zĂ‚lim kimselerin başları taş ustunde gerektir!”
Hanımının bu sozlerini sukûnetle dinleyen MĂ‚ruf-i Kerhî Hazretleri, mutebessim bir cehreyle şoyle buyurdu:
“–Ey hanım! Onun soylediği sozler seni niye incitir ki?.. Bağırmış ise bana bağırmış; terbiyesizlik yapmış ise bana yapmıştır. Onun nĂ‚hoş gorunen sozleri, bana hep hoş gelir. Goruyorsun ki, o dĂ‚imî bir ıztırap icindedir. Baksana; zavallı bir nefes bile uyuyamıyor!.. Hem bilesin ki asıl huner, asıl şefkat ve merhamet, boyle kimselerin cefĂ‚sına katlanabilmektir...”
Ubeydullah Ahrar Hazretleri ’nin Hastalara Hizmeti Ubeydullah Ahrar Hazretleri, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın lutfuyla buyuk bir servete sĂ‚hip olmuştu. Oyle ki, ciftliklerinde binlerce işci calışıyordu. Fakat o mubĂ‚rek zĂ‚t, buna rağmen hizmetten geri kalmıyordu. MĂ‚nevî kemĂ‚lĂ‚t yolunda, tanıdık-tanımadık herkese buyuk bir şefkatle hizmet ediyordu. Kendisi bu hizmetlerinden birini şoyle anlatır:
“Semerkant ’ta MevlĂ‚nĂ‚ Kutbuddîn Medresesi ’ndeki dort hastanın hizmetini uzerime almıştım. Hastalıkları arttığından, yataklarını kirletirlerdi. Ben onları elimle yıkayıp, camaşırlarını giydirirdim. Devamlı hizmetlerinde bulunduğum icin hastalıkları bana da sirĂ‚yet etti ve yatağa duştum. Fakat o hĂ‚limle bile, testilerle su getirip hastaların altlarını temizlemeye, elbiselerini yıkamaya devĂ‚m ettim.”
Hak dostu Mahmud SĂ‚mî Ramazanoğlu Hazretleri de, aynı şekilde yatalak bir hasta olan Cide Muftusu Huseyin Efendi ’ye bir sene kadar bizzat hizmet etmiştir.
İşte Allah dostlarını buyuk yapan, bu guzel hasletleridir. Onlar dĂ‚imĂ‚ yalnızların, sĂ‚hipsizlerin ve mĂ‚temlerin civĂ‚rında bulunur ve kimsenin uğramadığı dukkanlardan alışveriş ederler.
Hastalara Hizmet Hak dostu MûsĂ‚ Efendi -kuddise sirruh- Ă‚deta mĂ‚ye-i merhametle yoğrulmuş bir fıtrat-ı selîmeye sĂ‚hipti. Fakir-fukarĂ‚nın hasta olanları icin acılmasına vesîle olduğu HudĂ‚yî Kliniği ’nde tĂ‚kati yerinde olup da fiilen hizmet edemediğine teessuf eder, buyuk bir iştiyakla:
“–Gucum yerinde olsa, gider hastalara bi ’l-fiil hizmet ederdim.” derdi.
Aynı merhamet sĂ‚ikıyla:
“–Kimsesizleri barındırmamız ve onlara hizmet etmemiz îcĂ‚b eder. Aksi hĂ‚lde Hak katında mes ’ûluz.” diyerek yakınlarıyla beraber kurduğu HudĂ‚yî Huzur Evi de, onun engin şefkatinin bir tezĂ‚huru idi.
Hasta Bir Gencin Babasına Mektubu Batılı seyyah Hunke ’nin, musluman hastahĂ‚nesinde yatmakta olan bir gencin babasına yazdığı mektubundan aldığı şu bolumler, muslumanların hasta ve dertlilerle meşgul olmadaki hassĂ‚siyetine ne guzel bir misĂ‚ldir:
“Babacığım! Benim paraya ihtiyacım olup olmadığını soruyorsun. Taburcu edilirsem, hastahĂ‚neden bana bir kat yeni elbise ve hemen calışmaya başlamak zorunda kalmayayım diye beş altın verecekler. Onun icin davar satmana gerek yok…
Canım buradan cıkmak istemiyor. Yataklar yumuşak, carşaflar bembeyaz, battaniyeler kadife gibi. Her odada ceşme var. Soğuk gecelerde butun odalar ısıtılıyor. Bizleri tedĂ‚vî edenler, cok şefkatli ve merhametli kimseler. Hemen her gun midesi hazmedenlere kumes hayvanları ve koyun kızartmaları veriliyor. Komşum, leziz pilic goğuslerinden birkac gun daha tadabilmek icin, tam bir hafta boyunca sanki iyileşmemiş gibi tavır takınmıştı. LĂ‚kin başhekim şuphelendi ve sıhhatinin delili olarak bir butun ekmekle tavuğu yemesine musĂ‚ade ettikten sonra, onu evine gonderdi. İşte benim de son kızartılmış tavuğum onume konmadan once hemen gel!..”
ALLAH ’IN KULLARINA YAPILAN İHLASLI HİZMETLER VelhĂ‚sıl, AllĂ‚h ’ın kullarına yapılan ihlĂ‚slı hizmetler, AllĂ‚h ’ın rızĂ‚sını celbederek buyuk ecirlere vesîle olmaktadır. Bu bakımdan bilhassa toplumdaki kalbi kırık ve gonlu mahzun dertlileri ziyĂ‚ret edip onların ihtiyaclarıyla meşgul olmak cok muhim bir vazife ve mes ’ûliyettir.
Unutmamalıdır ki muzdarip ve muhtac insanların yerinde biz de olabilirdik. Bu sebeple hasta, muzdarip, garip, kimsesiz, muhtac ve ac kimselerle meşgul olmak, Rabbimize karşı şukur borcumuzdur. Elimizdeki imkĂ‚nları muhtaclarla paylaşalım ki, memnun ve mesrur ettiğimiz gonuller, dunyada rûhĂ‚niyetimiz, Ă‚hirette imdĂ‚dımız, cennette saĂ‚detimiz olsun.
Dipnotlar:
[1] Bkz. İbn-i MĂ‚ce, CenĂ‚iz, 1. [2] Bkz. Muslim, CenĂ‚iz, 1-2.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
HASTA ZİYARETİNDE OKUNACAK DUA