
Tarih; dil ve din unsurları cercevesinde, insanlığın yaşadığı hÂdiselerin sebep ve neticelerini tahlil ve bu sûretle ilÂhî kanunları tespit etmektir. Zira fertlerin kaderi gibi, toplumların, millet ve kavimlerin de kaderi vardır ve bu kaderin ana hatlarını tayin eden «sunnetullah», bir mÂnÂda tarih ilminin tespit etmeye calıştığı ilÂhî kanundur.Tarih; hÂdisÂtı, sebepler ve neticeleri ile mutalÂa etme ilmidir.
Âyet-i kerîmelerde buyurulur:
“…Bir toplum, kendilerindeki ozellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı (onların vaziyetini, tarihî kaderini) değiştirmez.” (er-Ra‘d, 11)
“(KÂfir ve munafıkların gidişÃ‚tı) tıpkı Firavun ailesi ve onlardan oncekilerin gidişÃ‚tı gibidir.
(Onlar da) AllÂh ’ın Âyetlerini inkÂr etmişlerdi de Allah onları gunahları sebebiyle yakalamıştı.
Allah gucludur. O ’nun cezası şiddetlidir.
Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı (guzel ahlÂk ve meziyetleri) değiştirinceye kadar AllÂh ’ın onlara verdiği nimeti değiştirmeyeceği (kaidesi)nden dolayıdır. Gercekten Allah işitendir, bilendir.” (el-EnfÂl, 52-53)
Bu bakımdan;
Tarih, bir milletin hÂfızası ve millî tecrubeler mecmûasıdır.
Kur ’Ân-ı Kerîm ’in ucte biri peygamber kıssaları ve diğer ibretli kıssalardır. Bir başka ifade ile ÂbÂd olan kavimler ve berbÂd olan kavimler tarihidir.
Gecmiş kavimlerin yaşadıkları, sebepler ve neticeleriyle muşÃ‚hede edildiği takdirde, istikbÂl icin bir pusula olur.
Bu sebeple; “Tarih tekerrurden ibarettir.” denilmiştir. Mehmed Âkif de bu sozden hareketle, tarihten ibret almaya davet eder:
TÂrîhi tekerrur diye tÂrîf ediyorlar,
Hic ibret alınsaydı, tekerrur mu ederdi?
Dikkat edilirse, İslÂm ’ın ilk muhatabı olan cÂhiliyye Araplarının gecmişinde;
Bir tarafta ibret alacakları; Âd ve Semûd gibi inkÂr, kibir ve zulumleri yuzunden helÂk olan kavimler vardı.
Diğer tarafta; onlara numûne-i imtisal olması gereken, Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail gibi mubÂrek zÂtlar da vardı. O mukaddes tarihin, KÂbe, Arafat gibi hÂtıraları vardı. Nitekim CenÂb-ı Hak şoyle buyurdu:
مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ
“Babanız (atanız) İbrahim ’in dînine uyun.” (el-Hacc, 78)
İslÂm ile şereflenen milletler de; Kur ’Ân ve Sunnet kulturu cizgisinde istikametlendikleri muddetce, dunyada huzur ve zaferlere eriştiler. İslÂm ’dan uzak duştukce, sıkıntı ve mağlûbiyetlere dûcÂr oldular.
Bu sebeple, bir musluman genci; Hak dîni, guzel ve zengin lisÂnıyla beraber, ibretler ve derslerle dolu tarihini de en guzel şekilde tahsil etmelidir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Ekim Sayı: 152
İslam ve İhsan