Mu ’min, firÂset sahibi olmalı, konuşma uslûbunu muhÂtabına gore ayarlamalıdır. Zira bir kimseyi sevindiren bir davranış, bir başkasını uzebilir.
MuhÂtabının psikolojik durumunu tespit edebilmek ve iki uc merhale sonrasını duşunerek soz soylemek gerekir. Yani en sonda soylenecek bir sozu en başta soylememek îcÂb eder. İnsanlar da dÂim boyle firÂset sahibi kimselerin nasihat ve beyanlarına hayran olur ve îtimÂd ederler.

Bunun icindir ki Efendimiz insanlara ilgi duyacakları konulardan bahseder ve muhÂtabının idrak seviyesine gore konuşma uslûbunu ayarlardı. Bir bedevîye, onun anlayabileceği temel esasları tebliğ eder; yuksek istîdatlı sahÂbîlerine ise havÂs seviyesindeki sır ve hikmetleri de naklederdi.

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN İLİM VE İRFANI

Nitekim Peygamber Efendimiz ’in Hazret-i Ebû Bekir ile husûsî bir sohbetine şÃ‚hid olan Hazret-i Omer (r.a.) buyuk ilim ve irfÂnına rağmen:


“Ben onların yanında sanki Arapca bilmeyen biri gibi kaldım. Sozlerinden bir şey anlayamadım.” demiştir.


İşte boyle yuksek hakîkatlerin sığ idrakler tarafından yanlış anlaşılmasına mahal vermemek icindir ki Peygamber Efendimiz (s.a.s.):

“Ey İbn-i AbbÂs! İnsanlara akıllarının almayacağı bir soz soyleme. Zira boyle yapman, fitneye duşmelerine sebep olur.” buyurmuştur. (Deylemî, V, 359)

Hazret-i MevlÂn da Âdeta bu hadîs-i şerîfin şerhi mÂhiyetinde:

“Korler carşısında ayna satma, sağırlar carşısında gazel atma!” diye nasihat etmiştir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan