
MevlÂn Hazretleri buyurur: “Bu can bu tende oldukca, Hazret-i Kur ’Ân ’a kulum-koleyim; Hazret-i Muhammed MuhtÂr -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in mubÂrek yolunun toprağıyım. Birisi sozlerimden, (buna muhÂlif) başka bir soz naklederse, o kişiden de bîzÂrım, o sozden de…”MevlÂn Hazretleri bu sozleriyle, AllÂh ’ın kelÂmına olan mutlak bağlılığını ve Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e duyduğu engin muhabbet ve itaatini ifade ediyor.
Hazret-i Peygamber ’in yolunun tozu-toprağı olmanın ve o yola baş koymanın mÂnÂsı, bir omur Efendimiz ’e aşk ile bağlı kalmak ve her hususta O ’nun sunnetine tÂbî olmak demektir.
Yani butun Hak dostları gibi MevlÂn Hazretleri ’nin feyiz kaynağı da şuphesiz ki Kur ’Ân ve Sunnet ’tir. Ustelik o, Kur ’Ân ve Sunnet ’e bağlılığı aşk ve vecd icinde yaşayan bir mÂn sultÂnıdır. Zira Hak dostları, Peygamber Efendimiz ’in yolunun tozu-toprağı olanların ind-i ilÂhîde gercek sultanlar olduğunu idrÂk etmiş buyuk şahsiyetlerdir.
LÂkin bircok hakîkat yolcusu gibi Hazret-i MevlÂn da kendisini ve sozlerini yanlış anlayan veya carpıtarak aktaran gÂfillerden bîzÂr olmuş ve bu ifadeleri beyan ederek, Âdeta kendisiyle ilgili bir “mÂnevî kimlik” tescilinde bulunmuştur.
Nitekim bugun de Hazret-i MevlÂn ’nın, Kur ’Ân ve Sunnet istikÂmetinde bir mu ’min olduğunun aksini iddi ederek, onu farklı inanc veya felsefelerin safında gostermek emelinde olan gÂfiller yok değildir.
Gunumuzde -maalesef- kasten veya gÂfilÂne bir sûrette; mÂnevî koklerinden koparılmış, feyz ve rûhÂniyeti bertaraf edilmiş ve daha ziyÂde nefsÂniyet plÂnına cekilmiş, yanlış bir MevlÂn ve Mevlevîlik anlayışı, kimi cevreler tarafından, zihinlere ve gonullere empoze edilmektedir.
Bunlar; Hazret-i MevlÂn ’yı, Mevlevîliği, hatt umûmî mÂnÂda tasavvufu, Kur ’Ân ve Sunnet ’in gonul vecdiyle ve takv hassÂsiyetiyle yaşanması olarak değil de, kendi gormek istedikleri gibi yansıtmaya calışmaktadırlar. Yani kendi dunya goruşlerine payanda yapmak icin, bu buyuk değerleri istismÂr etmektedirler.
Mesel Mesnevî ’de insan-ı kÂmili temsil eden “ney”, bunlar nazarında bir orkestra enstrumanından ibarettir. Yine Mevlevîliğin derûnî anlayışında muhim bir yeri bulunan ve esÂsen bir zikir meclisi olan “sem” ise folklorik bir raks hÂline getirilmeye calışılmaktadır.
HÂlbuki Hazret-i MevlÂnÂ, insanlığa Kur ’Ân ’ın ulvî istikÂmetini gosteren bir mÂneviyat ve hidÂyet rehberidir. Onun kıyÂmete kadar butun bir beşeriyete yaptığı davetin ozu; îmÂnın gonullerde bir lezzet hÂline gelmesi, kalplerin Kur ’Ân ’ın derûnundan ve Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in gonul dokusundan hisseler alabilmesidir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi , 2017 – Nisan, Sayı: 373, Sayfa: 032
BENZER HABERLER TASAVVUFUN HEDEFİ TASAVVUFA BAKIŞ ACIMIZ NASIL OLMALIDIR? TASAVVUF VE EĞİTİM TASAVVUFÎ TERBİYEDE SEYR-U SULÛK TASAVVUF TARİFLERİ MUÂMELÂT OLMADAN TASAVVUF OLMAZ! TASAVVUFUN MENŞEİ TASAVVUF AHLAKI VE ADABI TASAVVUF İLMİ NEDİR? İSLÂMÎ VE TASAVVUFÎ KAVRAMLAR UZERİNE OZEL MULÂKATLAR İslam ve İhsan
TASAVVUF ARI DURU ŞERİATI YAŞAMAKTIR
TASAVVUF NEDİR?