
Turbesi Bursa'da bulunan Emir Sultan Hazretleri Kimdir? Emir Sultan Hazretleri'nin hayatı...
Kısaca Emir Sultan Hazretleri Kimdir?
Emir Sultan hazretleri Osmanlı'nın kuruluş devrinde Bursa'da yaşamış tefsîr, hadîs, kelÂm Âlimi ve mutasavvıftır. Seyyid olup, soyu Peygamber Efendimiz'in torunu Hz. Huseyin'e dayanır. Bursa'ya hicret emiş Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Fatma Hatun'la evlenmiş ve burada vefat etmiştir. Turbesi Emir Sultan Camii yanındadır. Anadolu'nın mÂnevi mimarlarından olarak kabul edilir. turbesini ziyÂret edenler, mubÂrek rûhundan feyz almaktadırlar.
EMİR SULTAN HAZRETLERİ KİMDİR?
Buhara ’da doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed ’dir. Seyyid olduğu icin “Emîr”, comlekcilik yaparak gecimini sağladığı icin “KulÂl” unvanları verilen ve Emîr KulÂl diye tanınan babası Seyyid Ali Buhara ’nın tanınmış mutasavvıflarındandır. Seyyid Ali, BahÂeddin Nakşibend ’in aynı unvanı taşıyan murşidi Emîr KulÂl ile karıştırılmamalıdır.
Emîr Sultan ’ın 770 (1368-69) yılı civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Cocukluk yılları hakkında bilgi bulunmamakla birlikte iyi bir tahsil gorduğu soylenebilir. Bizzat kendi ifadesine dayanılarak yazıldığı soylenen menÂkıbnÂmelerin bircoğuna ve onlara dayanan tarih ve biyografi kitaplarına gore soyu yedinci kuşakta on ikinci imam Muhammed el-Mehdî el-Muntazar ’a ulaşır. Bazı menÂkıbnÂmelerde Muhammed el-Mehdî ’den onceki isim Hasan el-Askerî yerine Ali şeklinde kaydedilmiştir. Ancak Muhammed el-Mehdî ’nin kucuk yaşta vuku bulduğu kabul edilen gaybeti ve dolayısıyla evlenmemiş olması, bu soy şeceresi hakkında tereddutlere ve ceşitli te ’villere yol acmıştır. Onun İmam Mehdî ’nin değil sekizinci imam Ali er-Rız ’nın soyundan geldiği soylenmişse de (Mehmed Şemseddin, s. 4) Ali er-Rız ’nın Muhammed et-Takī ’den başka oğlu olmadığı bilindiğine (Tabersî, s. 329) ve kaynaklarda Muhammed et-Takī ’nin soyundan geldiğine dair bir rivayet bulunmadığına gore bu goruş de doğru olmamalıdır. Akrabası olduğunu soyleyen Emîr Hasan Nûrî, Emîr Sultan ’ın yedinci İmam Mûs el-KÂzım ’ın oğlu İbrÂhim ’in soyundan geldiğini bildirerek farklı bir silsile kaydeder. İmam Mûs el-KÂzım ’ın gercekten İbrÂhim adlı bir oğlu bulunduğuna gore en mÂkul rivayetin bu olduğu duşunulebilir.
BURSA'YA HİCRETİ
On yedi on sekiz yaşlarında iken babası vefat eden Şemseddin Muhammed, muhtemelen bir sure comlekcilik yaptıktan sonra Seyyid Usûl, Seyyid NÂsır, Seyyid Ni‘metullah, Ali Dede, Baba ZÂkir gibi mutasavvıflarla hacca gitmek uzere Buhara ’dan ayrıldı. Birkac yıl Medine ’de kaldıktan sonra Bağdat ’a uğrayarak tezkire muellifi Âşık Celebi ’nin ceddi Seyyid Muhammed en-Natt ’nın misafiri oldu. Ardından onunla birlikte Anadolu ’ya gecti. Karaman, Niğde, Hamîd-ili, Kutahya ve İnegol yoluyla Bursa ’ya gitti. Kafileye yol boyunca kandil şeklindeki bir nurun rehberlik ettiği, bu nurun sonduğu yere defnedileceğinin kendisine bildirildiği rivayet edilir.
Bursa ’ya Yıldırım Bayezid zamanında geldiği biliniyorsa da tarihi kesin olarak belli değildir. MenÂkıbnÂme muellifi HusÂmeddin ile tarihci Âlî, Niğbolu Muharebesi sırasında (798/1396) Bursa ’da bulunduğu kesin olan Şemseddin Muhammed ’in evlenmesinden bahsederken Yıldırım Bayezid ’in bu sırada Eflak seferinde olduğunu soylerler ki bu takdirde 1394 ’ten once Bursa ’ya gelmiş olmalıdır. Bursa ’da ilk olarak Pınarbaşı ’na veya Gokdere civarındaki bir mağaraya ya da bir savmaaya yerleştiğine dair farklı rivayetler vardır. İlk ikamet yerinin turbesinin bulunduğu mahal olduğu da soylenir. Bursa ’da şohreti kısa zamanda yayılan Şemseddin Muhammed giderek şehrin en cok saygı goren şahsiyetlerinden biri haline gelir; Emîr Sultan veya Emîr Seyyid adlarıyla anılmaya, ulem ve meşÃ‚yih arasında da itibar gormeye başlar. Zahir ilimleri sahasında kendisini imtihana cekmek isteyen Molla FenÂrî, Molla YegÂn, Alî-i Rûmî gibi Âlimlerin onun mÂnevî gucu karşısında bir sure ağız acamadıkları ve onlarla giriştiği tartışmadan başarıyla cıktığı şeklindeki rivayetlerden onun bu Âlimlerle yakın munasebeti olduğu anlaşılmaktadır. Emîr Sultan bu yıllarda Molla FenÂrî ’den Sadreddin Konevî ’nin MiftÂḥu ’l-ġayb ’ını okuyup istinsah etmiş ve bu nushaya Molla FenÂrî bir icÂzetnÂme yazmıştır (TaşkoprizÂde, s. 55).
YILDIRIM BEYAZIT HAN'IN KIZI İLE EVLİLİĞİ
Emîr Sultan ’ın Yıldırım Bayezid ’in kızı Hundi Hatun ile evlenmesi kaynaklarda farklı şekillerde anlatılmaktadır. MenÂkıp kitaplarına gore Hundi Hatun ruyasında gorduğu mÂnevî işaretler uzerine, Rumeli taraflarında seferde bulunan babasının rızÂsını almadan Emîr Sultan ile evlenmiş, donuşte durumu oğrenen padişah gazaba gelerek kızıyla damadını oldurmek uzere Suleyman Paşa maiyetinde kırk kişilik bir kuvvet gondermiş, ancak Emîr Sultan ’ın kerametiyle bunlar birer “kadîd” kesilmiştir. Bursa ’nın Yıldırım semtindeki Kaditler Mezarlığı ’nın adının bu olaydan kaynaklandığı rivayet edilmektedir. Bunun uzerine Molla FenÂrî Yıldırım ’a, oldurulmesini emrettiği zatın peygamber soyundan bir kişi olduğunu, Anadolu ’ya şimdiye kadar boyle değerli bir zatın ayak basmadığını, onun kayınpederi olmasının kendisi icin buyuk bir şeref vesilesi olduğunu, kendisini oldurmek icin gonderdiği adamların bir anda kadîde donuştuğunu belirten, kendisine bir daha tecavuz edilirse butun şehrin helÂk olacağını bildiren bir mektup gondermiştir (metni icin bk. BaldırzÂde, Ravza-i EvliyÂ, vr. 9b-10a; Mehmed Şemseddin, s. 6). Molla FenÂrî ’yi Emîr Sultan ’ın kerametine şahit gostermek isteyen bu mektubun tarihî bir vesika olma ihtimali zayıf bulunmakla birlikte onunla munasebetlerinin iyi olduğunu gostermesi bakımından onemlidir. Ote yandan Mecdî ve Belîğ, padişahın cok sevip saydığı Emîr Sultan ’la kızını kendi rızÂsıyla evlendirdiğini soylerler ki doğrusu da bu olmalıdır.
Molla FenÂrî gibi bazı buyuklerin de yardımıyla Emîr Sultan, Yıldırım Bayezid ’in Timur tarafından gonderilen elcileri oldurtmesine engel oldu. Ankara Savaşı ’nın ardından Bursa ’nın Timur ordusu tarafından işgali sırasında Molla FenÂrî ve İbnu ’l-Cezerî ile birlikte Emîr Sultan da Kutahya ’da bulunan Timur ’un huzuruna goturuldu. Bir sure sonra serbest bırakılarak yine Molla FenÂrî ile birlikte Bursa ’ya dondu. II. Murad ’ın, amcası Mustafa Celebi ’ye karşı surdurduğu mucadelede hukumdarın yanında yer aldı. Mustafa Celebi buyuk bir kuvvetle Bursa ’ya yaklaşırken padişahın Emîr Sultan ’a başvurup amcasına karşı yuruttuğu mucadelede onun sozlerinden cesaret aldığı, olaydan sonra kendisine daha cok bağlandığı, huzurunda diz cokup oturduğu rivayet edilir.
İSTANBUL KUŞATMASINA KATILMASI
II. Murad tarafından 1422 ’de yapılan İstanbul kuşatmasına Emîr Sultan da katıldı. Bu kuşatmanın tarihini yazan Bizans tarihcisi Ioannec Kananoc, Emîr Sultan ’ın 500 kadar dervişiyle birlikte buyuk bir debdebeyle padişahın ordugÂhına geldiğini, hucum vakti olarak tayin ettiği 24 Ağustos Pazartesi gunu oğleden bir saat sonra dervişlerinin başında at ustunde kılıc ve kalkanıyla surlara yaklaşıp kılıcını cekerek uc kere salladıktan sonra hucuma gectiğini, bu işaret uzerine Turk ordusunun taarruza kalktığını anlatır.
EMİR SULTAN HAZRETLERİ'NİN VEFATI
Emîr Sultan ’ın vefat tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda 831, 832, 833 ve 837 yılları verilmekteyse de en kuvvetli ihtimal 833 (1429) tarihidir. Bursalı Ahmed Paşa ’ya ait olduğu soylenen. “İntikāl-i Emîr SultÂn ’a / Oldu tÂrîh intikāl-i Emîr” beytindeki “intikāl-i Emîr” terkibi 833 (1429) yılını vermektedir. Ancak bu beyit Ahmed Paşa ’ya ait ise Emîr Sultan ’ın vefatından oldukca sonra yazılmış olacağından 833 yılının kesin olarak Emîr Sultan ’ın vefat tarihini gosterdiği soylenemez. Emîr Sultan ’ın vefat tarihi hakkında bilgi vermeyen eski kaynaklar onun Bursa ’da cıkan bir veba salgınında olduğunu kaydetmekle yetinirler. Cenaze namazı o sırada Bursa ’da bulunan Hacı BayrÂm-ı Velî tarafından kıldırılan Emîr Sultan bugun turbesinin bulunduğu yere defnedildi.
PADİŞAHLAR İLE MUNASEBETİ
Butun kaynaklar Yıldırım Bayezid, Celebi Mehmed ve II. Murad ’ın Emîr Sultan ’a saygı gosterdiklerini, sefere giderken onun eliyle kılıc kuşanıp duasını aldıklarını belirtir. Padişahlara kılıc kuşatma geleneği, Emîr Sultan ’ın Hammer ’e gore Yıldırım Bayezid ’e, At Bey ’e gore ise II. Murad ’a kılıc kuşatmasıyla başlamıştır. Osmanlı padişahları Emîr Sultan ’ın vefatından sonra da ona hurmet gostermeyi surdurmuşler, Bursa ’ya geldiklerinde turbesini mutlaka ziyaret etmişlerdir. II. Bayezid ile Yavuz Sultan Selim ’in Emîr Sultan ’ın sandukasının ortusu altına girip uzun sure dua ettikleri bilinmektedir. MenÂkıbnÂme muellifi Ni‘metullah ’ın “eimme-i ma‘sûmîn”den “ismet-i kesbiyye” sahibi olarak tanıttığı ve muhtemelen İmÂmiyye mezhebine mensup olan Emîr Sultan ’ın Sunnî Osmanlı muhitinde bu kadar buyuk itibar kazanması uzerinde durulması gereken bir husustur.
EMİR SULTAN HAZRETLERİ'NİN MANEVİ YOLU
Emîr Sultan ’ın mensup olduğu tarikat konusunda kaynaklarda verilen bilgiler oldukca celişkilidir. Bazı kaynaklarda Halvetiyye ’nin (Mehmed Şemseddin, s. 4), bazılarında da Nakşibendiyye ’nin Nurbahşiyye (Mecdî, s. 77) koluna mensup olarak gosterilirse de Nakşibendiyye ’nin Nurbahşiyye adlı bir kolu bulunmadığından son bilgi yanlıştır. Halvetiyye ’nin ise silsilesi Kubreviyye ’ye ulaşan Nurbahşiyye adlı bir şubesi vardır. Ancak bu şubenin kendisine nisbet edildiği Seyyid Muhammed Nurbahş ’ın Emîr Sultan ’ın vefatından yaklaşık otuz beş yıl sonra (869/1465) olduğu bilindiğine gore (HarîrîzÂde, III, vr. 205b) ona mensup olması da cok uzak bir ihtimaldir. AtÃ‚î ’nin Zeyl-i Şekāik ’ta kaydettiği silsileyi dikkate alarak Emîr Sultan ’ın babası Seyyid Ali ’den, onun da HÂce İshak HuttalÂnî ’den (o. 826/1423) tarikat aldığını ve tarikatın Ali el-HemedÂnî (o. 786/1384), Muhammed MazdekÂnî, AlÂuddevle-i SimnÂnî (o. 736/1336), Nûreddin İsferÂyînî, Ahmed ZÂkir-i CurfÂnî, Ali Lala şeklinde yuruyerek Necmeddîn-i Kubr ’ya (o. 618/1221) ulaştığını ve dolayısıyla Emîr Sultan ’ın Kubreviyye tarikatına mensup olduğunu soylemek mumkundur. Ote yandan halifelerinden Hasan Efendi Muzîlu ’ş-şukûk, Lutfullah Efendi de CenÂhu ’s-sÂlikîn adlı eserlerinde, bizzat kendisinden işitmiş olduklarını soyleyerek şeyhin tarikat silsilesini babadan oğula intikal ettirip on iki imam kanalıyla Hz. Ali ’ye ulaştırırlar.
Kaynaklarda uzun boylu, guzel yuzlu, seyrek sakallı olarak tanıtılan Emîr Sultan ’ın on iki terkli tac ustune yeşil imÂme sardığı, omrunu derin bir zuhd ve takv icinde ibadet ve irşadla gecirdiği rivayet edilir. Şohreti Bursa ’dan sonra Osmanlı hÂkimiyeti altındaki topraklarda giderek yayılmış ve hakkında bircok menkıbe teşekkul etmiştir. Bunların en meşhuru, Bursa ’da Yıldırım Bayezid tarafından Emîr Sultan ’ın tavsiyesiyle yaptırılan Ulucami ile ilgili olanıdır. Bu menkıbeye gore caminin inşaatı sırasında Yıldırım Emîr Sultan ’a bina hakkındaki goruşunu sormuş, Emîr Sultan da caminin dort koşesinde birer meyhÂneden başka bir eksiği kalmadığını soylemiş, bu uyarı uzerine padişah ickiye tovbe etmiştir. Bazı kaynaklarda bu olayın Yıldırım Bayezid ile Somuncu Baba arasında gectiği nakledilir.
EMİR SULTAN HAZRETLERİ'NİN SİLSİLESİ
Vefatından sonra Emîr Sultan ’ın yerine halifelerinden Hasan Hoca şeyh olmuş ve on ucuncu halife İbrÂhim Efendi ’ye kadar (o. 1178/1764-65) dergÂhta Emîr Sultan ’ın silsilesi devam etmiştir. İbrÂhim Efendi ’den sonra Emîr Sultan DergÂhı ’nın şeyhliği Celvetî meşÃ‚yihinden SelÂmi Ali Efendi ’ye intikal etmiştir. DergÂh 1225 (1810) yılına kadar Celvetî olarak faaliyet gostermiş, bu tarihte Hacı Ahmed Efendi ’nin şeyh olmasıyla Nakşibendî dergÂhına donuşmuştur. Emîr Sultan ’ın takip ettiği irşad usulu bilinmemektedir. Kaynaklarda dergÂhta “usûl-i Emîr” uzere Âyin yapıldığı soylenmekteyse de bu Âyinin uygulama tarzı hakkında bilgi verilmemiştir.
Emîr Sultan ’ın halifeleri daha şeyhin sağlığında Bursa, Balıkesir, Edremit ve Mihalic ’e, Karaman sınırlarına, Aydın ve Saruhan sancaklarına kadar yayılmışlardı. Kendisine mensup şeyh ve dervişler Rumeli yakasına gecip murşidlerinin Âdet ve menkıbelerini Gelibolu ’dan başlayarak sınır boylarına kadar goturmuşlerdir. Osmanlı ordusunun bazı seferlerine bizzat katıldığı gibi muridlerini de gazÂya teşvik eden Emîr Sultan ’ın oldukten sonra da asırlarca Osmanlı ordusundan himmetini esirgemediğine inanılmıştır. Hakkında yazılan menÂkıbnÂmelerin coğunda, sağlığında gosterdiği kerametler yanında vefatından sonra da ozellikle darda kalmış askerlere himmeti hakkında anlatılanlar geniş yer tutmaktadır. Butun bunlar Emîr Sultan ’ın Turk halkı uzerindeki tesirini gostermesi bakımından onemlidir.
Turk edebiyatında Emîr Sultan hakkında yazılmış bircok manzume bulunmaktadır. Bunlardan, şiirleri Yûnus Emre ’nin şiirleriyle karıştırılan Yûnus adlı bir şairin manzumeleri Emîr Sultan hakkındaki menÂkıbnÂmelerde yer almaktadır. Emîr Sultan ’a dair yazılan şiirlerin en meşhuru Bursalı Ahmed Paşa ’nın, “Ey Âlem-i velÂyete sultÂn olan Emîr / Vey mulk-i Rûm ’a rahmet-i rahmÂn olan Emîr” mukerrer beytini ihtiva eden terciibendidir.
Emîr Sultan ’ın sağlığında Bursa ’dan uzak yerlerde oturan dervişler yılda bir defa kafile halinde yola cıkarak murşidlerini gorup duasını almaya gelirlerdi. Bu ziyaretler olumunden sonra bir gelenek halini alarak asırlarca devam etmiştir. Bursalılar ’ca bir bereket vesilesi sayılan bu gelenek XX. yuzyılın başlarında terkedilmişse de ramazan ve kurban bayramlarının ikinci gunlerinde Eşrefî şeyh ve dervişlerinin zikrederek Emîr Sultan turbesine yaptıkları ziyaret ve Eşrefiyye usulune gore icra ettikleri Âyin şeklindeki geleneği bir sure daha devam etmiştir. Emîr Sultan ’la birlikte Anadolu ’ya gelen sûfîlerin bir kısmı Bursa ’nın ceşitli yerlerinde zÂviyeler acmışlardır. Bunlardan Seyyid NÂsır Bursa Pınarbaşı ’nda, Ali Dede İncirli Hamamı civarında, Seyyid Usûl Kuruceşme mahallesinde, Seyyid Natt da Ebû İshak KÂzerûnî zÂviyesinde tarikat faaliyeti gostermişlerdir.
Yakın zamanlarda yayımlanan bir makalede, Emîr Sultan ’ın Alaşehir ’de faaliyet gosteren halifesi Şeyh Sinan ile meşhur Osmanlı şairi Şeyhî ’nin aynı kişi olduğu one surulmuştur (Bilgin, s. 123-139). Ancak sağlam delillere dayanmayan bu iddianın doğru olma ihtimali oldukca zayıftır.
Kaynak: DİA
İslam ve İhsan