Osmanlı'da Mevlid kandilleri nasıl ihya edilirdi? İşte Osmanlı ’da adım adım bir Mevlid kandili…Osmanlı ’da adım adım bir Mevlid kandili ihyası:
“Rebîulevvel ’in 12 ’ci gunu sabah namazının akabinde BÂbu ’n-Nis onunde, meydan muvÂcehesi karşısına bir kursu konur. (Yani kadınlar kapısı kısmına bir kursu konur. Efendimiz ’in de turbesine yakın, O ’nun muvÂcehesinde.) Butun şehrin ileri gelenleri, şehrin kadısı, Şeyhu ’l-Harem, diğer ağalar, rutbeli askerler mertebelerine gore otururlar. Ziyaretciler etrafına toplanırlar. Od ve amber kokuları goklere yayılır. Mescid-i Şerîf ’in ici gul suları ile kokulanır. Hatiplerden beş kişi nobetle kursuye cıkarlar, Arapca mevlid-i şerîf okurlar. DuÂdan sonra şerbetler icilir, herkes evlerine gider. Bu iş, Guneş ’in doğuşundan kuşluk vaktine kadar devam eder. O gun dukkÂnlar acılmaz, dersler okunmaz, kimse işiyle meşgul olmaz. Toplar atılır, şenlikler edilir, buyuk-kucuk herkes guzel elbiselerini giyip birbirleriyle tebrikleşirler. Medîne halkı bu mubÂrek gune buyuk ehemmiyet verip cokca hurmet gosterirler. Şehir ahÂlisi/halkı der ki: «En Buyuk Bayram bugundur.» derdi.” (Bkz. Derviş Ahmed PeşkÂrîzÂde, Tayyibetu ’l-EzkÂr.)
BUTUN MAHLUKAT ONU TANIR Efendimiz bildiriyor:
“İnsin ve cinnin isyankÂrları hÂric butun mahlûkat beni tanır.” (Ahmed bin Hanbel, III, 310)
Uhud tanıyordu.
Biz Uhud ’u severiz, Uhud bizi sever.” buyuruyordu. (BuhÂrî, CihÂd, 71; Muslim, Hacc, 504)
Hazret-i Ali -radıyallÂhu anh- diyor ki:
“Rasûlullah ’la birlikte Mekke ’deydim. Beraberce Mekke ’nin bazı yerlerine gittik. Dağlar ve ağacların arasından geciyorduk. Peygamber Efendimiz ’in karşılaştığı butun dağlar ve ağaclar; «EsselÂmu aleyke y RasûlÂllah!» diyordu.” (Tirmizî, MenÂkıb, 6/3626)
Hurma kutuğu tanıyordu. Efendimiz bir hurma kutuğu uzerinde sohbet ederdi. Cemaat kalabalıklaştı, minber yapıldı, minberde vermeye başladı. Hurma ağacı, hurma kutuğu ağlamaya başladı.
Bu, hadîs-i mutevÂtir. Yani bir kişinin, iki kişinin, uc kişinin, beş kişinin rivÂyet ettiği hadis değil, butun bir cemaat, kalabalık cemaat, o şeyin inleyişini duyuyor.
MevlÂn da diyor ki burada:
“Bak diyor, bir kutuk diyor, Allah Rasûlu ’ne ayrılıktan huzunlendi diyor. Sen insansın diyor, sen ne kadar yakınsın?” diyor. Kendini bir mîzÂn et.
Hayvanlar tanıyordu. Bir deve şikÂyetini Efendimiz ’e anlatıyordu. Efendimiz, sahibini cağırıyordu:
“–Allah ’tan korkmuyor musun, bunun kıyÂmet gunu hesabını vermeyi sen duşunmuyor musun?” buyuruyordu. (Bkz. Ebû DÂvûd, CihÂd, 44/2549)
VelhÂsıl kardeşler, biz Rasûlullah Efendimiz ’i ne anlatmaya gucumuz var, ne de tam mÂnÂsıyla anlamaya gucumuz var. O ’nunla beraber olmanın gayreti icinde…
اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ
(“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” [BuhÂrî, Edeb, 96])
Kaynak: osmannuritopbas.com
İslam ve İhsan