Kur ’Ân-ı Kerîm ’de, îmanlı genclere yol gostermek gÂyesiyle, tÂrihte ornek bir şahsiyet sergilemiş genclerin hayatlarından misaller anlatılmaktadır. Onların verdiği îman mucadelesi, zorluklar karşısında gosterdiği sabır ve metÂnet, kıyÂmete kadar gelecek nesillere ornek teşkil etmektedir. Her biri insanlık semÂsında yıldız olmuş bu genclerden ilki... HAZRET-İ İBRÂHİM -ALEYHİSSELÂM-

Hazret-i İbrÂhim -aleyhisselÂm- AllÂh ’a dostluğun sırrına ulaşan bir genctir. AllÂh ’ın kendisine bahşettiği ruşd sÂyesinde, aklını en guzel şekilde kullanarak AllÂh ’ın varlık ve birliği inancına ulaşmıştır.

Hazret-i İbrÂhim ’in kÂinattaki guzellikleri tefekkur ederek Rabbini bulması, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de şoyle anlatılır.

“Gecenin karanlığı O ’nu kaplayınca bir yıldız gordu. «Rabbim budur!» dedi. Yıldız batınca «Ben batanları sevmem!» dedi. (Daha sonra) Ay ’ı doğarken gorunce (yine) «Rabbim budur!» dedi. O da ba­tınca «Rabbim bana doğru yolu gostermezse elbette yoldan sapanlardan olurum.» dedi. Guneş ’i doğarken gorunce de «Rabbim budur! Zira bu daha buyuk.» dedi. O da batınca dedi ki: «Ey kavmim! Ben sizin (AllÂh ’a) ortak koştuğunuz şey­lerden uzağım! Benim Rabbim, butun noksan sıfatlardan munezzeh olan Allah ’tır! Ben hanîf olarak yuzumu, gokleri ve yeri yaratan AllÂh ’a cevirdim ve ben muşriklerden değilim.»” (el-En ’Âm, 76-79)

Bu cevvÂl ve son derece zeki genc, Rabbini bulduktan sonra Oʼnun yolunda buyuk bir tevhîd mucadelesine girişti. Kufur ve şirk bataklığına saplanıp kalmış insanları kurtarmak icin buyuk bir kararlılıkla elinden gelen her turlu gayreti gosterdi.

Hazret-i İbrÂhim -aleyhisselÂm-, kendisini dinlemeyen halkının durumuna cok uzuluyordu. Taptıkları tahtadan, taştan putların acziyetlerini gostermek maksadıyla zekice bir plÂn kurdu. Eline bir balta alıp puthÂneye gitti, putların hepsini kırdı. Sadece buyuk putu bıraktı ve baltayı onun boynuna astı. Akşam olunca KeldÂnî Kabîlesi, bayram yerinden puthÂneye donduklerinde, gordukleri manzara karşısında buyuk bir şaşkınlığa duştuler. Tahmin yuruterek:

“«Bir genc duymuştuk, putların aleyhinde konuşuyordu; kendisine İbrÂhim deniliyor.» dediler.” (el-EnbiyÂ, 60)

Ardından hemen Hazret-i İbrÂhim ’i bularak sordular:

“–Bu işi sen mi yaptın?!”

“–Hayır, bunu buyuk put yaptı. Eğer konuşabiliyorlarsa onlara sorun!”

Putperest halk, vicdanlarına yonelerek yaptıkları işin ne kadar yanlış ve aptalca olduğunu duşunduler, ancak yine de inatlarından vazgecmeyip:

“–Sen putların konuşamadığını pekÂl bilirsin!” dediler.

(İbrÂhim «–Oyleyse, AllÂh ’ı bırakıp da, size hicbir fayda ve zarar veremeyen bir şeye hÂl tapacak mısınız? Size de, AllÂh ’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz hic akıl­lanmaz mısınız?!» dedi.” (el-EnbiyÂ, 66-67)

Putperest halk, vicdÂnen kabul ettikleri hakîkati inatlarına kurbÂn ederek Hazret-i İbrÂhim ’i ateşe atmaya karar verdiler. Ancak CenÂb-ı Hak ateşi bu fedÂkÂr gence gulistan kıldı.

Allah TeÂlÂ, Hazret-i İbrÂhim ’den rÂzı olmuş, O ’nu:

“Sozunun eri olan (ahdine vef gosteren) İbrÂhim!”[1] diye sen etmiştir. Yine CenÂb-ı Hak, O ’nu:

Rabbi O ’na «Teslîm ol!» deyince, derhÂl «(Butun varlığımla) Âlemlerin Rabbine teslîm oldum!» dedi.”[2] Âyet-i kerîmesi ile teslîmiyet timsÂli olarak takdîm ve taltîf etmiştir.

İbrÂhim -aleyhisselÂm- akıllıca ve hikmetle konuşurdu. CenÂb-ı Hak, O ’nun fetÂnetiyle Nemrud ’u mağlûb edişini şoyle anlatır:

“AllÂh ’ın kendisine mulk (hukumdarlık ve zenginlik) vermesi sebebiyle şıma­rıp Rabbi hakkında İbrÂhim ile tartışmaya gireni gormedin mi! İşte o zaman İbrÂhim: «‒Rabbim hayat veren ve oldurendir!» demişti. O da: «‒Ben de hayat ve­rir ve oldururum.» demişti. İbrÂhim: «‒Allah guneşi doğudan getirmektedir. Haydi, sen de onu batıdan getir!» dedi. Bunun uzerine kÂfir şaşırıp cevap veremez hÂle geldi. Allah z­limler topluluğunu hidÂyete erdirmez.” (el-Bakara, 258)

İbrÂhim -aleyhisselÂm- mustesn bir genctir. Daha cocukluğunda tevhîdi ve hakîkati bulmak icin tefekkur dunyasına dalıp cok buyuk fikrî gayretler gostermiştir. Daha sonra ulaştığı îman hakîkatini yaşama ve tebliğ etme uğrunda buyuk fedÂkÂrlıklara katlanmış; akıl, firÂset ve gayretle Allah yolunda cihÂd etmiştir. Genclerin akıl, fikir, cesaret ve bir ideal uğruna mucÂdele heyecanı gibi zinde kuvvetlerini nerelerde kullanmaları gerektiğine de guzel bir misal olmuştur.

[1] en-Necm, 37.

[2] el-Bakara, 131.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Genclik , Erkam Yayınları
İslam ve İhsan