
DÂim mÂneviyat, maddeden ustun gelince, onu tesiri altına alır. Nitekim Canakkale Harbi ’ndeki İngiliz kumandanı ta­rihci Hamilton da, bu hakîkati şoyle îtiraf etmiştir...“Bizi Turkler ’in maddî gucu değil, mÂnevî gucu mağlûb etmiştir. Cunku onların atacak barutu bile kalmamıştı. Fakat biz, gokten inen gucleri muşÃ‚hede ettik!..”
Yine Hamilton ’un bir kÂbus diyerek anlattığı şu ruyÂsı da ibretlidir:
“...Korkunc bir ruy gordum. Bu, ruyÂdan ziyÂde bir kÂbus idi. Helles kıyılarında boğulmak uzere idim. Boğazımı demir kıskac gibi sıkan bir el beni suyun dibine doğru cekiyordu. Uyandığım zaman ter icerisinde idim ve titriyordum. İcimde, cadırımda yabancı biri varmış gibi bir his vardı...
Şimdiye kadar boyle korkunc bir ruy gormemiştim. Canak­ka­le ’nin meş ’um (uğursuz) olduğu fikri aklımda yer etmeye başladı. Bu histen saatlerce kurtulamadım. Sanki biz daha buralara gelmeden Âkıbetimiz kararlaştırılmıştı ve şimdi de uzerimizde icr ediliyordu...”
O sırada İngiliz Harbiye NÂzırı olan ve muttefiklerin, husûsiyle tereddut icindeki İngiliz hukûmetinin Canakkale ’ye saldırma kararı almasını:
“–Merak etmeyin! Ben uzerimdeki şu bahriye kıyafetiyle Turk­ler ’in pÂyitahtına oturacağım!” şeklindeki sozlerle teminat ustune teminat vererek sağlamış bulunan Churcill, muhÂrebe sonrası nicin mağ­lûb olduğu sebebiyle muhÂkeme edilirken itÂb edici ağır suÂller karşısında iyice darlandığı bir sırada mahkeme hey ’etine şoyle haykırmıştır:
“–Anlamıyor musunuz, biz Canakkale ’de Turkler ’le değil, Allah ile harbettik!.. Tabiî ki yenildik...”
Duşman kumandanlarına bu itirafları yaptıran Canakkale harbinde yaşanan ulvî hÂdiseler, CenÂb-ı Hakk ’ın nusret ve inÂyetini acıkca sergilemektedir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan