
Ulu HÂkan II. Abdulhamit ahirete nasıl yolcu edildi donemin tanıkları anlatıyor.Ulu HÂkan, 1918 ’de vefÂt ettiği zaman butun mağdur ve mazlum millet yas tutmuş, butun İstanbul halkı, gorulmemiş mahşerî bir kalabalıkla onu dîvan yolundaki turbesine defnederek Âhi­rete yolcu ederlerken bÂzıları:
“–Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Ulu HÂkan?” diyerek ağıt yakmışlardır.
Kendisine karşı en cirkin ve şiddetli muhÂlefeti gostermiş bulunanlar bile, zamanla ve arkasından sokun etmiş olan nice fÂciaların îkÂzıyla uyanarak gonullerini kavuran nedÂmet hislerini îtirÂf etmişlerdir. Bunlardan filozof Rız Tevfîk ’in kulaktan kulağa yayılmış bulunan Abdulhamîd-i SÂnî ’nin RûhÂniyetinden İstimdÂd isimli şu şiiri, pek meşhurdur:
Nerdesin şevketli Abdulhamît Han?
FeryÂdım varır mı bÂrigÂhına?..
......
TÂrihler adını andığı zaman;
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftir atan;
Asrın en siyÂsî PÂdişÃ‚h ’ına!..
PÂdişÃ‚h hem zÂlim hem deli dedik;
İhtilÂle kıyÂm etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse biz “belî” dedik;
Calıştık fitnenin intihÂbına...
DîvÂne sen değil, meğer bizmişiz;
Bir curuk ipliğe huly dizmişiz;
SÂde deli değil, edepsizmişiz;
Tukurduk atalar kıblegÂhına!..
NÂdimlerden biri olan Suleyman Nazif de, Abdulhamît Han ’dan sonra cereyan eden icinden cıkılmaz hÂdiseler karşısında Ulu HÂkan ’ın turbesini ziyÂrete giderek nedÂmet hislerini şoyle ifÂde eder:
Kac zamandır gelmemişken yÂda biz;
İşte geldik senden istimdÂda biz;
Hasret olduk eski istibdÂda biz!..
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan