Kurban ibadeti ne zaman başlamıştır? Kurban ne demektir, nicin kesilir? Kurban kesmenin tarihcesi ve onemi nedir? Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım acıklıyor.
KURBAN İBADETİNİN HİKAYESİ “Onlara Âdem ’in iki oğlunun haberini gerceğe uygun olarak anlat: Hani ikisi de birer kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine, "Andolsun seni oldureceğim!" dedi. O da dedi ki: "Allah ancak takv sahiplerinden kabul eder.” (Maide Suresi, 27)
Sozlukte “yaklaşmak, yakın olmak, Allah ’a yakınlık sağlamaya vesile kılınan şey” anlamlarına gelen kurban kelimesi, dinî bir terim olarak, “ibadet maksadıyla belirli vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulunce kesmek veya bu şekilde kesilen hayvan” demektir. Kurban kelimesi Kur ’Ân-ı Kerîm ’de uc yerde gecmektedir. Bunlardan birinde İsrÂiloğulları ’nın herhangi bir peygamberden mûcize olarak istedikleri ve (gokten inen) ateşin yakacağı bir kurbandan (Âl-i İmrÂn 3/183), konumuz olan Âyette Hz. Âdem ’in iki oğlunun Allah ’a takdim ettikleri kurbandan soz edilir; ucuncusunde ise kelime, muşriklerin Allah ’a ortak koştukları tanrıları “yakınlık vasıtası” kılmaları anlamında kullanılmıştır. (bk. Ahkaf 46/28)
Tarih boyunca butun dinlerde Tanrı ’ya kurban sunma uygulamalarının bulunduğu tesbit edilebilmekte; fakat kurbanlıklar, kurban sunma şekilleri ve amacları bakımından farklılıkların bulunduğu gozlenmektedir. Başta tahıl olmak uzere bir kısım bitkiler, para, hayvanlar, hatta insanların kurban edildiği gorulmektedir. Hac sûresinin ilgili Âyetinden (22/34-37) ilÂhî dinlerin hepsinde “ibadet amacıyla hayvan kesme” anlamında kurban ibadetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan Yahudilik ve Hıristiyanlık ’ta ise kurbanla ilgili değişik anlayış ve uygulamalar vardır. Bu arada Hıristiyanlık ’ta Hz. Îs ’nın carmıha gerilmesi, kurban kavramına ozel bir anlam katmakta, insanoğlunun gunahına karşılık Tanrı ’nın Hz. Îs ’yı feda ettiğine inanılmaktadır. Bu inancın, insan icin insanın kurban edilmesi anlamını icermesine karşılık Kur ’Ân-ı Kerîm ’de Hz. İbrÂhim ve oğlu Hz. İsmÂil ’in Allah ’ın buyruğuna gonulden teslim olma konusunda verdikleri başarılı sınava değinildikten sonra ilÂhî bir armağan olarak gonderilen hayvanın boğazlanmasının istendiği bildirilmiş, insanın kurban edilmesi anlayışı kabul edilmemiştir. (SÂffÂt 37/102-107)
İslÂm ’da, kurban bayramında kurban kesmenin dinî bir hukum oluşu kitap, sunnet ve icm ile sabit olup, hicretin 2. yılında konulmuştur. Ancak, bu ibadetin fıkhî acıdan nitelendirilmesi hususunda goruş farklılıkları vardır: Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban bayramında kurban kesmeleri Ebû Hanîfe ’ye gore vÂciptir. Coğunluğa gore ise muekked sunnettir. Ebû Hanîfe ve aynı goruşu paylaşanlar, konuyla ilgili hadislerin yanı sıra Kevser sûresinin 2. Âyetinde gecen “... Kurban kes” emrini de delil olarak getirmişler; ancak, Âyetin subûtu kati olmakla birlikte delÂleti zannî olduğu icin kurban ibadetinin vÂcip olduğuna hukmetmişlerdir. Ayrıca SÂffÂt sûresinin “Biz, (oğlunun canına) bedel olarak ona iri bir kurbanlık verdik” meÂlindeki 107. Âyeti de kurban ibadetinin meşrûiyetine delil olarak gosterilmektedir. Kur ’Ân-ı Kerîm ’deki bu delillerin yanı sıra Hz. Peygamber ’den “şartları uygun olanların kurban kesmeleri gerektiği” yonunde cok sayıda hadis rivayet edilmiş olması ve Hz. Peygamber ’in bu konuya onem vererek kurban bayramında kurban kesmeyi ihmal etmemesi bu ibadetin vÂcip olduğunu gosterir (kurban kesmenin onemi hakkındaki hadisler icin bk. Ebû DÂvûd, “DahÂy”, 1; Tirmizî, “EdÂhî”, 18-22; NesÂî, “Furû ve ’l-atîre”, 1; İbn MÂce, “EdÂhî”, 2; Musned, II, 321).
Kurban kesmenin sunnet olduğu kanaatini taşıyan bilginler ise, bu goruşlerine Hz. Peygamber ’in şu meÂldeki hadisini delil gosterirler: “Zilhicce ayının onuncu gunu girip de biriniz kurban kesmek isterse, ne kıllarından ne de tırnaklarından bir şeye dokunmasın (onları kesmesin)” (Muslim, “EdÂhî”, 39-41; Ebû DÂvûd, “DehÂy”, 3). Bu bilginlere gore hadisteki “biriniz kurban kesmek isterse” ifadesinde yer alan “isterse” kaydı kurbanın vÂcip olmayıp şahsın iradesine bırakılmış olduğunu gosterir. Yine bu bilginlerin kanaatine gore Hz. Peygamber ’in kurban kesmeyi hic terketmemiş oluşundan ve kurban kesmenin faziletiyle ilgili hadislerinden, bu ibadetin vÂcip değil sunnet olduğu sonucu cıkarılabilir (kurban hakkında bilgi icin bk. Beşir Gozubenli, “Kurban”, İFAV Ans., III, 94-105). Kurban bayramında kesilen kurban dışında, adandığı icin vÂcip olan veya Allah rızÂsı icin (nÂfile olarak) kesilen kurbanlar da vardır.
Yuce Allah onceki Âyetlerde ozellikle Medine yahudileri icin ibret olsun diye Hz. Mûs ile kavmi arasında gecen bazı olayları anlattıktan sonra bu Âyetlerde de yine ibret ve nasihat olması icin Hz. Peygamber ’e Âdem ’in iki oğlu hakkında bilgi vermesini emretmiştir. Cunku yahudiler Resûlullah ’a karşı aşırı derecede kıskanclık gosteriyor ve haksızlık ediyorlardı. Yuce Allah, kıskanclığın işi nereye kadar gotureceğini gostermek maksadıyla bu tarihî bilgiyi vahyetti. Cunku Âdem ’in oğullarından biri kıskanclığı sebebiyle yeryuzunde ilk defa kan dokerek kardeşini oldurmuş, insanlık icin kotu bir cığır acmıştı. Bu vesile ile yuce Allah ’ın İsrÂiloğulları ’na yazıldığını, yani yasa olarak konulduğunu bildirdiği “Bir cana kıymaya veya yeryuzunde fesat cıkarmaya karşılık olmaksızın kim bir kimseyi oldururse butun insanları oldurmuş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa butun insanların hayatını kurtarmış gibi olur” ifadesi insan hakları konusunda evrensel hukum niteliği taşımaktadır.
Rivayete gore Âdem ’in iki oğlu HÂbil ile Kabil arasında bir ihtilÂf cıkmış, babaları her ikisinin de Allah ’a kurban sunmalarını, hangisinin kurbanı kabul edilirse onun haklı olacağını soylemişti. O zaman gokten inen bir ateşin kurbanı yakması, kurbanın kabul edildiğini gosteriyordu (krş. Âl-i İmrÂn 3/183). Sunulan kurbanlardan HÂbil ’inki kabul edildi. Kıskanclığı yuzunden bu durumu icine sindiremeyen Kabil, kardeşini oldurdu (İbn Kesîr, III, 76).
Olay Tevrat ’ta da anlatılmakta, ancak Kabil ’in ismi Kain olarak gecmektedir (Tekvîn, 4/1-16). Olayın ve kişilerin efsanevî olduğunu soyleyenler olmuşsa da bu goruş Kur ’an ve Tevrat ’ta anlatılanlara aykırıdır. “KitÂb-ı Mukaddes ’te ve Kur ’Ân-ı Kerîm ’de yer alan bu kıssaya benzer bazı unsurların eski medeniyetlerin mitolojilerinde de bulunması, bu kıssada anlatılanların efsanevî olaylar ve kişiler olduğunu gostermez. Aynı hadisenin uzun tarihî seyir icerisinde ceşitli cevre ve kulturlerde farklılık kazanması tabiidir ve bu değişik varyantların temelde mevcut bir tarihî hadiseye bağlı olduğunu gosterir ki ilÂhî dinlere gore insanlığın başlangıcı, soz konusu kıssa kahramanlarının da atası olan Âdem ile Havv ’dır. Kıssanın Tevrat ’taki şekli Kur ’an ’a gore cok ayrıntılıdır ve muhtemelen kutsal metin yazarı ulaşıp derleyebildiği ceşitli rivayetleri ve farklı unsurları hikÂyeye katmıştır.” (Omer Faruk Harman, “HÂbil ve Kabil”, DİA, XIV, 376-378)
TÂbiînden Hasan-ı Basrî ve bir kısım mufessirlere gore burada anlatılanlar Hz. Âdem ’in kendi oğulları değil, İsrÂiloğulları ’ndan iki şahıstır. Butun insanlar Âdem ’in soyundan geldiği icin bu iki şahıs da Âdem ’in oğulları olarak anılmışlardır. (İbn Kesîr, III, 85) Bu iki kişinin şahsında İsrÂiloğulları ’nın taşkınlıkları, bazı kotu huyları, ozellikle kıskanclıkları anlatılmaktadır. Nitekim bu yuzden İsrÂiloğulları ’na bir canı oldurenin butun insanları oldurmuş gibi sayılacağı bildirilmiş ve katillerin cezalandırılması emredilmiştir. Ancak bu yorum Âyetteki diğer bilgilerle uyumlu gorunmemektedir. Zira daha sonraki Âyetlerde bildirildiğine gore bu iki kardeşten biri diğerini oldurmuş, fakat naaşını nasıl gomeceğini ancak bir kargadan oğrenmiştir. Oysa İsrÂiloğulları zamanında olunun nasıl gomuleceğinin bilinmemesi mumkun değildir.
“Allah ancak takv sahiplerinden (kurban) kabul eder!” ifadesiyle HÂbil, kardeşinin takv ehli olmadığına, kurbanının bu sebeple kabul edilmediğine dikkat cekmiştir. Şuphesiz ki kabul veya reddetmek tamamen Allah ’ın iradesine bağlıdır. Allah takv ve ihlÂs sahibi olmayanın amelini kabul etmeyeceğini bildirmiştir. Âyetlerin akışından kurbanı kabul edilmeyenin kardeşini oldurmeyi onceden aklına koymuş olduğu fakat bu niyetini gizlediği anlaşılmaktadır.
Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 251-254
İslam ve İhsan
KURBAN KESMENİN HUKMU NEDİR? KİMLER KURBAN KESEBİLİR?