Patricia Kata, Macaristanlı, yirmi yaşında bir universite oğren­cisi… Okulunu bitirdiğinde Ozel Eğitim Uzmanı olup Down Send­romlu ve genetik hastalıklı oğrenci ve cocuklara hizmet edecek, inşallah… Onurla taşıdığı başortusunun icinde, oyle edeple ve mÂsumÂne bakıyor ki sanki yeni Musluman değil de hep korunarak buyumuş bir genc kız gibi… Onun hidÂyet oykusu, insanın cevresi ne kadar kotu olursa olsun, istediğinde AllÂh ’ı bulma ve O ’nun emir­lerini yapma hususunda kişinin kendi irade ve isteğinin cok daha uygun bir faktor olduğunu gosteriyor. Buyurun, Patricia ’nın İslÂm ’a doğru yaptığı yolculuğa şÃ‚hid olmaya…
Roportaj: Halime Demireşik

Patrica hanım, once sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Macaristan ’da kucuk bir kasabada doğup buyudum. Âilem hÂlen orada ikamet ediyor. Bizim ulkemizde coğu kişi gibi Âilem de ateist (dinsiz)… Dolayısıyla ben de onceden ateisttim. Elham­dulillah, Rabb'im beni secti de hidÂyete ulaştım.

HidÂyet yolculuğunuz nasıl başladı?

Cocukluğumdan beri cok meraklı birisiydim. Fakat oyle bir ortamda yetiştim ki, ne Âilem, ne okulum, ne de cevremde din­le ilgilenen hic kimse yoktu. Bırakın ilgilenmeyi, benim kelime dağarcığımda “din, Allah, peygamber, îman vs.” dini cağrıştıran hicbir şey yoktu. Hatt sadece İslam değil, diğer dinler hakkında bile bir ilgi ve bilgimiz yoktu.

İSLAM DEYİNCE BAŞORTULU KADINLARIN FOTOĞRAFLARI CIKIYORDU

Bu kadar dinden bîhaber bir ortamda din nasıl ilginizi cekti?

On iki yaşlarındayken bir gun gokyuzunu izliyordum. Hızla giden bulutlar, gokyuzunun sonsuzluğu beni duşunmeye sevk etti: “Bu dunya nasıl var oldu? Sonu var mı? Biz nerden geldik?” gibi sorular, o gunden itibaren benim en cok merak ettiğim ko­nulardı. Bu duşuncelerle birkac yıl gecti.

Bir gun internette bir Musluman ile tanıştım. İkimiz guncel konulardan konuşup sohbet ediyorduk. Ben ona da din hakkın­da sorular soruyordum, ama cevap bulacağımı umarak değil, sadece sohbet olsun diye... Bu sohbetlerin neticesinde “Ben de inanclı birisi olabilir miyim?” diye kendi kendimi sorgulamaya başladım. İcimde buyuk bir boşluk vardı. Bu boşluk da hicbir şeyle dolmuyordu. Bu boşluk, anlatılmaz bir duygu… Tıpkı her şeye sahip olup da elini uzattığında hicbir şeyi tutamamak gibi...

Ve araştırmaya başladım. Etrafımızda kilise olduğu icin on­ce Hristiyanlık yakın geldi. Âileme sordum. Onlar da “Sen bilir­sin.” dediler. Kiliseye gittim, Âyinlere katıldım, hatt vaftiz bile oldum. Ama henuz Hıristiyan olmamıştım. Kiliseden İncil alıp okumaya başladım. Bende ne gibi duygular meydana getirece­ğini bilmiyorum. Ama hicbir şey hissettirmedi. İcimdeki boşluk da aynı derinliği ile duruyordu. Ustelik kafam da karışmıştı. Ve İncil ’i okurken cok sıkıldım. Rûhum daralıyordu, bitiremeden bı­raktım. Ama umidimi kaybetmemiştim. Uzulduğum, sıkıldığım zamanlarda Hristiyanlık'la ilgili başka kitaplar da okudum. Belki onlardan etkilenirim ve icimdeki boşluğa bir cevap bulurum di­ye, fakat olmadı. Sonra internette İslÂm ’ı araştırmaya başladım.

İslÂm deyince başortulu kadınların fotoğrafları cıkıyordu. Ben de uzun uzun o resimlere bakıyordum. Ve tesetture karşı bir sem­pati başladı bende... Hatt başortulu olarak gorduğum ilk resim, bana hic yabancı gelmedi. HÂlbuki ben o resmi gorene kadar hayatım boyunca hic tesetturlu birisini gormemiştim cevrem­de... Tesetturlu resimlere baktığımda o bana cok modern ve şık bir gibi kıyafet geldi, hatt kadınlara cok yakıştığını duşundum.

Bu sırada internetten tanıdığım musluman arkadaşım, Ra­mazan ayı geldiğini ve muslumanların yemek yiyip icmeyi bı­raktığını soyledi. Ben de denemek istedim. Ama ne zaman baş­ladığını, ne zaman iftar olduğunu hic bilmiyorum. Zannettim ki gunler boyunca hep ac kalınır. Ben de hicbir şey yemiyordum ama susadıkca su iciyordum. Bu kadarı bile bana haz veriyordu. Sanki şimdiye kadar ben sahipsizdim de bu aclıkla kendimi bir şeyin parcası gibi hissetmeye başlamıştım. Bu Âidiyet duygusu rûhuma iyi gelmişti.

Ve hayatımı yavaş yavaş İslÂm ’a gore şekillendirmeye baş­ladım. Partilere gitmeyi ve icki icmeyi tamamen terk ettim. Ha­yatımı huzur kaplamaya başladı Âdeta… Ama henuz musluman olmamıştım. Ama doğru yolda olduğumu hissediyordum. Bu hayat tarzını tamamen benimsemiştim. Daha sonraları ne par­tilerde eğlenmeyi, ne de icmeyi ozledim. İslÂm ’a doğru attığım, ufak, fakat emin adımlarım, hayatımın en doğru ve en guzel adımlarıydı.

İncil ’i incelediğiniz gibi Kur ’Ân ’ı da musluman olmadan evvel okudunuz mu?

Hayır, hic okumadım. İslÂm ’ın emirlerini, Musluman olma­dan kucuk kucuk yaşamam bile benim rûhumun sorularına ce­vap oluyordu. Hele tesettur yani İslÂm ’ın dış gorunuşu benim icin yetiyordu. Kur ’Ân ’ı incelemek aklıma gelmedi. Ama Muslu­man olduktan sonra okudum.

İSLAM'A GİRMEK HİC ZOR GELMEDİ

Peki, ne zaman kelime-i şehÂdet getirdiniz?

On beş yaşımdayken bir sabah Âniden kendimi cok hazır hissettim. "Evet, bugun zamanı geldi", dedim ve şehÂdet getirip musluman oldum. Elhamdulillah!

Daha oncede yeni musluman olan kimselerle roportaj yaptım. Hepsinin ortak hikÂyesi, İslÂm ’ı araştırırken eski ha­yatlarını terk etmeden ve eski hayatlarıyla karşılaştırarak İslÂm ’ı anlamaya ve yaşamaya calışmalarıydı. Dolayısıyla îmÂn etmeleri biraz daha uzun suruyordu. Siz ise once yaşa­yıp hislerinize ve gonlunuze gore hareket ettiğiniz icin İslÂm ’ı, belki onlar kadar bilgi sahibi olmadan kabullendiniz, oyle de­ğil mi?

Gercekten musluman olduğumda hicbir kitÂbî bilgiye sahip değildim. Sadece bir Allah ve bir peygamberin var olduğunu bi­liyordum. Bir de resimlerde gorduğum tesettur… Başka hicbir şey bilmiyordum. Bilmiyorum neden ama İslÂm ’a girmek hic zor gelmedi. Sonra anladım ki bu İslÂm ’ın insan yaratılışına, fıtratına en uygun din oluşundanmış.

Peki, Musluman olduktan sonra İslam ile ilgili bilgi acığını nasıl kapattınız? Size bu hususta kim yardım etti?

Kendim yavaş yavaş internetten araştırıyordum. Mesel do­muz etinin haram olduğunu okudum. Başka bilgi oğrenmeden onu hayatıma yerleştirdim. Domuz etini yememeye başladım. Bu, hayatıma yerleşince "bundan sonra artık helÂl olmayan hicbir et yemeyeceğim" dedim ve yemedim. Daha sonra nikÂhı olma­yan kadın ve erkek birbirlerine nÂmahrem olduğunu oğrendim ve hayatımdan “erkek arkadaşlığı” kavramını cıkardım.

O da olunca "şimdi hic kısa giyinmeyeceğim" dedim, kısa kollu ve dar olanları cıkardım. Bol, uzun kollu elbise ve eteği tercih ettim. Benim Muslumanlığım, bir bebeğin buyumesi gibiydi, yavaştı ama yerleşerek gidiyordu. Once oğreniyordum, sonra oğrendi­ğimi yaşıyordum.

Bir gun artık musluman gibi ibadet etmeliyim diye internet­ten namaz videolarını izledim. Ama cok karışık geldi, erkeklerin hareketleri farklı, kadınların hareketleri farklı… Her harekette farklı duÂlar okunuyor. “Kıble ne demek?” Hicbir şeyi anlamıyor­dum. Abdest aldım. Once ayakta durdum. Bir anda yere eğil­dim, secdeye kapanmışım. Bir anda duygu yoğunluğu yaşadım. Herhangi bir du da bilmiyordum ama muthiş bir duyguydu. Gokten icime doğru akan ve icimin boşluğunu dolduran bir şey, sevinc, ağlamak, Allah ’tan bir şeyler isteme duygusu…

MUSLUMANLIK MEDYADA TEROR ORGUTU GİBİ LANSE EDİLİYOR

Bilmeden İslÂm ’ı, Peygamberimiz ve ashÂb-ı kirÂm gibi yaşamışsınız. Onlar da once inen Âyetleri oğreniyor ve yaşı­yordu, sonra başka bir Âyete geciyorlardı. Peki, hayatınızdaki bu değişmeleri Âileniz nasıl karşılıyordu?

Âileme musluman olduğumu, uc bucuk yıl sonra soyledim. Tahmin ettiğim gibi olumlu karşılamadılar. Ben onları suclamıyo­rum. Muslumanlık, bizim medyamızda bir din gibi değil de sanki bir teror orgutu gibi lanse ediliyor. Onlar da bu yuzden cok endi­şeliler... Ama İslam ahlÂkını bilseler boyle duşunmezler.

Tesetture ne zaman girdiniz?

Âilem tesetture girmemi istemedi. Cunku musluman oldu­ğumun anlaşılmasını istemiyorlardı. Universiteyi kazanana kadar başımı ortemedim. Universiteyi kazanınca:

“-Evet, Patricia hayatında yeni bir sayfa acıldı. Bu, senin icin buyuk bir şans… Orada seni hic kimse seni tanımıyor. Artık mus­luman olarak yapman gerekenleri yapmalısın! O şehre ilk muslu­man kimliğim ile yani tesetturum ile gitmeliyim; herkes ilk başta beni boyle kabul etsin!” dedim.

Yeni şehrime, yeni okuluma musluman kimliğim ile girmiş oldum. Orada ev arkadaşım da Macaristanlı, yeni Musluman bir kızdı. Aynı yaştaydık. O daha once bir yurtta kalmış, yurtta na­maz kılmasına izin vermedikleri icin yurdu terk edip eve cıkmıştı. Bana da okuldan eve gidene kadar bircok kişi tesetturlu oldu­ğum icin hakaret ediyordu. Bu, beni cok zorladı. Bazen cıkarmayı bile duşundum. Bu sıralar kendime:

“-Sen bu hayatı sectin. Zorlanıyorsun, hakaret goruyorsun diye vazgecemezsin!.. İslÂm ’ı kabul ettiysen, onu yaşamalısın!” dedim.

Cunku ben okula başortulu gittiğimde herkes beni cok din­dar zannediyordu. Ben İslÂm ’ı temsil ediyordum ve İslÂm ’ı ya­şamayıp ona zarar vermemeliydim. Bu kararım beni biraz daha rahatlattı.

MUTLULUK DİYE SUNULANLAR NEFSANİ ŞEYLER, ASIL MUTLULUK İSLAM'DA

Universitede musluman olarak bir cevre bulabildiniz mi?

Okulumuzda yaklaşık on kız tesetturlu ve muslumandı. O yuzden hepimiz birbirimizle hemen selÂmlaşıp tanışıyorduk. Bir gun okulda arkadaşımla yururken bir musluman kız bize selÂm verdi. Biz de selÂmını aldık. Biraz yurudukten sonra dondu ve “Tanışalım.” dedi. Turk olan bu kardeşim, bizim telefonlarımızı aldı. Aradan iki ay kadar gecti. Beni aradı ve evine davet etti. Ondan ve kardeşinden de İslÂm ’ın bilemediğimiz nice guzellik­lerini oğrendim. Onlar da tıpta okuyorlar ve onların sayesinde Turkiye ’ye geldim.

Turkiye ’yi gordunuz, buradaki musluman genc kızlara bir mesajınız var mı?

Evet, cevreniz, arkadaşlarınız sizi gunahlara cağırabilir. Ne olursa olsun, onlara kanmayın! Mutluluk diye sunulan o nefsÂnî şeylerin hepsini biz gorduk, yaşadık. İnanın, sonu buyuk bir boş­luk ve bunalım… Asıl mutluluk İslam ’da, siz bu yolda ilerleyin. AllÂh ’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin!..

Cok teşekkur ederiz. Bize vakit ayırdığınız icin…

Ben teşekkur ederim.

Kaynak: Dunya İslam'a Koşuyor [Hidayet Oykuleri], Halime Demireşik, Sultantepe Yayıncılık, 226 Sayfa
İslam ve İhsan