
Fransız İhtilali, Sanayi İnkîlabı gibi devrimlerden sonra materyalistleşen dunya, kapitalist duzenin hayata enjekte edilmesiyle birlikte hayatın merkezine maddeyi aldı ve maddeyi ilahlaştırdı. Peki boyle bir cağda Allah sevgisi nasıl yaşanabilir? Osman Nuri Topbaş Hocaefendi anlatıyor...Efendim, bu materyalist dunyada Allah sevgisini nasıl kazanabiliriz? Bu hususta neler soylemek istersiniz?
ONCELİKLE MATERYALİZM NEDİR ONUN UZERİNDE DURALIM... Oncelikle materyalizm nedir, onun uzerinde birkac cumle ile durmak isterim. Materyalizm, yani maddecilik, insanları, fertler arası munĂ‚sebetlerde dĂ‚imĂ‚ maddî menfaati on plĂ‚nda tutmaya sevk eden ve her şeyin değerini yalnız maddî olarak olcmeye yonelten bir sistemdir. Bu sistemde fazilet, kalbî hassasiyet ve vicdĂ‚na aslĂ‚ yer yoktur. İnsan, diğer insanların gozunde ancak maddî zenginliği olcusunde değerlidir. Bu yonuyle makbul bir hayat tarzı olmaktan cok, zavallılıktır; mĂ‚nevî bir zillet ve zulmettir.
MATERYALİZM MADDEYİ İLAHLAŞTIRMAKTIR Gunumuzde televizyon, internet, moda ve reklamları korkunc bir vasıta olarak kullanan materyalizmi benimseyerek onun peşinde bir omur tuketmek, olmeden once toprağa gomulmek gibi bir ruh intiharıdır. Maddeyi bir nevî ilĂ‚hlaştırıp onun zebûnu olarak nefes tuketenlere nasip olacak son hayat hatırası da bir iki mezarcının uzerine atacağı birkac kurek topraktan ibĂ‚rettir.
VelhĂ‚sıl maddeyi her şeyden ustun tutmak ve insanın rûhî yapısını gormezden gelmek, ancak derin bir basîret korluğunun ve firĂ‚set eksikliğinin bir neticesidir.
ALLAH'IN MUHABBETİ MADDECİLİĞİN KARANLIĞINDA ARANMAZ AllĂ‚h ’ın muhabbetine nĂ‚il olmak, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın sevgisini kazanabilmek; maddeciliğin karanlıklarında kalarak îmansız ve Kur ’Ă‚n ’sız bir sûrette Cehennem yolcusu olan saĂ‚det mahrumlarına değil; can gozlerini îman nûruyla surmeleyen sĂ‚lih kullara nasîb olacaktır.
ALLAH SEVGİSİNİ PEYGAMBERİMİZDEN OĞRENECEĞİZ İlk ferdinden gunumuze kadar butun insanlık, -CenĂ‚b-ı Hakk ’ın lûtfuyla- hicbir cağda peygamberlerin rehberliğinden mahrum bırakılmamış, îmansızlık bataklığına terk edilmemiştir. Dolayısıyla denilebilir ki CenĂ‚b-ı Hak, kendi sevgisinin nasıl kazanılacağını her devirde peygamberleri vĂ‚sıtasıyla kullarına bildirmiştir.
Bizler de şukrunu edĂ‚dan Ă‚ciz olduğumuz bu buyuk lûtfa, Âhirzaman Nebîsi -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz vĂ‚sıtasıyla, O ’nun kalbinden bizlere takdim edilen Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile nĂ‚il olduk.
İşte bu Son Peygamber, bizlere kĂ‚inatın yaratılış gĂ‚yesine dĂ‚ir sessiz beyanlarını dillendirmiş; butun mahlûkĂ‚tın hĂ‚l lisĂ‚nıyla yaptıkları tesbih ve niyazları bildirmiş; insanlık haysiyetini kaybetmemiş olan sînelere muhabbet sultĂ‚nı olmuştur. O SultĂ‚n ’ın muhabbeti, ebedî saĂ‚det hazinelerinin anahtarı, Cennetʼe girebilmenin vizesi, ilĂ‚hî huzûra rahmet ve mağfiret lûtuflarıyla kabûlun en buyuk vesîlesidir.
Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:
“Kim Rasûl ’e itaat ederse, AllĂ‚h ’a itaat etmiş olur…” (en-NisĂ‚, 80)
“(Rasûlum!) De ki: Eğer AllĂ‚h ’ı seviyorsanız Bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrĂ‚n, 31)
ALLAH'A MUHABBETİN YOLU, PEYGAMBERİMİZE MUHABBETTEN GECER
Yani AllĂ‚h ’a muhabbet deryĂ‚sına goturecek olan yegĂ‚ne rahmet ve muhabbet pınarı, Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’dir. Oyle ki Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e muhabbet, AllĂ‚h ’a muhabbet; O ’na itaat, AllĂ‚h ’a itaat; O ’na isyan, AllĂ‚h ’a isyan sadedindedir. Demek ki muʼmin, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın sevgisine nĂ‚il olabilmek icin, Peygamber Efendimiz ’in nezih hayatını kendi hayatında tatbik etmeye gayret gostermeli ve O ’nu her şeyden daha cok sevmelidir.
ALLAH'IN KULUNU SEVDİĞİNİN İLK ALÂMETİ NEDİR? Zira unutulmamalıdır ki Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın kulunu sevdiğinin ilk alĂ‚meti, kulun Hazret-i Peygamber ’e ittibĂ‚sı, O ’nun gonul dokusundan nasîb alabilmesi, gerek inanc gerekse amel olarak Sunnet-i Seniyyeʼyi gucu nisbetinde yaşamaya calışmasıdır. AllĂ‚h ’ı gercekten seven bir kul, Oʼnun Habîbiʼne tĂ‚bî olur. Peygamber ’e tĂ‚bî olan bir kulu da Allah TeĂ‚lĂ‚ sever. Boyle bir cizgiden uzak kalanlar icin «Allah sevgisi» kuru bir iddia olmaktan başka bir mĂ‚nĂ‚ taşımaz.
Bu meyanda, Peygamber Efendimiz ’in; “Kişi sevdiği ile beraberdir.” (BuhĂ‚rî, Edeb, 96) hadîs-i şerîfini de iyi anlamak gerekir. Cunku bu beraberlik, dunya hayatında Efendimizʼle olan hĂ‚l beraberliği, fiil beraberliği, hissiyat ve fikriyat beraberliğidir. Âhirette Peygamber Efendimizʼle ve sĂ‚lih kullarla beraber olmak isteyen bir muʼmin, daha bu dunyada iken Efendimiz ’in guzel ahlĂ‚kıyla ahlĂ‚klanmalı, sĂ‚lih muʼminlerin fazîlet dolu hĂ‚lleriyle hĂ‚llenmelidir.
"KULUMU SEVİNCE, ONUN AKLEDEN KALBİ VE KONUŞAN DİLİ OLURUM" Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- de ummetine, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın sevgisine nĂ‚il olabilmek icin sahip olunması gereken hasletleri ve yapılması gereken fiilleri, Ă‚deta bir recete gibi hadîs-i şerîfleriyle bizlere bildirmiştir. Bizler yazımızın elverdiği olcude birkacını zikretmeye calışalım. EvvelĂ‚ şu hadîs-i kudsî ile başlayalım:
Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- CenĂ‚b-ı Hakkʼın şoyle buyurduğunu bildiriyor:
“Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilĂ‚veten işlediği) nĂ‚file ibadetlerle durmadan yaklaşır. Nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de ben onun (Ă‚deta) işiten kulağı, goren gozu, tutan eli, yuruyen ayağı, akleden kalbi ve konuşan dili olurum. Benden her ne isterse, onu mutlakĂ‚ veririm. Bana sığınırsa, onu korurum.” (Bkz. BuhĂ‚rî, Rikāk, 38; Ahmed, VI, 256; Heysemî, II, 248)
ALLAH-U TEÂL VE KULLARI ARASINDAKİ MUHABBETE DAİR HADİS-İ ŞERİFLER Diğer bĂ‚zı hadîs-i şerîflerde de Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyuruyor:
“Allah, takvĂ‚ sahibi, gonul zengini ve kendisini ibadete vererek şan ve şohretten uzak duran, nefsinin ıslĂ‚hı ile meşgul olan kulunu sever.” (Muslim, Zuhd, 11) “Dunyaya karşı zĂ‚hid ol, ona rağbet gosterme ki Allah seni sevsin. İnsanların ellerinde bulunan şeylere karşı zĂ‚hid ol, onları isteme ki insanlar da seni sevsin.” (İbn-i MĂ‚ce, Zuhd, 1) “Allah -celle celĂ‚luhû- cok hayĂ‚lı ve cok gizlidir. Bu nedenle hayĂ‚yı ve ortunmeyi sever.” (Ebû DĂ‚vûd, HammĂ‚m, 1/4012) “Allah, bir toplulukla gece yolculuğuna cıkan ve o toplulukta bulunanlara uykunun en tatlı olduğu ve başlarını yere koyup uyudukları bir zamanda kalkıp AllĂ‚h ’a yalvarıp yakaran ve AllĂ‚h ’ın Ă‚yetlerini okuyan kimseyi sever.”(NesĂ‚î, ZekĂ‚t, 75) “Allah, (bir şey) satarken, alırken, borcunu oderken ve borcunu alırken musĂ‚maha gosteren kulunu sever.”(İmĂ‚m-ı MĂ‚lik, Muvatta ’, Buyû, 46) “Allah TeĂ‚lĂ‚, eskiden beri gelen kardeşliğe devam etmeyi sever.” (Deylemî, Musned, I, 154) “Allah -celle celĂ‚luhû-, hamdi sever. Hamdi kendisi icin zikir, kulları icin de Ă‚hiret azığı eylemiştir.” (Deylemî,Musned, I, 155) “Allah -celle celĂ‚luhû-, ehlini gecindirmek icin calışıp kazanan mu ’min kulunu sever.” (Deylemî, Musned, I, 155) “Allah TeĂ‚lĂ‚, ceşitli imtihanlara tĂ‚bi tutulup da cok cok tevbe eden mu ’min kulunu sever.” (Ahmed, I, 80, 103; Deylemî, Musned, I, 156) “Allah TeĂ‚lĂ‚, seksen yaşında gibi olgun davranan yirmi yaşındaki genci sever. Yirmi yaşındaymış gibi davranan altmış yaşındaki kimseye de buğzeder.” (Deylemî, Musned, I, 156) “Allah TeĂ‚lĂ‚ guzel ahlĂ‚kı sever.” (Deylemî, Musned, I, 156) “Allah -celle celĂ‚luhû-, bir iş yaptığında sağlam ve guzel yapan kişiyi sever.” (Deylemî, Musned, I, 157) “Allah katında en sevgili kul, Ă‚ilesine en faydalı olan kimsedir.” (Suyûtî, el-CĂ‚miu ’s-Sağîr, I, 9) “Allah TeĂ‚lĂ‚ comert ve ihsan sahibidir, comertliği sever ve yuksek ahlĂ‚kı da sever.” (Suyûtî, el-CĂ‚miu ’s-Sağîr, I, 60) “Allah TeĂ‚lĂ‚ tevbe eden genci sever.” (Suyûtî, el-CĂ‚miu ’s-Sağîr, I, 65) “Allah TeĂ‚lĂ‚, gencliğini AllĂ‚h ’ın tĂ‚atinde geciren genci sever.” (Suyûtî, el-CĂ‚miu ’s-Sağîr, I, 65) “Allah TeĂ‚lĂ‚ duĂ‚da ısrĂ‚r edenleri sever.” (Suyûtî, el-CĂ‚miu ’s-Sağîr, I, 65) “Allah TeĂ‚lĂ‚, kulunu helĂ‚l peşinde koşmaktan yorulmuş vaziyette gormeyi sever.” (Suyûtî, el-CĂ‚miu ’s-Sağîr, I, 65) Bu listeyi uzatmak mumkun…
CENAB-I HAKK'IN MUHABBETİNE NAİL OLMANIN YOLU; TAKVA VelhĂ‚sıl hangi toplumda olursak olalım, bulunduğumuz yerdeki Musluman kardeşlerimizle gonul birlikteliği icerisinde, Peygamber Efendimiz'in guzel ahlĂ‚kından ibĂ‚ret olan takvĂ‚ hayatını yaşayabildiğimiz nisbette CenĂ‚b-ı Hakk ’ın muhabbetine nĂ‚il oluruz. AllĂ‚h ’ın sevgisi gonullerimizde yer etmeye başlar. RızĂ‚sına muvĂ‚fık hareket edildiği muddetce de bu yakınlık artar. AllĂ‚h ’a guzel bir kulluk edebildiğimiz olcude de CenĂ‚b-ı Hakk ’ın yardımı gelir ve bizi muhĂ‚faza eder.
Zira namazın her rekĂ‚tında okuduğumuz:
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ
“(Rabbimiz!) Ancak Sana kulluk ederiz ve yalnız Sen ’den yardım dileriz.” (el-FĂ‚tiha, 5) Ă‚yeti de bizlere bu rûhu telkin etmektedir.
Son soz olarak CenĂ‚b-ı Hakk ’a şu hadîs-i şerîf ile ilticĂ‚ edelim:
“AllĂ‚h ’ım, Sen ’den Senʼi sevmeyi, Senʼi seven kişiyi sevmeyi, Sen ’in sevgine ulaştıran (sĂ‚lih) ameli isterim.”(Tirmizî, DeavĂ‚t, 72)
Âmîn!..
Osman Nuri Topbaş / Genc Dergisi, Sayı:83
İslam ve İhsan