Arthur Schopenhauer



22 Şubat 1788’de Danzig'de doğdu. Babası yetenekli bir tuccar olan Heinrich Floris Schopenhauer, annesi ise ozgurluğune duşkun genc bir kadın olan Johanna idi. Heinrich Schopenhauer'un en buyuk arzusu oğlu Arthur'un kendisi gibi buyuk bir tuccar olmasıydı. Schopenhauer ailesi bir cocuğun duşlediği ideal aileden cok uzaktı, Heinrich fazlasıyla kıskanc, Johanna ise fazlasıyla bencil ve ozgurluğune duşkundu. Bu yuzden ailedeki cekişmeler Heinrich Schopenhauer olene kadar hic dinmeyecekti. Arthur Schopenhauer ise annesine karşı olumsuz hislerle dolu bir bicimde yetişecek ve ilerdeki kadınlar uzerine kuracağı olumsuz duşuncelerinin coğunun temelinde hoşlanmadığı annesi olacaktı. Arthur henuz bir cocukken, Prusya Danzig'i yonetimi altına alınca aile Hamburg'a taşındı. Aile Hamburg'a taşındıktan sonra, Arthur'un kucuk kız kardeşi Adele dunyaya geldi. 1793'ten 1797'ye kadar ailesiyle Hamburg'ta yaşadı.

Sonra, daha dokuz yaşındayken babası tarafından toplumsal zarafet oğrenmesi icin Paris'e, bir aile dostlarının yanına gonderildi ve iki yıl Paris'te yaşadı. Onbeş yaşına geldiğinde Arthur'un hayalleri hic de tuccar olmak yonunde gelişmemişti. Daha onbeş yaşında olmasına rağmen edebiyata ve felsefeye doymak bilmez bir ilgi duyuyordu. Yine de babasının girişimleri sonuca istemeyerek de olsa 1804'te Hamburglu unlu tuccar Senator Jenisch'in yanında cıraklığa başladı. 1805 yılının Nisan ayında, Arthur Schopenhauer'in hayatını ve duşuncelerini değiştirecek onemli bir olay gercekleşti; babası Heinrich Hamburg'daki depolarının ust katından Hamburg Kanalı'na atlayarak intihar etti. Arthur duygusal anlamda cokmuştu, babasının olumu ardından tuccar cıraklığına bir sure daha devam etti. Schopenhauer derin bir depresif hÂl icinde babasının yasını tutarken, annesi Johanna bir kac aylık yasdan sonra aile işleri tasfiye ederek Hamburg'dan donemin entelektuel camiasının ve sosyetesinin başkenti olan Weimar'a taşındı. Weimar'da kurduğu salon kısa zamanda unlendi ve donemin bir cok onemli sanatcısıyla arkadaş oldu.

Zamanla tanınmış bir yazar oldu ve bir cok roman, makale ve biyografi yazdı. Yazdığı romanlar genellikle basit kurgular uzerinde bicimlenmiş feministik yaklaşımlar iceren ortalama calışmalardı. Arthur Schopenhauer 1809'da Gottingen Universitesi'ne girdi. Kant ve Platon'dan etkilendi. İki yıl sonra Berlin'e gitti ve Berlin Universitesi'ne girdi. 1813’te Jena’da “Uber die vierfache Wurzel des Satzes vom Zureichender Grunde” (Yeterli Nedenin Dortlu Koku) adlı bir tez savundu, bu tezle Jena Universitesi'nden doktorasını aldı. Bu tezi gelecekte ortaya koyacağı felsefi sistemini ve duşunce yapısına dair buyuk bir ipucuydu, gelecekteki duşuncelerinin temellerini atmış ve habercisi olmuştur. Bu sıralarda annesiyle ciddi bir şekilde kavga etmişti ve annesi olene kadar da hic goruşmediler.

1818’de buyuk eseri Die Welt als Wille und Vorstellung`u (İstenc ve Tasarım Olarak Dunya) yayımladı. İlerde cok satılacak ve bugun felsefi bir klasik olacak eser, ne yazık ki o donemlerde hic satmadı. Arthur Schopenhauer daha sonra Berlin Universitesi’nde docent oldu (1820). Berlin Universitesi'nde ders vermeye başladığında, ders saatini donemin unlu filozofu Hegel'inki ile aynı saate ayarlamıştı, bu yuzden coğunlukla hic kimse onu dinlemeye gelmezdi. 1831’de oğretim uyeliğinden ayrılarak Frankfurt’ta munzevi bir yaşam surmeye başladı. 1844'te İstenc ve Tasarım Olarak Dunya (Die Welt als Wille und Vorstellung) adlı eserinin ikinci tamamlayıcı cildi yayımlandı. Hayatının son yılları dışında hakettiğine inandığı une kavuşamadı. Oysa belki de un dunyada istediği en cok istediği şeydi. Uzun zure boyunca kazanamadığı un uzerine cok soz soylemiştir, icindeki tanınma ozlemini fazlasıyla belirtmiştir. 1850'de yayınladığı Parerga et Paralipenoma (Yunancadan "geride kalan ve tamamlayıcı calışma") adlı eseri beklemediği bicimde cok sattı ve son yıllarında meşhur oldu. Parerga et Paralipenoma, Schopenhauer'in felsefi makalelerinden ve aforizmalarından oluşan iki ciltlik bir eserdi.

21 Eylul 1860’da Frankfurt am Main’de yemek sırasında, karaciğer konjeksiyonundan olmuştur.

Schopenhauer daha cok Hegel’in iyimser felsefesine karşı geliştirdiği kotumser felsefesiyle tanınır. Platon, Kant ve doğu felsefesini, ozellikle Budizmi kendisine ozgu bir şekilde kaynaştırdığı felsefesi Tolstoy, Mann, Wagner, Freud, Nietzsche ve Wittgenstein gibi onemli isimleri derinden etkilemiştir.

alıntı