adile naşit musluman mı
Yarım asırdan fazla suren bir araştırma devresinden sonra, 1981'de 68.yaşında Musluman oldu. 1913'de Marsilya'da doğdu. Dinsiz bir ailenin cocuguydu. Fakat o, "Protestan Genclik Teşkilatı nın başkanlığım yapmış, aynı yıllarda (1933) Fransız Komunist partisi'ne de uye olmuştu.

1956'da Komunist Partisi Siyasî Buro Şefi oldu. Marksist Araştırma ve İncelemeler Enstitusu'nun Mudurluğunu yaptı. Marksist felsefeyi ceşitli yonleriyle araştıran cok sayıda .eserler yayınladı.




"İslam İstikbalimize Yerleşecek kitabımla ilgili olarak Cenevre'ye konferans vermeye davet edildiğim zaman, Avrupa muhiti icinde canlı bir İslam tablosu gordum. Gerci Cezayir, Fas, Endonezya, Mısır ve Irak gibi Musluman ulkeleri gezmiştim. Bilhassa Cezayir'deki ikametim, bana hayli tesir etmişti. Fakat Muslumanlarla, beşerî munasebetlerim pek olmamıştı."

Garaudy, aydın Muslumanları tanımasının da Musluman oluşundaki payını dile getiriyor ve "Nicin Muslumanım" yazısında da İslamı secişinin temel fikrî sebeplerini acıklıyor. Ona gore, "îslamı secmek cağı secmektir. Cunku İslamiyet bu cağın yegane dinidir. Cağın umididir."
Le Monde gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan ve buyuk yankılar yapan yazısında İslamî duşuncelerini şoyle ozetliyor:

"Batı dışı kulturleri incelediğim sırada, İslamın ozel potansiyelinin şuuruna vardım. Ani bir keşif değildi bu îslam, Arap medeniyeti uzerine ilk coşkulu yazımı 1946'da Şeyh îbrahimî'yle cok onem taşıyan karşılaşmamdan sonra yazmıştım. Ama şimdi îslam, hayatımın sorularına cevap getiriyordu.

"Bu asrın tenkidi şuurunu ilgilendiren başlıca uc noktada.

1. Hz. Muhammed (a.s.m.), hicbir zaman yeni bir din ihdas etme iddiasında bulunmadı. Bize Hz. ibrahim'in temel inancını tebliğ etti. Kur'an'da Hz. Musa ve îsa, îslamın peygamberleridir. Dunya, onun icinde Yahudi. Hıristiyan, Musluman birligini kurabilir.

2. îslam, ilmi hikmetten, hikmeti de imandan ayırmaz. Musluman ilim, Kurtuba Universitesi'nin en parlak doneminde. sebeplerin araştırılmasıyla gayelerin araştırılmasını birbirinden ayırmıyordu. Bu da ilmin ve tekniğin, ilim ve teknik burokrasisine; politikanın Makyevelizme donuşmesini engeller. Sadece "nasıl" değil, "nicin" sorusunu da sormaya zorlar.

3. islam, inancla politika arasındaki (insanın iki boyutu) ilişkiler mes'elesinin ortaya atılmasını sağlar ve onları kilise ile devlet arasındaki ilişkilerle (iki kurum illşkisi) karıştırmaz Fransa ve Avrupa'da cok sık olduğu gibi.

Bu idealleştirdigimiz İslam, nerede mevcut diyeceksiniz? Hicbir yerde. Doğru. Bir Kitapta ve insan yureklerinde var sadece. Hıristiyan toplumlarında hicbir zaman mevcut olmadığı gibi.

Garaudy, bu ideal îslam toplumunun.tarihteki tek ve emsalsiz orneğinin Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından Medine'de kurulduğunu soyluyor. Boylece islam, Hıristiyanlıktaki bir boşluğu doldurmuş, topluluğun teşkilatlanmasını gercekleştirmiştir. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) oluşturduğu topluluk ne belirli bir kan, ne belirli bir toprak, ne belirli.. bir pazar, ne de belirli bir kultur uzerine kurulmuştur. Bir imanda birlik uzerine kurulmuştur, ve herkese acıktır. İşte bana bu, insancıl bir toplumun temeli olarak goruldu.'

"Ancak, tarih boyunca bir tek ornek İslam icin az değil midir, derseniz, ben de, Hıristiyanlıkta. Yahudilikte ve sosyalizmde o bir tek ornek dahi yoktur, derim. Evet, boyle orneksiz bir dunyada bir tek ornek bile coktur ve onemlidir."

İslam nedir? sorusuna ise şu cevabı vermektedir:

"Bana gore islam şudur: îslamın buyuk Peygamberi, 'yarın olecekmiş gibi ahirete, hic Olmeyecekmiş gibi dunyaya calışın' derken, her şeyi anlatmıştır, İslam, anlaşılıyor ki, hem maddeye, hem de manaya hukmetmiştir. Oyle ise, bunların ikisi birbirinden koparılamaz. Nasıl koparılamaz: 'îlim Cin'de bile olsa gidip alınız, cunku ilim ve hikmet Muslumanın kaybolmuş malıdır, ara bul' diyor, islam... îlmin, calışmanın burada sınırı yoktur, islam, dunyayı sarsan bu iki olaya sınır koymadıgına gore, dunyayı sarsmıştır. Nasıl sarsmıştır?

"Getirdiği sistemle. "Bu sistem nasıldır?

"insanı, yaratılmışların en olgunu ve en şere'flisi olarak kabul ederken, onun somurulemeyeceğini anlatmıştır. israf, gosteriş ve luksu tamamen yasaklıyan, kazancı, alınterindeki damlacıklarda arayan, biriken sermayeyi fakire olculu ve ahlak kaideleri icinde aktaran, faizi, tembelliğe ve fakiri ezmeye ittiği icin yasaklayan ve gayr-ı meşru serveti bu kaideyle imha eden bir sistemler manzumesidir islam...

"Halife île kolenin eşit hakka sahip olmasını mecbur kılmıştır. Bir deve olayı vardır ki, bu kralların kılıclarından daha keskin bir hadisedir. Hz. Omer île kolesi bir şehirden bir şehire giderken deveye sıra île binerler. Zaman zaman devenin yularını halife ceket, zaman .zaman da kole. İşte adalet ve hukukta aklın devrimidir bu."îslamiyetle diğer dinler arasındaki farkı da şoyle acıklıyor:

"Fark şudur: Bana gore İslam, cağları arkasında surukleyen bir dindir. Diğer dinler ise, cağların arkasında suruklendi. Yani islam dışındaki butun dinler, zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar. cağlara gore tahrif edildi. Kur'an ise indirildiği gunden beri hep zamana hukmettim O, zamanı değil, zaman onu takip etti. Zaman yaşlandıkca, O gencleşti. işte aradakl fark budur.

"Bu, cağlar ustu bir olaydır. Bugune kadar bunca savaşların bıraktığı korkunc sosyal, siyasî ve ekonomik sarsıntılardan daha buyuk bir olaydır bu..."

"Marksizm, kapitalizm ve îslam arasındaki fark nedir?", sorusu ise şoyle cevap buluyor: "Biri insanı devlete karşı esir eder. Diğeri ise, sermayeye karşı. Yani marksizm ile kapitalizmin ikisi de insanı somuren sistemlerdir demek istiyorum. Ama İslam bunlara karşı, insana prestijini iade eden bir sistemdir."

"Dunyanın icinde bulunduğu buyuk bunalımdan ancak Kur'an'la kurtulabiliriz" diyen Garaudy, bu kurtuluşun başlamış olduğuna da inanıyor "Batı'da İslam guneşi doğmuştur. Muslumanların sayısı da hızla artmakta ve bu durum Batıyı urkutmektedir. Ne var ki.

bildiğiniz gibi, korkunun ecele faydası yoktur. Ben ve benim gibilerin vazifesi, kokuşmuş- Batıya, îslamı gercek manasıyla tebliğ etmek ve îslamın mujdesini vermektir. Muslumanlar, Batılılaşma eğilimini bir an once bırakmalıdırlar. Cunku, Batı iflas etmiştir ve hastadır. Sağlıklı bir kişinin hastayı taklit etmesi ise manasızdır.

Muslumanların vazifesi nedir? Bunalımdan cıkabilmek icin ne yapmalıdırlar: "Muslumanlar, icinde bulundukları bunalımlı ortamdan, Kur'an-ı Kerîmin mesajını tam manasıyla anlayıp uygulamaya soktukları zaman kurtulabilirler." Zira: "İslam. Allah'a, dunyaya. insana, ilimlere, san'atlara bakışı ile her insan ve her cemiyet icin ayrılması mumkun olmayan İlahî ve beşerî temellerin her ikisine birden istinat eden yeni bir dunyanın inşa projesini mukemmelen vermektedir."

Fakat biz ne yapmıştık Turkiye'de? Garaudy. Fransa'daki merkeziyetcilikten şikayet edince bir derginin yazan suclanıyor:

"Ne yazık ki, biz de tum kamu yonetim sistemimizi Fransa'dan kopye ettik."

Garaudy ise cevaplıyor: "Bana oyle geliyor ki, siz, cağdaşlaşma ile Batılılaşmayı birbirine karıştırmışsınız."

"Halbuki bu ozendiğimiz Batı, oyle bir Batı ki, diyor, ben bu Batı'da doğu felsefesi. İslam medeniyeti hakkında tek kelime bilmeden otuz sene profesorluk ettim."

Boyle bir Batıya ve butun insanlığa karşı Muslumanın gorevi ve sorumluluğu nedir? Sayıca coğalmak, paraca ustunleşmek, maddî bakımdan gelişmek, silah bakımından modernleşmek mi? Hayır!... Musluman, ancak cağın problemlerine cevap bulabildiği ve bunu her vasıtadan yararlanarak dunyaya anlatabildiği olcude vazifesini yapmış olacaktır: "Batı'nın cozum getiremediği, icinden cıkamadığı' meselelere İslam cozum getiriyor. Muslumanlar olarak, bu meselelere cozum bulmak uzerimize duşeri bir vazifedir. Musluman olarak bizlerin vazifesi, Sovyetvari, ya da Amerikanvari değil. İlahî kaidelere dayalı, yeni, ozel bir ekonomik gelişme modeli sunmaktır...

Sosyal, kulturel ve oteki sahalarda da bu sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmeliyiz. İslam, bizim bugunumuzu ve geleceğimizi aydınlatan, onu yonlendiren değerler butunudur. Bunu anlatmak istiyorum."

Yıllarca akıl hocalığı ve "ruh mimarlığı" yaptığı Marksistler, Garaudy'nin bu fikirleri karşısında şaşkına donuyorlar. Onlar, daha once yazdığı eserleri hemencecik Turkceye tercume edip hatmederler ve Garaudy'yi ustad bilirlerdi. Oysa şimdiki eserlerine karşı buyuk bir ilgisizlik ve lakaytlık gostermeye calışıyorlar. Cunku onlar, "Garaudy'nin tutarsızlıkları, aklını oynatmış olabileceği gibi fantezilerle uğraşmayı yeğlediler." Bu tesbitin yapıldığı Cumhuriyet Gazetesi, konuyu şoyle noktalıyor:

"Bu yabancılaşmanın son halkası İslamiyeti Garaudy'den oğrenme cabasıdır. Garaudy'nin son kitaplarının Turkceye kazandınlması ne kadar olumlu ise, islamiyet'i Garaudy'den oğrenmeye kalkmak da o kadar sacmadır ve aslında oğrenmemek demektir."

Ancak unutulmamalıdır ki, ulkemizde hala Avrupa uflemekte, bizler oynamaktayız. Bu acıdan da Garaudy'nin bilhassa sol cevrelerde İslamiyeti yeniden keşfetmeye vesile olduğunu kabullenmek zorundayız.

Elbette, îslamı bir butun olarak yeni kabul etmiş bir insanın celişkileri olacaktır. Anadan doğma Muslumanların dinlerini Garaudy'den oğrenmeye ihtiyacları da yoktur. Ama, îslamiyti oğrenmeye cok muhtac aydınlarımız bulunduğu, Garaudy dolayısayla bir kere daha anlaşılmıştır. Zaten Garaudy'nin de Muslumanlara îslamiyti oğretmek diye bir iddiası yoktur. Bunu îstanbul'daki basın toplantısında şoyle ifade eti:

"Benim kitabım Muslumanlar icin değildir. Bunu Muslumanlara akıl vermek icin değil, kendi vatandaşlarıma îslamı duyurmak icin Yazdım. Bu bakımdan da asıl da, îslam bizim geleceğimizdir."

Garaudy'ye, yine aynı toplantıda, "cok değiştiniz, İslam sizin icin bir son olacak mı?" diye de soruldu. O da, "benim yapım değişmekle varlığını devam ettirir, değişmezse olur. Ancak, aranan doğru bulunmuşsa, o zaman değişme, başkalaşma, değil; bulunan doğruda derinleşme olur" demişti.

Dileğimiz, Garaudy'nin bulduğu doğruda derinleşmesi ve yarım asırlık marksist kulturunun etkilerinden yuzdeyuz kurtularak Hakka hizmet etmesidir.

Diğer Muslumanlara duşen ise, Garaud'ye de ufuk acıcı seviyede calışmalarla îslamın ilmî, fikrî temellerini, gerceklerini gun ışığına cıkarmaktır. Yoksa, bazılarının yaptığı gibi, biraz elli yıllık marksist kulturunun te'siri. biraz nefis mudafaası, biraz da îslam hakkındaki bilgi noksanı sebepiyle, onu icinde bulunduğu yanlışlarla itham etmek değil... Hele gidip sunnetine takılmak hic değil...

Asıl yapılması gereken Garaudy'lere de yol gosterici ve ufuk acıcı calışmalar ve araştırmalar yapmaktır. Onun deyimiyle, îslamın bugunku problemlere care ve cozum olabileceğini isbatlayan cabalar gereklidir. Bunu gosterebildiğimiz, yayabildiğimiz muddetce daha cok Garaudy'ler "kelime-i şehadet"i soylemekte tereddut etmeyecektir.