14 Eylul 1849 Ryazan - 27 Subat 1936 Leningrad, Rus Fizyolog,Psikolog Ve Fizikci...
Asil Adi Ivan Petrovic Pavlov



Son derece sabırlı, kendine guvenen, coşku dolu bir bilimadamı olan Pavlov, daha sonra "koşullanmış refleks" adım vereceği, alışkanlığa bağlı davranışlar uzerinde calışmalar yaptı. Sindirim sistemi uzerindeki calışmalarında olduğu gibi, bu calışmasında da denek (kobay) olarak kopekleri kullandı.


Bir coğumuz apansız şimşek caktığında, ya da beklenmedik bir cığlık duyduğumuzda yerimizden sıcrarız. Bu davranış bir tehlike karşısında olduğumuz duşuncesinden doğmamakta, doğrudan oluşmaktadır. Duşunmek icin zaman da yoktur zaten. Karanlıktan aydınlığa cıktığımızda gozlerimiz elimizde olmadan kamaşır; sert bir hareketle yuzyuze geldiğimizde irkiliriz. Nefes borumuza kucuk bir yemek kırıntısı kactığında oksurmeye, uşuduğumuzde titremeye başlarız.


İstenc dışı oluşan bu tur davranışlara refleks denir. Yeni doğan cocuğun ağlaması tipik bir reflekstir; herhangi bir oğrenme ya da koşullanma gerektirmez. Refleks, insana ozgu bir davranış değildir; daha cok hayvanların sergilediği doğal bir tepkidir. Davranışlarımızın kucuk bir bolumunu kapsayan doğal tepkilerimizi değiştiremeyiz. Oysa sosyal ilişkiler icinde kazandığımız davranışlarımızın genellikle basit bir "etki - tepki" tekduzeliği icinde kaldığı soylenemez; bunlar arasında refleks gorunumunde olanlar bile değişime acıktır. Bu, bir olcude hayvanlar icin de doğrudur.


Sirk hayvanlarının bizi eğlendiren, coğu kez hayrete duşuren becerileri "refleks" dediğimiz doğal tepkiler değil, oğrenilmiş davranışlardır. Bir aslan ancak belli bir eğitim surecinden sonra ateş cemberinden atlayarak gecer. Ayının tef eşliğinde dansetmesi, kopeğin iki ayağı ustunde durması ya da sahibinin fırlattığı topu kapıp getirmesi doğal tepki değil, kazanılan birer alışkanlıktır. Bir beceri, yerleşik bir alışkanlığa donuşunce, duşunme gerektirmeyen refleks turunden bir davranış haline gelir, belli bir uyarıyla istenc dışı olarak acığa cıkar.


Orneğin, sorulduğunda adımızı hemen soylememiz; "iki kere iki kac eder" sorusunu "dort" diye yanıtlamamız; telefon caldığında ahizeyi kaldırır kaldırmaz "alo" dememiz; gomleğimizi iliklememiz, ayakkabı bağını bağlamamız, vb. davranışlarımız duşunme gerektirmeyen refleks turunden hareketlerdir.











İlk bakışta, doğuştan sahip olduğumuz reflekslerle, sonradan kazandığımız yuzme, konuşma, dansetme gibi becerilerimizi ayırmak kolay değildir. Bu tur alışkanlıkların oluşumuyla ilk ilgilenen bilimadamı, Rus fizyologu Ivan Pavlov olmuştur.


Bir koy papazının oğlu olan Ivan, daha kucuk yaşta okumaya, oğrenmeye olağanustu ilgi gosteriyordu. Cocuğun bu ilgisini farkeden ailesi, onun iyi bir eğitim alması yolunda adeta seferber oldu. Orta oğretim yıllarında, seminerine katıldığı bir oğretmeninin teşvikiyle, Ivan bilime yoneldi ve araştırma merakı giderek onda yaşam boyu surecek bir tutkuya donuştu.


Genc araştırmacı liseyi bitirir bitirmez St. Petersburg Universitesi Doğa Bilimleri Fakultesi'ne başvurdu. Fizyolojiye duyduğu ozel ilgi nedeniyle yuksek oğrenimini tıp alanında tamamladı, ama hekim olarak calışmadı. Tek amacı kendi eliyle kurduğu bir laboratuvarda araştırmalarını surdurmekti. Ancak parasal olanakları kısıtlıydı. Sonunda ozel bir klinikle ortaklaşa kucuk bir laboratuvar kurmayı başardı.


Pavlov, donanımı yetersiz olan bu yerde tek başına calışmaya koyuldu. Uzun sure bir asistan bile tutamadı. Ne var ki, genc bilimadamı kararlıydı. Cok gecmeden deneyleriyle bilim cevrelerinin dikkatini cekmeyi başardı ve boylece Tıp Akademisi'ne profesor olarak atandı.


Bir sure sonra da yeni kurulan Deneysel Araştırma Enstitusu'nun başkanlığına getirildi. Ozellikle sindirim sistemi uzerindeki araştırmasıyla adı uluslararası bilim cevrelerinde duyulan Pavlov, 1904'de Nobel Odulu'nu kazandı. İşlediği ana tez, sindirim dahil, bedensel tum fonksiyonların sinir sisteminin denetiminde olduğuydu (o zaman hormonların sindirim surecindeki rolu henuz bilinmiyordu).


Son derece sabırlı, kendine guvenen, coşku dolu bir bilimadamı olan Pavlov, eskiden beri ilgilendiği bir konuya donmeye karar verdi. Bu konu, onun daha sonra "koşullanmış refleks" adını vereceği, alışkanlığa bağlı davranışlardı. Pavlov, sindirim sistemi uzerindeki calışmalarında olduğu gibi, bu yeni calışmasında da denek (kobay) olarak kopekleri kullandı.


Bilindiği uzere, yiyecek (orneğin bir kemik ya da et parcası) gorduklerinde kopeklerin ağızları sulanır, kimi hallerde salyaları akar. Aslında bu doğal refleks, derece farkıyla insanlarda da gorulen bir olaydır. Ayrıca insanların ağzının sulanması icin, doğrudan yiyecek gormeleri de gerekmemektedir. Yatılı okul oğrencileri, oğle yemeği oncesi zilin calmasıyla ağızlarının nasıl sulandığını cok iyi bilirler.


Pavlov, aynı koşullanmanın kopeklerde de olup olmadığını ortaya koymak istedi. Yaptığı deney basitti: Odasında tuttuğu kopeğe bir zil sesinden sonra yiyeceğini verdi. Bu uygulama duzenli olarak birkac hafta surduruldukten sonra kopeğin ağzının sulandığını gordu. Hayvan doğrudan yiyeceğe gosterdiği refleksi artık zil sesine de gostermekteydi.






Başka bir deneyinde Pavlov, zil sesi yerine uyarıcı olarak biri cembersel, diğeri oval bicimde iki ışık kullandı. Kopeğe, yiyeceğini cembersel ışıktan sonra verip, oval ışıktan sonra vermemeye başladı.

Bir sure sonra kopeğin cembersel ışığa refleks gosterdiğini, oval ışığa ise gostermediğini; ancak, oval ışığı cembersel ışığa donuşturme sureci başlayınca, hayvanın ayırdetme sıkıntısına duştuğunu ve cok gecmeden hırcınlaşarak sağa sola koşup havlamaya başladığını saptadı (Neyse ki Pavlov, koşullanmayı cozme yontemiyle kopeği icine duştuğu bunalımdan kurtarmıştır!).


Bu sonuc kuşkusuz, hayvanların da insanlar gibi deneyimler yoluyla refleksler kazanabilecekleri anlamına gelmektedir.


Pavlov bu kadarla yetinmemiş ve yine deneysel olarak, hayvanların da insanlar gibi koşullanmayla edinilmiş reflekslerden kurtulabileceğini gostermiştir. Ağız sulanması refleksine donelim: Yukarıda belirtildiği uzere, refleksin kurulmasına yonelik ilk aşamada, yiyecek verilmeden once zil calınmaktaydı. Bu aşamada kopeğin bir sure sonra zil sesiyle yiyecek beklentisi icine duştuğunu biliyoruz.


Koşullanmayı cozmeye yonelik ikinci aşamada, zil caldığı halde yiyecek verilmez; beklenti giderek zayıflamaya yuz tutar; sonunda zil sesi etkisini yitirir, koşullanma kırılır. Zil sesine karşın hayvanda refleks gorulmez olur. Bu, hayvanlarda da koşullanmış davranışın doğal reflekse donuşmediği anlamına gelmektedir.


Başka bir deyişle, deneyimle kazanılan (ya da yitirilen) bir refleks, salt fizyolojik bir olay değil, kimi ruhsal yetileri de iceren, psikolojik bir davranıştır. Pavlov'un ulaştığı bu sonucun, yuzyılımızın ilk yarısında buyuk bir atılım icine giren "Davranış Psikolojisi" dediğimiz Behaviorism'e yol actığı soylenebilir.


Sindirim sistemi uzerindeki calışması Pavlov'a Nobel Odulu'nu kazandırmıştı; ama onu dunya olcusunde unlu kılan, koşullanmış refleks calışması oldu. Bolşevik devriminden sonra Sovyetler Birliği Pavlov'a ustun bir saygınlık tanır. Bu belki de onun yontemiyle 'Halkların" Marxist ideolojiye kolayca koşullandırılabileceği beklentisinden ileri gelmiştir.


Ivan Pavlov kopekler uzerindeki deneyleriyle insan davranışlarını inceleyen psikologlara gercekten onemli bir ışık tutmuştu. Ne var ki, insan davranışlarının salt koşullanmış reflekslere indirgenemeyeceği yetmiş yıllık Sovyet deneyiminin sonucsuz kalmasıyla acıklık kazanmıştır.

alıntı