
Şeyh SÂdî Hazretleri buyurur: “Comert kimse, meyve veren bir ağac gibidir. Comert olmayan insan da dağdaki odun gibidir.”
Muʼmin; dÂim “alan el” değil, “veren el” olabilme gayretiyle yaşayan, comert ve fedakÂr kimsedir. “YÂr olup bÂr olmamayı”, yani yuk olmayıp, bilÂkis yuk almayı hayat dustûru edinen kimsedir.
Allah yolundaki hizmet ve gayretlerde bu şuurdan uzak kalanlarsa, Âdeta kuru bir odun donukluğuyla yaşayan gÂfillerdir. Kuru bir odun, nasıl ki ateşe atılıp yanmaya lÂyıksa, hayatın şaşkın yolcuları olan, cimri, hodgÂm ve egoist kimseler de, ebedî hayatlarını elîm bir azap faslına cevirmekten kurtulamazlar.
Allah yolunda “can”dan ve “mal”dan fedÂkÂrlık, CenÂb-ı Hakkʼın rızÂsına erebilmek icin gerekli olan iki muhim şarttır. Şu rivÂyet, bu hakîkati acıkca ortaya koymaktadır:
"CİHAT YOK SADAKA YOK! NASIL CENNETE GİRECEKSİN?!"
Beşîr bin HasÂsiyye -radıyallÂhu anh- anlatıyor:
“Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e bey ’at etmek icin geldim. Bana; Allah ’tan başka ilÂh olmadığına ve Muhammed ’in de O ’nun kulu ve Rasûlu olduğuna şehÂdet etmemi, namaz kılmamı, zekÂt vermemi, İslÂm uzere haccetmemi, Ramazan orucunu tutmamı ve Allah yolunda cihÂd etmemi şart koştu.
Ben de şoyle dedim:
«–Ey AllÂh ’ın Rasûlu! VallÂhi bunlardan ikisine gucum yetmez. Onlar da cihad ve sadakadır. İnsanlar cihaddan kacan kimseye AllÂh ’ın gazab ettiğini soyluyorlar. Ben ise cihad meydanına gelince nefsimi olum korkusu kaplayıp kacmaktan endişe ediyorum. Sadakaya gelince; benim malım kucuk bir koyun surusu ve on deveden ibÂrettir. Onlar da ehlimin maîşet kaynağı ve binek hayvanlarıdır.»
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- elimi tuttu, salladı ve şoyle buyurdu:
«–Cihad yok, sadaka yok; peki o hÂlde nasıl Cennetʼe gireceksin?!»
Bunun uzerine:
«–YÂ RasûlÂllah! Bey ’at ediyorum.» dedim ve Allah Rasûlu ’ne, koştuğu butun şartlar uzerine bey ’at ettim.” (Ahmed, V, 224)
İSLAM'IN YUCELMESİ İCİN GAYRET ETMEYENLER
Demek ki kendi rahatı dışında hicbir derdi bulunmayan, İslÂmʼın yucelmesi uğrunda hicbir gayreti kuşanmayan, sÂlih nesiller yetiştirme hizmetlerine omuz vermeyen, velhÂsıl Allah yolunda fedakÂrlıktan kacınan nÂdan bir kimsenin Hakkʼın rızÂsını ve lûtuflarını umması, beyhûde bir beklentidir. Merhum Necip FÂzılʼın;
“Tomurcuk derdinde olmayan ağac, odundur!..” ifÂdesi, tam da bu şekilde omur tuketenlerin hÂlini tasvir etmektedir. Hakîkaten, tomurcuklanmak, meyve vermek, emrine ÂmÂde kılındığı insanlara hizmet ve ikram etmek derdinde olmayan kuru bir ağac, kesilip ateşe atılmaktan başka ne işe yarar?..
COMERT İLE CİMRİNİN FARKI
MevlÂn Hazretleri de comertle pintinin farkını şu teşbihle îzah eder:
“Guneş, kuru dala da, yaş dala da yakındır. (Her ikisine de aydınlatan ve ısıtan şuÂlarını comertce ikram eder.) Fakat zamanı gelince, olgun, lezzetli ve guzel kokulu meyvelerini yiyeceğin yaş ve taze dalın Guneşʼe yakınlığı nerede, kuru dalınki nerede?!
Kuru dal, Guneşʼe yakınlığı yuzunden daha beter kurumaktan (ve yakılacak bir odun olmaktan) başka ne elde edebilir?!”
Demek ki Allah indinde comertle cimrinin mevkîleri, birbirinden cok farklıdır. Comert muʼmin, halkın da Hakkʼın da muhabbetine mazhar olur. Nitekim bir hadîs-i şerîfte;
“Allah TeÂl comerttir, ihsan sahibidir; comertliği ve yuksek ahlÂkı sever…” buyrulmaktadır. (Suyûtî, CÂmiu ’s-Sağîr, I, 60)
Bir hadîs-i kudsîde de comertliğin Allah nazarındaki ulvî değerine işaret sadedinde şoyle buyrulmaktadır:
“Bu dîn (yani İslÂm), ZÂtʼım icin secip rÂzı olduğum dîndir. Ona ancak comertlik ve guzel ahlÂk yakışır. Musluman olarak yaşadığınız muddetce onu, bu iki hasletle yuceltiniz!” (Heysemî, VIII, 20; Ali el-Muttakî,Kenzu ’l-UmmÂl, VI, 392)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2016 – Şubat, Sayı: 359, Sayfa: 032
İslam ve İhsan