Hicr Suresi 88. ayeti ne anlatıyor? Hicr Suresi 88. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Hicr Suresi 88. Ayetinin Arapcası:لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجًا مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِن۪ينَ
Hicr Suresi 88. Ayetinin Meali (Anlamı):O kÂfirlerden bir kısmına gecici bir zevk olarak verdiğimiz nimet ve servetlere gozlerini dikme. İman etmiyorlar diye de uzulme. Mu ’minler uzerine şefkat ve merhamet kanadını indir.
Hicr Suresi 88. Ayetinin Tefsiri:Kur ’Ân-ı Kerîm en buyuk nimettir. Onun değeri dunya nimetleriyle mukayese edilmez. Bu sebeple Kur ’an nimetine sahip olan kimselerin, başkalarına, hususiyle kÂfirlere verilen dunya nimetlerine goz dikmesi doğru değildir. Nitekim Resûlullah (s.a.s.):
“Kur ’Ân-ı Kerîm ’le kendisini zengin gormeyen yani luzumsuz ihtiyaclardan kendisini uzak kabul etmeyen kimse bizden değildir” buyurur. (BuhÂrî, Tevhid 44)
Bu Âyetin iniş sebebiyle ilgili şoyle bir rivayet nakledilir:
Ebu RÂfi‘ (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.s.) ’e bir misafir gelmişti. Evinde ise misafiri gereği gibi ağırlayabileceği bir şey yoktu. Benimle bir yahudiye: “Allah Resûlu Muhammed senden Receb ayının başına kadar kendine bir miktar un odunc vermeni istiyor” haberini gonderdi. Yahudi: “Rehinsiz olmaz” dedi. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) ’e geldim ve yahudinin dediğini kendisine soyledim. Bunun uzerine: “Allah ’a yemin olsun ki, goktekilerin de yerdekilerin de en guveniliri benim. Şayet bana borc vermiş veya satmış olsaydı ona mutlaka soylediğim zamanda oderdim” buyurdular. O ’nun yanından cıktığımda “O kÂfirlerden bir kısmına gecici bir zevk olarak verdiğimiz nimet ve servetlere gozlerini dikme” Âyet-i kerîmesi nÂzil oldu. (İbn Kesîr, Tefsîru ’l-Kur ’Ân, II, 557-558)
Resûl-i Ekrem (s.a.s.) ’in hayatı pek sade ve fakirceydi. Bir defasında onu kaba bir hasır uzerinde yattığını ve hasırın mubÂrek vucudunda izler bıraktığını goren Hz. Omer ağlayarak şoyle demekten kendini alamamıştı: “Ey Allah ’ın Rasûlu! Krallar yumuşak, kuş tuyu yataklarda yatarken, sen boyle kaba hasırlarda yatıyorsun. Halbuki sen Allah ’ın Resûlu ’sun ve rahat bir hayata onlardan daha cok layıksın.” Allah Resûlu (s.a.s.) ona şu cevabı verdi: “Dunya hayatının onların, Âhiret nimetlerinin ise bizim olmasını istemez misin?” (Muslim, TalÂk 31)
Butun peygamberler gibi Resûlullah (s.a.s.) de tebliğ vazifesini yerine getirirken en kucuk bir dunyevi karşılık beklemedi. Aclığa, susuzluğa ve her turlu zorlukla birlikte butun işkencelere katlandı. Doğduğu ve buyuduğu yerden ayrılmak zorunda bırakıldı. Gittiği yerde de icten ve dıştan surekli saldırılara maruz kaldı. Ancak butun bunlara Allah rızÂsı ve insanlığın saadeti icin katlandı. Bir defasında Ebu Hureyre (r.a.), onu oturur vaziyette namaz kılarken gordu ve hasta olup olmadığını sordu. Efendimiz (s.a.s.) ’in şu cevabı Ebu Hureyre ’yi ağlatmıştı: “Acım Ebu Hureyre; aclık bende ayakta duracak takat bırakmadı.” (Kenzu ’l-UmmÂl, I, 199)
Sonraki yıllarda da ashÂb-ı kirÂmdan pek cokları belli olculerde mal mulk elde etmişlerse de Allah Resûlu (s.a.s.) ve ailesi, yaşadıkları o sade ve fakirce hayatı hic değiştirmediler. Bu bakımdan Kur ’an ’da yer yer tekrarlanan “O kÂfirlerden bir kısmına gecici bir zevk olarak verdiğimiz nimet ve servetlere gozlerini dikme” turundeki ifadelerin, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) icin mÂnası, “Sen hicbir zaman boyle yapmazsın” şeklinde olup, bu ifadeler, bu konuda zafiyet gosterecek mu ’minler icin bir uyarı ihtiva etmektedir.
Âyetin “mu ’minler uzerine şefkat ve merhamet kanadını indir” emri, Âlemlere Rahmet Efendimiz ’in yuce ahlÂkının ayrılmaz parcasıydı. Bunun Allah Resûlu ’nun hayatında sayısız misalleri vardır. Nitekim Enes (r.a.) şoyle der:
“Medineli bir adamın hizmetcisi, Peygamberimiz (s.a.s.) ’in elinden tutar, onu istediği yere kadar gotururdu.” (BuhÂrî, Edeb 61)
Ummu Zufer adında, aklî dengesi pek yerinde olmayan bir kadın vardı. Bir gun Resûl-i Ekrem ’e gelerek:
“–YÂ Resûlallah! Seninle gorulecek bir işim var” dedi. Efendimiz (a.s.) da:
“–PekÂlÂ, nerede goruşmemizi istiyorsan goruşup derdini hÂlledelim” dedi ve yolun kenarına cekilip meselesini hÂlledinceye kadar kadını dinledi. (Muslim, FezÂil 76; Ebû DÂvûd, Edeb 12/4818)
Peygamberimiz (s.a.s) ’in hayatında en guzel misallerini gorduğumuz tevazuyla ilgili şu sembolik ornek pek guzeldir:
Bir gun MevlÂn Hazretleri tevÂzu hakkında vaaz veriyordu. Misal olarak buyurdu ki:
“–Cam fıstığı, servi ve kavak gibi meyvesiz ağaclar başlarını daima yukarıda tutarlar ve dallarını da yukarıya doğru cekerler. Meyveli oldukları vakit ağacların butun dalları aşağı doğru sarkar, alcak gonullu olurlar.” (Ahmet EflÂkî, Âriflerin Menkıbeleri, I, 208)
İnsanın boyle ahlÂkî olgunluklara erişebilmesi icin Peygamber mektebinde terbiye gormesine ve ilÂhî buyrukların kalplere nufuz eden meltem ve şebnemlerine makes olmasına zaruri ihtiyac vardır. Değilse doğru yolu bulması zordur:
Hicr Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Hicr Suresi 88. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan