
Ra'd Suresi 21. ayeti ne anlatıyor? Ra'd Suresi 21. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Ra'd Suresi 21. Ayetinin Arapcası:وَالَّذ۪ينَ يَصِلُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُٓوءَ الْحِسَابِۜ
Ra'd Suresi 21. Ayetinin Meali (Anlamı):Onlar, Allah ’ın korunup gozetilmesini emrettiği hususları gozetir, Rableri huzurunda derin bir saygıyla urperir ve hesaplarının kotu cıkmasından korkarlar.
Ra'd Suresi 21. Ayetinin Tefsiri:Burada mu ’min ile kÂfirin durumlarını karşılaştırarak anlatan bir misal verilir. Mu ’min, Resûlullah (s.a.s.) ’e indirilen Kur ’an ’ın gercek olduğunu bilir, ona inanır. KÂfir ise onu kabul etmez. Dolayısıyla “korluk”ten maksat, kalp korluğudur. Dini bilip tanımayan kimse, kalbi kor bir kimsedir. Dinin emirlerini ve yasaklarını bilen, bunlardan ibret ve oğut alanlar ise gercek, ustun ve temiz akıl sahibi kişilerdir. Bunlar, şu mumtaz vasıflara sahiptirler:
› Allah ’ın butun ahitlerini yerine getirirler. Bu ahitler, Allah ’ın kullarına oğrettiği tum emir ve yasaklardır. Allah ’a verdikleri kulluk sozunde durur, tevhidi muhafaza eder ve ilÂhî tÂlimatların sınırları icinde bulunurlar. VefÂsızlık edip sozlerinden donmez, yemin ve antlaşmalarını bozmazlar.
› Allah ’ın gozetilmesini ve yerine getirilmesini istediği hususları gozetip yerine getirirler. İf edilmesi gereken her turlu hak ve hukuk bu ifadenin muhtevasına dÂhildir. Hulasa olarak onlar Allah ’ın, peygamberlerin, Âlimlerin, akrabaların, komşuların, butun mu ’minlerin, zimmet ehli olan gayri muslimlerin, butun insanların, hatta butun hayvan, bitki ve cansız varlıkların hukukuna riÂyet ederler. Cunku yaratılmışların hakkına riÂyet, Yaratan ’ın hakkına riÂyet demektir.
› Allah ’ın kudret ve azameti karşısında derin bir saygı icinde bulunur, urperir, O ’na karşı gunah işlemekten cekinir ve azabından sakınırlar. اَلْخَشْيَةُ (haşyet), mu ’minin hev heves meydanlarında dolaşmasına mÂni olan bir gem, yine onu takv istikÂmetinde hareket etmeye ceken bir yulardır.
› Âhirette de kotu bir hesaba maruz kalmaktan, inceden inceye hesaba cekilmekten ve hesap verirken kotu bir duruma duşmekten son derece korkarlar. Allah huzurunda daha once hic hesaba katmadıkları gunahların ortaya cıkmasından titrerler. Hesaba cekilmeden evvel, kendilerini hesaba cekerler.
ŞÃ‚ir Nahîfî ne guzel soyler:
“KÂmil odur her nefes Âkıbet-endîş ola
Sonunu fikr etmeyen sonra peşiman olur.”[1]
Anlatıldığına gore bir vezir Zunnûn Mısrî hazretleriyle goruşmeye gider. Birlikte otururlarken vezir şoyle der:
“- Gece gunduz padişahın hizmetindeyim, işleriyle meşgulum. Onun iyiliğini umuyorum. Fakat sonunda bana darılmasından korkuyorum. Lutfen bana himmet ediniz, duada bulununuz.”
Zunnûn ağlayarak şoyle karşılık verir:
“- Eğer senin hukumdardan korkutuğun kadar ben Allah ’tan korksaydım, bugun Allah TeÂl ’nın sevdiği doğru ve samimi guzel kullarından olurdum.” (SÂdi ŞirÂzî, Gulistan, s. 61)
› Sırf Allah rızÂsı icin zahmetlere katlanıp, hak yolunda sabır ve sebat gosterirler.
› Namazları hakkını vererek, ÂdÂb ve erkÂnına riÂyet ederek, dosdoğru kılarlar.
› Allah ’ın kendilerine ihsan ettiği rızıklardan gizlice ve acıktan, zekÂt ve sadaka olarak comertce infak ederler.
› Kotuluğu iyilikle savarlar. SÂlih ameller işleyerek kotu amelleri uzaklaştırırlar. Şerri hayırla bertaraf ederler. Kotu ve cirkin sozleri selÂmla; zulmu affetmekle; gunahı tevbeyle; cahillerin saygısızlık ve edepsizliklerini hilimle bertaraf ederler. Bir kotuluk yapmak istediklerinde ondan vazgecer ve hemen Allah ’tan mağfiret dilerler. Nitekim bir Âyet-i kerîmede: “Şuphesiz ki iyilikler kotulukleri giderir” (Hûd 11/114) buyrulur. Peygamberimiz (s.a.s.) de: “Kotuluğun ardından hemen iyiliği yetiştir ki onu silsin. İnsanlarla da guzel bir ahlÂk ile gecin” (Tirmizî, Birr 55) tavsiyesinde bulunur. Yine Efendimiz: “Hayır ancak hayırdan gelir. Hayır ancak hayırdan gelir. Hayır ancak hayırdan gelir” (İbn MÂce, Fiten 18) buyurur. Bizim, “İyiliğe iyilik her kişinin kÂrı, kotuluğe iyilik er kişinin kÂrı” atasozumuz, bu gerceği hulasa eder.
Muhammed Lutfi (k.s.) ne guzel soyler:
“Âşık der ki: İnci den den
İncinme incidenden
KemÂlde noksan imiş
İncinen incidenden.”[2]
Hak dostlarından İbrÂhim b. Edhem (k.s.) ’un şu hÂli Âyetin bizden istediği bu guzel ahlÂka ne guzel bir misaldir:
İbrÂhim b. Edhem Hazretleri, bir sarhoşun pis kokulu ve bulaşık ağzını yıkamış, bunu nicin yaptığını soranlara da:
“–Eğer yuce Allah ’ın adını zikretmek icin yaratılan dil ve ağzı bulaşık olarak bıraksaydım, hurmetsizlik olurdu...” demişti. Adam ayıldığında ona:
“–Horasan zÂhidi İbrÂhim b. Edhem ağzını yıkadı...” dediler.
Bu durumdan mahcub olan sarhoşun gonlu de uyandı ve:
“−Oyleyse ben de tevbe ettim...” dedi.
Boyle bir hÂle vesîle olan İbrÂhim b. Edhem Hazretleri ’ne ruyÂsında Hak katından şoyle nid edildi:
“–Sen bizim icin onun ağzını yıkadın! Biz de senin icin onun kalbini yıkadık!..”
İşte sayılan bu guzel hasletlere sahip olanlar, kullukla ihya ettikleri bu dunya hayatının sonucunda en buyuk mukÂfÂt olan ebedi Âhiret nimetine erişeceklerdir. O nimet de şudur:
[1] Âkıbet-endîş: İşin sonunu duşunen.
[2] Den den: Tane tane. KemÂl: Olgunluk, ahlÂkî yucelik.
Ra'd Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Ra'd Suresi 21. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan