Muddessir Suresi 3. ayeti ne anlatıyor? Muddessir Suresi 3. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Muddessir Suresi 3. Ayetinin Arapcası:وَرَبَّكَ فَكَبِّرْۙ
Muddessir Suresi 3. Ayetinin Meali (Anlamı):Yalnız Rabbini buyuk tanı; O ’nun sonsuz buyukluğunu ilan et!
Muddessir Suresi 3. Ayetinin Tefsiri:Allah TeÂlÂ, bir onceki Muzzemmil sûresinde olduğu gibi bu sûrede de Peygamberimiz (s.a.s.) ’e bir vasfını one cıkararak hitap eder. Bu, اَلْمُدَّثِّرُ (muddessir) vasfıdır. Muddessir, “elbisesine ortunup burunen kimse” mÂnasındadır. Resûlullah (s.a.s.), Hira dağında CebrÂil (a.s.) ’ı aslî sûretinde gormuş, cok korkmuş, eve donup, “Beni ortun, beni ortun!...” demişti. Bu sebeple CenÂb-ı Hak ona: “Ey ortusune burunen Rasûlum! Kalk ve insanları ilÂhî azap ile korkut!” diye hitap eder. Boylece, artık ortulere burunmenin, uyumanın, rahat etmenin zamanının gectiğini; uyanmanın, gorunmenin, ilÂhî hakîkatleri acıklamanın, zahmetler cekmenin, meşakkatlere katlanmanın, halkı irşat icin azimle kalkıp harekete gecmenin zamanı geldiğini haber verir.
Sonra İslÂm ’ı tebliğ vazifesinde başarılı olabilmesi icin lazım gelen imanî ve ahlÂkî olgunluğu kazanmanın esasları hatırlatılır:
Birincisi; Allah ’ın en buyuk olduğunu, O ’nun karşısında her şeyin kucuk, aciz, hakîr ve değersiz bulunduğunu kalben idrak etmek, bu gerceğe tam olarak inanmak, bu imanın bir gereği olarak kalbi butun kucuk şeylerin korku ve sevgisinden boşaltarak “En Buyuk Olan”a bağlamak, bunu soz ve fiillerimizle dunyaya ilan etmek. Cunku الله اكبر (Allahu Ekber) demek İslÂm ’ın ozudur, başta gelen emridir. Muhim bir zikirdir. RisÂletin başlangıcında oğretilen bu zikir ezanlarda, namazlarda, hacda, kurbanda, hayatın her alanında devam etmektedir.
İkincisi; elbisenin tertemiz olması. Bu gercekten cok şumullu bir ifadedir. Buna gore; giyilen elbise her turlu pislik ve necasetten arındırılmalı, boylece giyim kuşam temiz ve tertipli olmalıdır. Beden her turlu pisliklerden temizlenip el, ayak, sac sakal duzgun olmalıdır. Cunku Allah ’a davet eden kişinin gorunuşunun nezih ve pÂk olması, insanların kendisine ısınması ve kalbî yakınlık duyması acısından buyuk ehemmiyet taşır. Giyilen elbiseler ahlÂkî ayıplardan da uzak tutulmalı; helÂl kazancla elde edilmiş olmalı; kibirlenme, gosteriş, şan ve şohret vesilesi olmamalıdır. Allah ’a davet eden kişi, oyle bir elbise giymelidir ki, onu goren herkes bu kişinin şerefli bir insan olduğunu ve onun kalbinde hicbir kotuluğun olmadığını fark etmelidir. “Elbiseni temizle” ifadesi mecazi olarak da, insanın kalbini ve nefsini her turlu gunahtan, zulumden, tebliğine mÂni olacak kotu ahlÂktan sakındırmasını; nasihatlerini kabule yardımcı olacak guzel ahlÂk ile ahlÂklanmasını oğutler.
Ucuncusu; maddi-manevî her turlu pislikten uzak durulması. Hulasa olarak akidedeki pislik, duşuncedeki pislik, ahlÂkî pislik, amelî pislik, beden ve elbisedeki pislik ve hayatın her alanındaki pislikten uzak durulmalıdır. Buna gore Allah davetcisi, toplumda yaygın olan her turlu pislikten kendini temiz tutmalıdır. Oyle ki, biri kalkıp da: “Bu, başkalarına bir şeyler anlatmaya calışıyor, fakat kendisi bile bu pisliklerden arınmış değil” dememelidir. Bu ifade, ozellikle putlara karşı savaş acılmasını ve onların bertaraf edilmesini de istemektedir.
Dorduncusu; din adına yapılan iyilik ve hizmetin kesinlikle başa kakılmaması. Burada da yine cok muhtevÂlı bir ifade kullanılmıştır. Buna gore oncelikle Peygamberimiz (s.a.s.) ’e ve onun şahsında Allah ’a davet edecek her muslumana şu tÂlimatlar verilmektedir:
Beşincisi; peygamberlik sana Allah ’ın buyuk bir lutfudur. Senin aracılığınla insanlara hidÂyet ulaşmaktadır. Bu yuzden “başka insanlara ihsanda bulunuyoruz” diyerek bir gosterişe kapılma ve bundan şahsî bir cıkar peşinde olma. Aslında yaptığın hizmet, cok buyuk bir hizmettir. Fakat sen “ben buyuk bir iş yapıyorum” gibi yanlış bir duşunceye kapılma. Bu peygamberlik vazifesini yerine getirmek icin canını ortaya koyarak Allah ’a bir iyilikte bulunmakta olduğunu zannetme. Cunku bu yolda gosterdiğin gayretler ve yaptığın iyilikler, tamamen kendi menfaatinedir.
Altıncısı; ihsanda bulun, bağış yap, comert ol, iyi muamelede bulun. Bunların hepsini sadece ve sadece Allah rızÂsı icin yap. Bunları yaparken hicbir dunyevî menfaat bekleme. Yani Allah icin ihsan et, kendi menfaatini sağlamak icin ihsanda bulunma.
Yedincisi; sadece Allah ’ın mukÂfat ve rızÂsına ermek icin sabredilmesi. Cunku Allah ’ın dinin tebliğ, onu yaşama, yaşatma ve yayma yolunda pek cok musibet, eziyet ve sıkıntılarla karşılaşmak mukadderdir. Bunlara goğus gerip hedefe erişebilmede sabır en muhim şarttır. Sabrın da Allah rızÂsı icin olması zaruridir. Cunku başka maksatlarla yapılan sabır, yeterli derecede etkili olmayacaktır. Ancak Allah icin gosterilen sabır, kişiye bu dayanma kuvvetini verecektir.
İşte bahsedilen bu muhim esaslar, Allah ’ın dinini tebliğ edecek, insanları Allah ’a cağıracak her muslumanın sahip olması gereken esaslardır. Bu yolun azığı ve techizatı bunlardır. Bu yonden eksiği bulunan insanların, davet yolunda başarı ihtimalleri, eksikleri nispetinde duşuk olacaktır. Allah Resûlu (s.a.s.) ’de bu esaslar en mukemmel mÂnada yerleştiği icin, Allah ’ın izniyle cok kısa surede dunyada misli gorulmemiş buyuk bir inkılap gercekleştirmiştir. Bu esaslar aynı zamanda peygamberliğin, ne kadar sağlam temeller uzerine oturduğunu ve peygamberin davet ettiği yolun ne kadar guzel bir yol olduğunu butun dunyaya ilan etmektedir. Hicbir akıl ve insaf sahibi insan bu esaslarda zerre kadar bir yanlışlığın ve eksikliğin olduğunu iddia edemez. Edenler de ancak, kufur ve nankorluklerinden ederler ki, onları da sûra ufurmekle başlayacak olan gercekten cok zor bir gun beklemektedir.
KıyÂmet gunune dair Âyetlerin haber verdiği guclukler, burada da belirtildiği gibi kÂfirler icindir. Resûlullah (s.a.s.), mu ’minlerin durumu hakkında şu mujdeyi vermektedir:
“Canımı kudret altında tutan Allah ’a yemin ederim ki, kıyÂmet gununun zahmet ve meşakkatleri mu ’min icin oyle hafifletilir ki, nihÂyet, dunyada iken kıldığı bir farz namazdan daha hafif hale gelir.” (Ahmed b. Hanbel, Musned, III, 75)
Şimdi Peygamber ’i yalanlayıp Kur ’an ’ı reddederek o dehşetli gunun zorluklarına maruz kalacak bir kÂfirin, hem dunyadaki perişÃ‚n hÂli, hem de cehennemde cekeceği azap cok ibretli bir tablo, cok canlı bir filim şeridi halinde arz olunmaktadır:Muddessir Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Muddessir Suresi 3. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan