
MÂide Suresi 82. ayeti ne anlatıyor? MÂide Suresi 82. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...MÂide Suresi 82. Ayetinin Arapcası:لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَانًا وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
MÂide Suresi 82. Ayetinin Meali (Anlamı):İnsanlar icinde mu ’minlere en şiddetli duşmanlık besleyenlerin yahudiler ve Allah ’a şirk koşanların olduğunu gorursun. Yine insanlar icinde mu ’minlere sevgi, şefkat ve alaka bakımından en cok yakınlık duyanların ise “Biz hıristiyanız” diyenler olduğunu gorursun. Cunku onların icinde ilim ve ibÂdetle meşgul durust din Âlimleri ve kendilerini Allah ’a adamış rahipler vardır. Onlar, gercekler karşısında buyuklenmezler.
MÂide Suresi 82. Ayetinin Tefsiri:Bu Âyet ve bundan sonraki uc ayetin (82-85) iniş sebebi olarak şu hÂdiseler rivayet edilmektedir:
Birincisi; Allah Resûlu (s.a.s.) Mekke-i Mukerreme ’de muşriklerin, ashÂbına kotuluk yapmalarından endişe etmekteydi. Bir cıkış yolu olarak Cafer b. Ebî Talib ve İbn Mes ’ûd ’u ashÂbından bir grup ile birlikte Necaşi ’ye gonderdi. Onlara: “O sÂlih bir kraldır; zulmetmez ve yanında kimseye zulmedilmez. Ona gidin. Umulur ki Allah bu şekilde muslumanlara bir ferahlık ve kurtuluş muyesser kılar” buyurdu. Cafer ve yanındakiler NecÂşî ’nin yanına varınca onlara ikramda bulundu ve: “Size indirilen Kur ’an ’dan bir şeyler biliyor musunuz?” diye sordu. “Evet” dediler. “O halde onlardan okuyun” dedi. Etrafında papaz ve rahipler de vardı. Cafer (r.a.) Meryem suresini okumaya başladı. Her bir Âyeti okuduğunda burada zikredilen gercekleri tanıyıp bildikleri icin gozlerinden yaşlar suzulmeye başladı. Hatta NecÂşî, yerden bir ot parcası alarak: “Vallahi, Allah TeÂl ’nın İncil ’de Hz. Meryem ve Hz. İsa hakkında bahsettiği ile bu ayetler arasında şu kadarcık bile bir fark yok” dedi. Hz. Cafer kıraatini tamamlayıncaya kadar da ağlamaya devam ettiler. Bunun uzerine bu Âyet-i kerîmeler nÂzil oldu. (VÂhidî, EsbÂbu ’n-nuzûl, s. 205-206; Fahreddin er-RÂzî, MefÂtîhu ’l-gayb, XII, 57)
İkincisi; Habeş kralı NecÂşî, tebaasının seckinlerinden 30 kişilik bir heyeti Resûl-i Ekrem (s.a.s.) gondermişti. Efendimiz onlara Kur ’Ân ’dan YÂsîn sûresini okudu. Orada bulunanların kalpleri inceldi, ağladılar ve: “Allah ’a yemin ederiz ki biz bunları biliyoruz. Bunlar İsa ’ya indirilenlere ne kadar cok benziyor” deyip iman ettiler. Bunun uzerine bu Âyet-i kerîmeler indirildi. Bu hey ’et, NecÂşî ’ye donup olanları ona da anlattılar ve o da musluman oldu. NecÂşî musluman olarak oldu. Onun olum haberi Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ’e ulaşınca Medine ’de onun icin giyÂbî cenaze namazı kıldırdı. (Taberî, VII, 3-6; VÂhidi, s. 206)
Mu ’minlere en amansız duşmanlık yapanlar ve yapacak olanlar yahudiler ve muşriklerdir. Duşmanlığın şiddeti acısından yahudiler muşriklerden de onde gelmektedir. Cunku bunların dunya hırsı hepsinden daha fazladır. (bk. Bakara 2/96) Kalpleri son derece kasvetlidir. (bk. MÂide 5/13) İmansızlık, menfaatperestlik ve gunahlar yuzunden o kalpler taş gibi, taştan daha katı hale gelmiştir. (bk. Bakara 2/74) Nefsani arzularına duşkunlukleri, fesat cıkarmaya meyilleri, Hakk ’a karşı kibir ve inatları pek kuvvetlidir. Peygamberleri yalanlama ve oldurmede, isyan ve ihtilal yapmada, fitne ateşini koruklemede maharet ve alışkanlıkları pek coktur. muslumanlara şiddetli duşmanlıklarının altında yatan muhim sebeplerden bir kısmı bunlardır. Mu ’minlere muhabbet besleme acısından en yakın olanlar ise “Biz hıristiyanız” diyen kimselerdir. Aslında coğunluk itibariyle bunlar mu ’min değildir ve muslumanlara karşı duşmanlık bunlarda da mevcuttur. Fakat yahudi ve muşriklerle mukayese edildiğinde oburlerinin duşmanlık yonleri onde, bunların ise mu ’minleri sevebilme kabiliyeti fazladır. Bu Âyet-i kerîmede yahudilere nispetle hıristiyanlardan daha fazla kimsenin hidÂyete ereceğine işaret vardır ki tarihi gercekler de bunun doğruluğuna şÃ‚hitlik yapmaktadır.
Âyet-i kerîmede hıristiyanların muslumanlara daha yakın olmalarının sebepleri şoyle haber verilmektedir:
› Hıristiyanlar arasında kıssîslerin yani ilim ve ibÂdetle meşgul olan keşişlerin bulunmasıdır. Bunlar ilmî ve dinî araştırmalar itibariyle Hıristiyanların onde gelen bilginleri ve ibÂdetle meşgul olan kişileridir.
› Onlar arasında ruhbanların bulunmasıdır. Ruhban, “rÂhipler” demektir. Allah ve Âhiret korkusuyla mÂnastırlarda ibÂdete cekilen, nefislerini ezen ve dunyayı terk eden kişilere bu isim verilmektedir.
› Hıristiyanların, yahudi ve muşriklere gore gercekleri kabulde daha ılımlı ve mutevazı insanlar olmalarıdır. Tevazu, insanın Yuce Allah ’ın kudreti karşısında kendi kucukluğunun ve aczinin idraki icinde olması, bu sebeple bir yandan O ’na itaat etmesi, diğer yandan O ’nun yaratıklarına karşı şefkat ve merhametle muamele etmesini ifade eder. Dolayısıyla burada alcak gonullu olmayı ve kendine kotuluk edene bile musamaha ile davranmayı esas kabul eden Hıristiyanlığın, bu anlayışa diğer dinlere nispetle daha yakın olduğuna dikkat cekilmiştir. Ozellikle dini kaynaklarından oğrenen, ilim ve amele ehemmiyet veren Âlimlerin ve dunyaya ait arzulardan arınmaya calışan rahiplerin, mÂnevîyat onderlerinin varlığı, Hıristiyanların kibirlerini kıran ve onları mu ’minleri sevmeye yaklaştıran muhim bir sebep olduğu anlaşılmaktadır.
Gorulduğu uzere kibirsiz, mutevazı ve mu ’minlere muhabbet bakımından diğerlerinden daha yakın duran Hıristiyanlar icinde Kur ’an ’a ve Peygamber (s.a.s.) Efendimiz ’e iman eden ve iman edecek olan rakik kalpli, Hakk ’ı bilen mu ’minlerin de bulunduğunu haber vermek uzere şoyle buyrulur:
MÂide Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
MÂide Suresi 82. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan