AhlÂk nedir? İnsanın huyu ve ahlÂkı değişir mi?AhlÂk, “hulk” veya “huluk” kelimesinin coğuludur. Hulk ise yaratılış, huy, tabiat ve seciye mÂnÂsına gelir.
HUY VE AHLAK DEĞİŞİR Mİ? Huy, yaratılıştan geldiğine ve fıtrî olduğuna gore, değişme kabul eder mi?
Peygamber sallÂllÂhu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde şoyle buyururlar:
“Bir dağın yerinden oynadığını işitseniz, inanınız. Fakat bir insanın ahlÂkını değiştirdiğini duyarsanız, inanmayınız.” (Ahmed, VI, 443)
Bu hadîsi, insandaki huyların terbiye edilemeyeceği mÂnÂsında değil, bu işin zorluğunu ifade mÂnÂsında anlamak mumkundur. Diğer bir îzah ise şudur:
İnsandaki karakter yapısı değişmez. Fakat onu yonlendirmek ve irÂde ile kontrol altına almak îcÂb eder.
Mesel cabuk asabîleşen bir mizac, her zaman oyle kalacaktır. Fakat kişi, irÂdesini kontrol ederek, ofke Ânında elini, dilini ve davranışlarını muhafaza ederek, kalbinde meydana gelen duyguyu fiile dokmekten kendisini men edecektir.
Kişi, ofkelenmesini gerektiren bir durumla karşılaştığında, ofke duygusunun meydana gelmesini belki onleyemez; fakat terbiye neticesinde, ofke Ânında elini ve dilini tutmayı, kendini kontrol etmeyi oğrenebilir.
AhlÂk-ı hamîdeyi / ovulmuş ahlÂkı emreden hadîs-i şerîfler de bu murÂkabe ve tezkiyeyi tÂlim ve teşvik etmektedir. Nitekim Rasûlullah sallÂllÂhu aleyhi ve sellem Efendimiz bir gun ashÂb-ı kirÂma:
“–Siz aranızda kimi pehlivan addedersiniz?” diye sordu. AshÂb:
“–Yiğitlerin yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!” deyince, Allah Rasûlu sallÂllÂhu aleyhi ve sellem:
“–Hayır! Gercek pehlivan, ofkelendiği zaman nefsine hÂkim olabilen kimsedir.” buyurdu. (Muslim, Birr, 106)
Gorulduğu uzere hadîs-i şerîfte ofkelenmeyen değil, ofkelendiğinde nefsine hÂkim olan kimse medhedilmektedir. Zira ofke, az veya cok her insanın fıtratında bulunan bir huydur. Bunu yok etmek mumkun değildir. Zaten matlup olan da o huyu yok etmek değil, kontrol altına almak ve gerektiğinde meşrû ve makbul bir gÂye icin kullanmaktır.
MeselÂ, Hazret-i Omer, Musluman olmadan evvel kırıcı, yıkıcı bir “ofke”ye sahipti. İslÂm ile muşerref olduktan sonra, bu husûsiyeti; şeytana yolunu değiştirten, hakkın ve adÂletin muhafızı olan, hayırlı bir “celÂl” vasfına burundu.
İmÂm GazÂlî Hazretleri, insanın fıtrî vasıflarını terbiye edip guclu bir irÂde ile kendini kontrol etmesinin luzûmuna dÂir şu misÂli verir:
“Ruh bir suvÂrî, beden ise bir at gibidir. SuvÂrînin mÂhir, atın da zinde ve sıhhatli olması gerekir. Eğer suvÂrî mÂhirse, atı istediği tarafa yonlendirir. Şayet Âciz ve bilgisiz ise, an gelir sÂkin gibi gozuken at, onu kendisiyle beraber ucurumlardan aşağıya yuvarlar.”
Yine insan, Âdeta bir ayna mÂhiyetindedir. Cevresinden ciddî mÂnÂda tesir alır. SÂlih insanlarla beraber olan bir kişinin huylarında zamanla hayırlı bir değişim meydana gelir. Tarih boyunca dergÂhlar bu mÂnÂda bir nevi rehabilite merkezi vazifesi gormuştur.
İnsanın fıtratında bulunan huyların terbiye edilerek hakka ve hayra yonlendirilmesi elzemdir. Zira İmÂm GazÂlî Hazretleri ’nin tÂbiriyle;
“İnsan bal mumu gibidir. Terbiye ile ona -musbet veya menfî- istenilen şekil verilebilir.”
Mesel hırs, dunyevî hedeflere tevcih edildiğinde cirkin ve boştur. Fakat terbiye edilip ulvî ve uhrevî gÂyelere tevcih edildiğinde, hayırlı neticelere sevk eder. Bunun gibi;
İnat ve azim, Kibir ve vakar, Zillet ve tevÂzu, Savurganlık ve comertlik, Cimrilik ve iktisat, Cur ’etkÂrlık ve cesaret, LÂubÂlîlik ve samimiyet gibi huyların, aynı cevherin farklı terbiye neticesinde ortaya cıkan birbirine zıt tezÂhurleri olduğu, cÂlib-i dikkat bir husustur. Bunlarda hakkı bÂtıldan, doğruyu yanlıştan, guzeli cirkinden ayırt eden kırmızı cizgi nedir? Mu ’min bunu; CenÂb-ı Hakk ’ın emsalsiz bir ornek şahsiyet olarak insanlığa armağan ettiği Rasûlullah sallÂllÂhu aleyhi ve sellem Efendimiz ’in hayatından tahsil etmelidir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkur Ufku, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
PEYGAMBERİMİZİN GUZEL AHLAK DUASI