Edep ve hurmetin ferdî hayatın istikamet bulmasında da muhim bir tesiri vardır. Muhabbet ile Kuran'a, sunnete, değerlerimize ve buyuklerimize hurmet etmenin onemiyle ilgili nasihat ve ornekler...Anne-babalar, kendilerine emÂnet olan evlÂtlarına mutlaka Kur ’Ân ve Sunnet ekseninde bir tahsil vermelidir. EvlÂtlarına İslÂm ahlÂkını, şahsiyet ve karakterini mîras bırakmaya gayret etmeleri, anne-babaların en muhim vazifesidir. Bu eğitim, evlÂtların anne-babaları uzerindeki bir hakkıdır.
Dînî tahsil de, evlÂtlara edep ve hurmeti aşılamalıdır. Bu edep ve hurmet de muhabbetten neş ’et etmelidir.
Kaynağını muhabbetten alan hurmet ve edebin bircok tezÂhuru vardır:
Hazret-i Omer ve Hazret-i Osman -radıyallÂhu anhumÂ-, her sabah kalktıklarında Mushaf-ı şerîfi hurmetle opmeyi Âdet hÂline getirmişlerdi. (KettÂnî, et-TerÂtibu ’l-İdÂriyye, II, 196-197)
Edep ve hurmetin ferdî hayatın istikamet bulmasında da muhim bir tesiri vardır.
Bişr-i HÂfî; vaktiyle gafil bir sarhoşken, yolunun ustunde kelime-i tevhid yazılı bir kÂğıt buldu. O kudsî kelimenin yerde kalmasına gonlu rÂzı olmadı. Buyuk bir hurmetle onu alarak sildi, temizledi. Guzel kokular surdu. Ve bin bir tÂzim icerisinde evinin en guzel yerine astı. Bu sebeple Allah TeÂl da ona hidÂyet ve velÂyet ihsÂn etti.
MevlÂn Hazretleri hulÂseten der ki:
Kur ’Ân-ı Kerim ’deki ibretli kıssada; Firavun ’un topladığı sihirbazlar, Musa -aleyhisselÂm- ’a;
“–YÂ Musa! Once sen mi atarsın yoksa biz mi atalım?” diyerek hurmet ve nezÂket gosterdiler ve sonunda îmanla muşerref oldular.
İran KisrÂsı ise; Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in hidÂyete davet mektubunu alınca, yırtıp yere attı ve hakaret etti. Bu hurmetsizliğinin cezası olarak; tez zamanda onun mulk ve saltanatı parcalandı, hayatı kufurle son bularak, bedbaht bir şekilde kotu bir Âkıbete dûcÂr oldu.
Bu hakikatlerin ışığında edep ve hurmet, İslÂm medeniyetinin en muhim dusturu ve şiÂrı olmuştur. Edep ve hurmet, her şeyden onde tutulmuştur.
Yûnus Emre Hazretleri de bu hakikati şoyle dile getirir:
Ehl-i diller arasında aradım kıldım talep,
Her huner makbûl imiş; ill edep, ill edep…
Bu nukte sebebiyledir ki «ehlullah»tan bazıları, tasavvufu; «Edepten ibarettir.» şeklinde tarif etmişlerdir.
Hazret-i MevlÂn buyurur:
“Aklım, kalbime;
«–Îman nedir?» diye sordu. Kalbim ise aklımın kulağına eğilerek fısıldadı:
«–Îman edepten ibarettir.»”
Hak dostu Mahmud SÂmi RAMAZANOĞLU Hazretleri ’nin de; omru boyunca ayağını uzatarak oturduğu, sırtını bir yere dayayıp yemek yediği gorulmemişti. Hayatı boyunca yuksek bir edep ve nezÂket timsÂli olan SÂmi Efendi -rahmetullÂhi aleyh- sohbetlerinde sık sık;
Edep bir tÂc imiş nûr-i Hud ’dan,
Giy ol tÂcı emîn ol her belÂdan…
beytini tekrar ederlerdi.
SÂmi Efendi Hazretleri, kāliyle ve hÂliyle ehl-i Kur ’Ân olan kÂmil hÂfızlara ayrıca değer verirdi. Oyle bir hÂfız-ı kÂmil meclise gelse, derhÂl ayağa kalkar, onu yanına oturturdu. VefÂt etmiş bir hÂfız-ı
kÂmilin değeri hakkında bizzat şÃ‚hit olduğu şoyle bir hÂtırayı yeri geldikce naklederdi:
Adana ’da 30 sene evvel vefÂt etmiş bir hÂfız-ı kÂmilin kabri, oradan yol gececeği icin, nakl-i kubur gercekleştirmek uzere zarûreten acılır. Gorulur ki, onun mubÂrek vucudu gomulduğu gunku gibi sapasağlam durmaktadır. O şekilde yeni kabrine edep ve tÂzim ile defnedilir.
Binlerce misÂli olan bu ve benzeri hÂdiseler ve tezÂhurler de, Kur ’Ân-ı Kerîm ’in nasıl bir «şif ve rahmet» olduğunun acık bir delilidir.
Âyet-i kerîmede buyurulur:
“Biz, Kur ’Ân ’dan oyle bir şey indiriyoruz ki o, mu ’minlere şif ve rahmettir…” (el-İsrÂ, 82)
Kur ’Ân-ı Kerîm ’in bir rahmet ve şif tecellîsi olduğunun sayısız misallerinden biri de Canakkale ’de yaşanmıştır.
Binbaşı Lutfi Bey, Canakkale muharebelerinin en zorlu ve şiddetli safhasında muthiş bir cırpınış icinde şoyle feryat etmekteydi:
“–Yetiş y Muhammed! KitÂbın elden gidiyor!”
Onun bu cırpınışı ve daha nice ehl-i Kur ’Ân mu ’minlerin fedÂkÂrlıkları ve ilticÂları neticesinde CenÂb-ı Hak, ilÂhî yardımlarını ihsan buyurdu. Nihayet zafer, ehl-i İslÂm ’ın oldu.
HÂsılı;
İnsan hayatına başından sonuna kadar nice tecellîlerle rahmet ve şif olan Kur ’Ân-ı Kerîm ’in ozu, edep ve hurmettir. Hakk ’a adanıştır.
Bu da, insanı, ahsen-i takvîm kıvÂmında yetiştiren gercek terbiyenin ozunu teşkil eder.
İslam ve İhsan
PEYGAMBERİMİZİ (S.A.V) OVEN AYETLER
Kuran-ı Kerim'e Hurmet ve TÂzim
Hurmet Basamağı
Mescidlere TÂzim ve Hurmet