
Sevginin dili var mıdır? İnsan davranışı nasıl şekillenir? Peygamberimizi (s.a.s.) nicin sevmeliyiz ve O ’na neden muhabbet duymalıyız? Peygamber (s.a.s.) Efendimiz ’i sevmede, O ’na muhabbet duymada olcumuzun ne olması gerektiğini Abdullah Sert Hocaefendi ’nin bu yazısında okuyabilirsiniz.Turkcemize sevgi olarak tercume edilen muhabbet, aslında “hubb” kokunden turemiştir, aynı mÂnÂdan gelen “habbe” tohum demektir.
İNSAN DAVRANIŞLARI NASIL ŞEKİLLENİR? Her tohum nasıl ki kendi varlığına uygun bir tecelli ile kendini izhar ederse, muhabbetler de kendi ozlerinde taşıdıkları mÂn ve meyillere gore davranışların tezahurune vesile olurlar. Kalb hangi sevdaya ve meyillere yoneliyorsa insan davranışları da ona gore şekillenecektir.
Rabbimiz yuce kelÂmında Rasûl-i Ekrem -sallallÂhu aleyhi ve sellem- Efendimizi farklı sıfatları ile zikrediyor. Efendimizin de ashÂbına ve sonraki cağların butun mu ’minlerine, zÂt-ı risaletlerini tanıttığı ve oncelikle zikrettiği hususiyetlerinden biri şuphesiz O ’nun Habîbullah yani Allah tarafından cok sevilen, Allah TeÂl ’yı da cok seven vasfıdır.
PEYGAMBERİMİZİ NEDEN SEVMELİYİZ? İbn-i AbbÂs -radıyallahu anh-den rivÂyete gore şoyle buyurdular:
- Peygamber -sallallÂhu aleyhi ve sellem- ’in ashabından bazı kişiler kendisini beklemek uzere oturmuşlardı. Nihayet Rasûlullah -sallallÂhu aleyhi ve sellem- yanlarına cıkageldi. Onlara yaklaşınca da konuştuklarını duydu. Bazıları şoyle diyordu: “Şaşılacak şey doğrusu Allah yarattıklarından birini dost edinmiş ve İbrahim ’i dost edinmiş.” Diğer bir kısmı ise; “Mûsa ’nın Allah ile konuşması daha hayret verici bir şeydir. Allah onunla apacık konuşmuştur.” Diğer bir kısmı ise; “Îsa Allah ’ın kelimesi ve ruhudur.” Diğer bir kısmı da; “Âdem babasız şekilde yaratılmış seckin bir insandır.” dediler. Rasûlullah -sallallÂhu aleyhi ve sellem- onların yanına geldi, selam verip şoyle buyurdu:
“-Konuşmalarınızı ve hayret ettiğiniz şeyleri dinledim. (Evet) İbrahim Allah ’ın dostudur o bir gercektir. Mûsa da, Allah ’ın konuştuğu seckin bir kimsedir bu da doğrudur. Îs da Allah ’ın ruhu ve kelimesidir, bu da gercektir. Âdem ’i de Allah secmiştir, bu da gercektir. Dikkat ediniz Allah ’ın habibi, (sevgilisi) benim, ancak ovunmek yok. Kıyamet gunu hamd sancağını taşıyacak olan da benim. Ovunmek yok. Kıyamet gununde ilk şefaat edecek olan da benim, yine ovunmek yok. Cennetin kapılarının halkalarını ilk hareket ettirecek olan benim. Allah bana cennet kapısını acacak, beraberimde mu ’minleri ve fakirleri cennete koyacaktır. Fakat ovunmek yok. Ben gecmişlerin ve geleceklerin en değerlisiyim fakat ovunmek yok.” (Tirmizi)
Sevgili Peygamberimiz ’in “ben habîbullahım” beyÂnı butun mu ’minler icin bir taraftan ilÂhî muhabbete nasıl bir yol bulunabileceğine işaret ederken, diğer taraftan da beşeriyet kademesinde muhabbetin merkezinin neresi olduğunu ifÂde etmektedir.
Âyet-i kerîmede:
“De ki, eğer Allah ’ı seviyorsanız bana tÂbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Allah gafûr ve rahîmdir.” (Hakim, el-Mustedrek) buyrularak, ilÂhî muhabbete vusûlun ancak Habîbullah Efendimiz ’e uymakla mumkun olacağı beyan edilirken, hadis-i nebevide ise;
“-Allah ’ı sizi nimetlerinden gıdalandırdığı icin sevin, beni Allah ’ı sevdiğiniz icin sevin. Ehl-i beytimi de beni sevdiğiniz icin sevin” (Tirmizî, Menakıb)
“-Nefsim kudret elinde olan Allah Zulcelal ’e yemin ederim ki hic biriniz ben ona babasından ve evladından daha sevgili olmadıkca îmÂn etmiş olmaz.” (Buharî, Îman) buyruluyor.
Muhabbetin merkezi kalptir. Bu sebeple oncelikle kalpte nasıl bir muhabbet sıralaması yapmak gerektiği, sonra da muhabbetin dış dunyaya nasıl yansıyacağı ve nasıl bir bedel istediği bilinmelidir.
Efendimiz -sallallÂhu aleyhi ve sellem- bu sıralamada şoyle buyuruyor:
“-DÂvud -aleyhisselam- ’ın dualarından biri şu idi:
‘-Allahım! Senden Senin muhabbetini, sevdiklerinin muhabbetini ve Senin muhabbetine ulaştıracak ameli istiyorum. Allahım! Senin muhabbetini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli kıl. ’” (Tirmizî, Deavat)
Diğer bir rivayette ise Efendimiz -sallallÂhu aleyhi ve sellem- şoyle dua ederlerdi:
“-Allahım! Beni Senin muhabbetinle ve sevgisi Senin katında fayda verecek olan kimsenin muhabbeti ile rızıklandır. Allahım bana ihsÂn ettiğin ve benim de kendilerini sevdiğim nimetleri, Senin sevdiğin ve rÂzı olduğun amelleri işleyebilmem icin bir kuvvet eyle. Allahım! Sevdiğim halde bana vermediğin şeyleri de zihnimi Senin verdiğin şeylerin meşguliyetinden kurtarıp tamamen Senin taatine yonelmeme bir vesile/sebep kıl.” (Tirmizi, Deavat)
SEVGİNİN DİLİ VAR MI? Her sevginin bir dili olması gerekir ki, sevginin dili de davranışlardır.
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz bir gun abdest almışlardı. Ashab-ı Kiram onun abdest suyunu alıp yuzlerine gozlerine surmeye başladılar. Nebî -sallallÂhu aleyhi ve sellem- onlara:
“- Nicin boyle yapıyorsunuz?” buyurdular. Onlar da:
- Allah ve Rasûlu ’nun muhabbeti sebebiyle dediler. Peygamber Efendimiz -sallallÂhu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdu:
“- Allah ve Rasûlunu sevmeyi arzu eden veya Allah ve Rasûlunun kendisini sevmesini arzu eden kişi:
Konuştuğunda doğru soylesin, Kendisine bir emanet verildiğinde onu en guzel şekilde ed etsin yani kendisine guvenen insanların bu emniyetini boşa cıkarmasın ve Civarındaki insanlara en guzel şekilde komşuluk yapsın.” (Beyhakî, Şuab) Diğer taraftan yerinde olmayan bir muhabbetin, insanı kor ve sağır yaptığı da (Ebû Davud, Edeb) bir gercektir. Muhabbetin zıddı olan nefretin yerinde kullanılmaması da bir sorumluluktur. Bu sebeple insanlar arası muamelelerde muhabbet ve nefret gibi hissiyat da itidal uzere olup dengeyi kaybetmemek gerekir. Allah icin muhabbet ve karşılığında Allah icin buğz temel bir îman olcusudur.
Allah Rasûlu -sallallÂhu aleyhi ve sellem- şoyle îkaz buyuruyorlar:
“-Dostunu severken olculu sev. Zira gunun birinde duşman olabilir. Duşmanına da olculu bir şekilde buğzet, cunku gunun birinde dostun olabilir.” (Tirmizî, Birr)
Yine Efendimiz sallallÂhu aleyhi ve sellem buyuruyor:
“-Şirk karanlık gecede Saf Tepesi ’nde yuruyen kara karıncanın hareketinden daha gizlidir. En kucuğu de zulum olan bir şeyi sevmek, adÂlet uzere olan bir şeye buğzetmektir. Din de zÂten muhabbet ve nefretten başka bir şey midir ki....” (HÂkim, Mustedrek)
Kalbte irade cok guctur. Onemli olan da lÂyıkına muhabbeti gerektiği olcude izhÂr ederken, mustahak olana nefrette de adÂlet ve insafı gozetebilmektir.
“İlÂhî! Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerin. YÂr et bize erdirdiklerini. Sevdin Habibini kainata sevdirdin, makam-ı ibrahimden makam-ı Mahmuda erdirdin; Server-i asfiya kıldın, hÂtem-i enbiy kıldın, Muhammed Mustafa kıldın. Salat-u selÂm, tahıyyat u ikram her turlu ihtiram O ’na, O ’nun Âl ve ashÂbına ve O ’na tÂbi olanlara y Rab!” (Elmalılı)
Kaynak: Abdullah Sert, Altınoluk Dergisi, Sayı: 449
İslam ve İhsan
SEVGİ (MUHABBET) NEDİR, KİME KARŞI VE NASIL OLMALIDIR?