"Muslumanım" demek ebedî kurtuluş icin yeterli mi? Suleyman Derin Altınoluk Dergisi'nin bu ayki sayısında Muslumanların dertleriyle dertlenmenin onemine değindi.MUSLUMANLARIN DERTLERİYLE DERTLENMEK

Sufiler genelde şahsi dindarlıkları ile one cıkarlar ve siyasi işlerden elden geldikce uzak durmaya calışırlar. Halkın idaresini ul ’ul emre bırakmayı ve gerekmedikce de onların işlerine karışmamayı tercih ederler.

HÂlbuki oyle zamanlar gelir ki ummet bugun de yakinen tanıklık ettiğimiz uzere din duşmanlarının orduğu buyuk tuzaklarla ateş cemberine atılabilirler. “Siz Musluman olduk demekle kurtuluvereceğinizi mi zannettiniz” ayetinin bir tecellisi olarak ashabı kiram bile buyuk imtihanlara tabi tutulmuşlar, yuce kitabımızın beyanı uzerine “mete nasrullah” “Allah ’ın yardımı ne zaman?” (Bakara, 214) demişlerdir.

NİCE ENDULUSLER CİĞERİMİZİ PARCALAMIŞTIR

O gunden bu gune de değişen aslında pek fazla bir şey olmamıştır, İslam ’ın en guclu olduğu donemlerde bile dunyanın bir ucunda Muslumanlar nice zulum cemberlerinden gecmiş, nice Endulusler ciğerlerimizi paralamıştır. İşte boyle durumlarda sufiler ister istemez ummetin geleceği ile ilgili siyasi konulara girmişler, muminlerin dertleriyle dertlenmişlerdir.

İMAM RABBANİ HAZRETLERİNİN DUASI

İmam Rabbani hazretlerinin bu dini duyarlılığını, İslami hassasiyeti mektuplarında acıkca gormekteyiz. İmam ’ın o gun zamanın padişahına yazdığı mektubunda Muslumanların durumu ile ilgili yaptığı tespitler kendisinin bu konudaki duyarlılığını gostermesi acısından cok onemlidir. İmam Rabbani, padişah Sadrı Cihana yazdığı mektubuna islami konudaki gayretlerin artırılması hususunda şu duayı yaparak başlar: CenÂb-ı Hak bizim ve sizin İslÂmiyet hakkındaki gayretimizi arttırsın. Sonra da tarihten ders alınması icin Muslumanların durumunu şu sozleri ile acıklar:

Bir asra yakındır İslÂmiyet garip durumda. Oyle bir donemdeyiz ki, kÂfirler İslÂm diyÂrında kÂfirlik ahkÂmını acıkca icr etmekle yetinmiyorlar, İslÂm ahkÂmının da butunuyle ortadan kalkmasını, İslÂm ’dan ve Muslumanlıktan bir eser kalmamasını istiyorlar. İş o noktaya ulaştı ki şayet bir Musluman İslam ’ın şiarı olan bir ameli yapmak istese ona olum acısı tattırıyorlar. (Mektubat, I, 81. Mektup)

CANAKKALE ’DEN SONRA İSLAM HAPSEDİLMEK İSTENDİ

İmam Rabbani ’nin o gun Hindistan icin soylediği sozler bugun bizim coğrafyamızda, Canakkale ile başlayan zorlu surecte kendini gostermiştir. Ecdadın savaş meydanlarında gosterdiği kahramanlık maalesef siyasi, kulturel ve diğer pek cok sahada devam ettirilemediği icin asırlarca İslamın bayraktarlığını yapmış olan ulkemizde İslam sadece mescitlere hapsedilmek ve İmam ’ın tabiri ile ondan hicbir iz bırakılmamak istenmiştir.

UMİT IŞIĞI YENİDEN PARLADI

Hamdolsun ki Allah ’ın nuru sondurulememiş ve bugun yeni bir umit ışığı yanmıştır. Ne var ki bu umit ışığının guclenip tum Âlemi aydınlatması icin yapılması gereken ciddi gayretlere ihtiyac vardır. Bu gayretlerin başında ise İslam ’a hizmeti kendine vazife bilen bir gencliğin yetiştirilmesi gelir.

İmam Rabbani'ye gore hayır hizmetleri arasında şeytanın en cok ağrına giden ve Allah katında en makbul olan sadaka İslam ’ın ayağa kaldırılmasına hizmet eden eğitim kurumlarını acmak ve bu tur muesseselerin ayakta kalması icin infakta bulunmaktır:

Malı harcama konusunda bazen nefs muvÂfakat edebilir. Ne var ki en yuksek derece; şerîati destekleme ve dini yayma konusunda mal harcamaktır. Bu niyetle bir gumuş harcamak, başka niyetle binlerce altın harcamaya denktir. (48. mektup)

İmam ’a gore o donemde ummetin cektiği sıkıntıların baş sebebi iyi yetişmemiş, nakıs ve haris aydın kesimlerinin ortalığı kaplaması, boylece hem kendilerini hem de Muslumanları yoldan cıkarmalarıdır. Bu durum maalesef bugun dahi gecerliliğini surdurmekte, aydın kesimlerin İslam ’dan uzak kalmışlığı veya din eğitimi almışların da yanlış tutumları Muslumanlara her yerde buyuk zarar vermektedir:

ALİMLER DUNYAYA DUŞKUNLUK GOSTERMEZ

Gercekten de din işlerinde baş gosteren her zaaf ve İslam milletini ustun kılma konusunda gosterilen her kusur; daima kotu Âlimlerin bereketsizliği ve niyetlerinin bozukluğu sebebiyle olmaktadır. HÂlbuki Âlimler dunyaya duşkunluk gostermez ve makam, riyaset, mal ve ustunluk sevdasından selamet bulurlarsa, işte onlar ahiret Âlimleri ve peygamber vÂrisi olurlar. Onlar mahlûkatın en ustunudurler. Kıyamet gunu murekkepleri, Allah yolunda şehid olan kimselerin kanlarıyla tartılacak olan nasipli kimseler bunlardır. “Âlimin uykusu ibadettir.” (Deylemi) Hadisi bu kesim icin gecerlidir. (33. mektup)

İmam ’a gore sağlıklı bilgi ile yetişmiş aydın kesimine ilaveten bir de din icin her tur fedakarlığı severek yapacak din yolunda sacını ve sakalını ağartacak bir kesime ihtiyac vardır. Bunlar ozellikle sufiye arasından cıkacak gonul insanları olup dine ve insanlığa hizmet etmek icin her fırsatı değerlendireceklerdir.

Hak TeÂl daima kendisiyle berÂber bulundursun. İnsanın îman ve sÂlih amel yolunda siyah sac ve sakalını ağartması ne buyuk nimettir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şoyle buyurmuştur:

“Kim İslÂm yolunda sacını ağartıp yaşlanırsa bağışlanmıştır” (Tirmizî, FezÂilu ’l-cihÂd, nr. 1638). (88. Mektup)

İmam ’a gore yukarıdaki vasıflara haiz olan hizmet ekibinin en onemli başka bir ozelliği ise cesaret ve atılganlığıdır. Yine sadr-ı cihan ’a hitap ettiği mektubunda şoyle der:

PÂdişÃ‚hlığın (yeni saltanatın) ilk donemlerinde eğer Muslumanlık guclenip yayılırsa ve Muslumanlar îtibar kazanırsa ne ÂlÂ! Allah korusun eğer bir duraklama meydana gelirse, Muslumanların işi cok zor olacaktır. Sana sığınırız, yardım et AllÂhım!

Netice olarak Muslumanlara duşen en buyuk vazife dini acıdan sağlıklı bilgiye sahip nesiller yetiştirmektir. Bunun imkan sahipleri de ellerindeki tum imkanları seferber etmelidir. İlmi olan ilmini maddi kaynağı olan bu kaynaklarını sarfedip, sacı ve sakalı bu yolda ağartırsa, devlet adamları da hak yolunda cesur olursa ufkumuz parlak olacaktır. Rabbimiz bu konuda tum mesul kesimlere muvaffakiyetler nasip etsin.

Kaynak: Suleyman Derin / Altınoluk Dergisi, sayı: 349
İslam ve İhsan