
İman ve inkar bakımından insanlar kac gruba ayrılır? İnanc bakımından insanlar...İnsanlar, iman ve inkar yonunden uc sınıfa ayrılır:
1- MU ’MİN Mu ’min; Allah ’tan başka ilĂ‚h olmadığına, Allah ’ın, kĂ‚inĂ‚tın yegĂ‚ne yaratıcısı olduğuna, butun ilĂ‚hlık sıfatlarında ve fiillerinde ortağı ve benzeri olmadığına, Muhammed ’in (s.a.v.), Allah ’ın, kullarını hidĂ‚yet icin hak dinle gonderdiği Peygamber ’i olduğuna inanan kimseye denir.[1]
Demek ki mu ’min once Allah ’ın varlığına, birliğine, tek yaratıcı olduğuna, O ’ndan başka yaratıcı olmadığına; eşi, dengi, benzeri, ortağı, oğlu, kızı, anası, babası olmadığına; hicbir şeye muhtac olmadığına; doğmadığına, doğurmadığına; her turlu kemĂ‚l sıfatlarla muttasıf, her turlu noksan sıfatlardan munezzeh olduğuna inanacak, sonra Hz. Muhammed ’in (s.a.v.) Allah tarafından gonderilmiş hak peygamber olduğuna, dolayısıyla onun Allah tarafından getirip bildirdiği kesin olarak sĂ‚bit olan butun dînî emir ve yasaklara inanacaktır. ÎmĂ‚n bolunme kabul etmediğinden, mu ’min sayılabilmek icin, îmĂ‚n esaslarının hepsine toptan ve her birine ayrı ayrı inanmak mecbûriyeti vardır. ÎmĂ‚n esaslarından birinin bile inkĂ‚rı, kufur sayılır.
“Kelime-i tevhid” dediğimiz “LĂ‚ ilĂ‚he illallah, Muhammedu ’r-Resûlullah” (Allah ’tan başka ilĂ‚h yoktur, Muhammed, O ’nun Peygamberidir) cumlesini veya “kelime-i şehĂ‚det” dediğimiz “Eşhedu en lĂ‚ ilĂ‚he illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhû ve resûluh” (Ben şehĂ‚det ederim ki Allah ’tan başka ilĂ‚h yoktur. Yine şehĂ‚det ederim ki Muhammed, O ’nun kulu ve Peygamberidir) cumlesini soyleyen, daha doğrusu Allah ’a ve Peygamberi ’ne inanan kişi mu ’mindir. Mu ’min olmak icin, her hangi bir kişi veya kurumdan izin almak gerekmediği gibi, merĂ‚sim yapmak da gerekmez.
ÎmĂ‚nın kazanılması kolaydır. Muhim olan, îmĂ‚nını son nefesini verinceye kadar korumak, ruhunu îmĂ‚nlı olarak teslim etmektir. Bu bakımdan îmĂ‚n, sırf dil ile ikrĂ‚rdan ibaret olmamalı, aksine îmĂ‚nın gereği olan kulluk vazifesini yapmak, dînî emir ve yasaklara bağlı kalarak omrunu devam ettirmek, bir mu ’min icin vazgecilmez bir dustur olmalıdır.
Kur ’Ă‚n-ı kerimde pek cok Ă‚yet, mu ’minlerin ne gibi husûsiyetler taşımaları gerektiğini bildirir.[2]
Hz. Peygamber de mu ’mini;
“Mu ’min, insanların mal ve canları hususunda kendisinden emin oldukları kimsedir.”[3] diye tĂ‚rif ederek, mu ’minin, Allah ’a ibĂ‚det ve kulluk vazifesini yapmanın yanında, insanlara iyi davranan, hicbir şekilde zarar vermeyen, guvenilir bir kişi olması gerektiğine dikkati cekmiştir.
2- KÂFİR Kufur, lugatta; “ortmek” demektir. Terim olarak ise, îmĂ‚nın zıddı olup “Allah ’ı ve Peygamberi inkĂ‚r etmeye ve yalanlamaya” denir. Rabbini inkĂ‚r edene kĂ‚fir denmesi, Allah ’ın verdiği nimetleri ve Allah ’a giden yolu ortmesindendir.[4] Esas kufur, Allah ’ı bilmemek, yani tanımamak ve yalanlamaktır. Bununla beraber bazan kufre alĂ‚met olan şeye de kufur denir. MeselĂ‚ ateşe, aya, guneşe, yıldızlara vb. ibĂ‚det etmek; peygamber oldurmek; haramları helal saymak vb. kufur alĂ‚metidir. Bunları yapmak, kufur sayılmıştır. Cunku bu tur fiiller ancak Allah ’ı inkĂ‚r edip yalanlayan kĂ‚firden cıkar.[5]
İnanc esaslarını diliyle ikrĂ‚r edip de kalbiyle tasdik etmeyenler, insanlar nazarında mu ’min sayılsalar bile Allah katında kĂ‚firdirler ki bunlara “munĂ‚fık” denir. Kalbiyle tasdik ettiği hĂ‚lde diliyle ikrĂ‚r etmeyenler ise, insanlar nazarında kĂ‚fir olsalar bile -Allah bilir- Allah katında mu ’mindirler.[6]
Mu ’mine, mu ’min; kĂ‚fire, kĂ‚fir demeli; mu ’mine, kĂ‚fir; kĂ‚fire, mu ’min dememelidir. Bunun mesûliyeti buyuktur. Nitekim Hz. Peygamber bu konuda şoyle buyurmuştur:
“Bir kimse diğer bir kimseyi fıskla veya kufurle itham etmesin. Aksi takdirde itham edilen arkadaşında bunlar yoksa, kelime kendine donderilir.”[7] Bu ve benzeri hadisler mu ’minleri, birbirlerini kufur ve nifĂ‚kla itham etmekten sakındırmaya yoneliktir. Yoksa bu tur bir davranış ve soz cok cirkin ve buyuk gunah ise de kufur olmaması gerekir. Her şeyin en doğrusunu şuphesiz Allah bilir. Ehl-i kıble ’yi yani Kıble ’ye yonelerek namaz kılmanın farziyetine inanan kimseyi tekfîr etmemek, Ehl-i Sunnetin prensiplerindendir.[8]
Kur ’Ă‚n-ı Kerimde pek cok Ă‚yette Yuce Allah, kĂ‚firlerin cehenneme gireceklerini ve orada devamlı kalacaklarını bildirir.[9]
Kufur Ceşitleri
Kufrun bazı ceşitleri vardır ki şunlardır:
a- Kufr-i inkĂ‚r; Allah ’ı hic tanımamak, varlığını kabul ve itiraf etmemek tarzındaki kufurdur. Bu, kalbiyle ve diliyle inkĂ‚rdır.[10]
b- Kufr-i cuhûd; Bu, Allah ’ı (kalben) bildiği hĂ‚lde, inkĂ‚r İblis ’in ve Firavun ’un kufru buna ornektir.[11]
c- Kufr-i inĂ‚d; Kalbiyle Allah ’ı bilmek, diliyle ikrĂ‚r ve itiraf etmek, fakat hasedi ve sapıklığı sebebiyle “İslĂ‚m”ı dîn olarak kabul etmemektir. Ebû Cehil ’in, Hz. Peygamberin amcası Ebû TĂ‚lib ’in kufurleri ve Hz. Peygamberin hak peygamber olduğunu bilen, fakat inadından dolayı onun peygamberliğini reddeden Yahûdî ve Hristiyanların kufru bu turdendir.[12]
d- Kufr-i nifĂ‚k; Diliyle inandığını soylediği hĂ‚lde kalbiyle inanmayan munĂ‚fığın kufru bu turdendir.[13]
e- Kufr-i cehlî; Kendi isteğiyle ama kufur olduğunu bilmeden kufur sozu soyleyen kişinin kufrudur ki bazı Ă‚limler cĂ‚hilliği sebebiyle bu kişinin kufre girmediğini soylerler.[14]
f- Kufr-i hukmî; Allah ’ın ve Rasûlunun yalanlama alĂ‚metleri olarak bildirdiği sozleri soylemek ve hareketleri yapmak suretiyle İslĂ‚m ’dan cıkmaktır. O hĂ‚lde her Muslumanın dinde hangi sozlerin ve fiillerin kufur sayıldığını bilmesi gerekir.[15]
Kufre Goturen İnanc, Soz ve Fiillerden Bazıları
Bir mu ’minin kufre girmesine sebep olabilecek bĂ‚tıl inanclar, sozler ve hareketler coktur. Biz bunlardan belli başlılarını zikretmek sûretiyle genel bir fikir vermek istiyoruz.[16]
İki veya daha fazla ilĂ‚ha inanmak, kufurdur. Put yapmak ve puta tapmak, kufurdur. Âlemin yaratıcısının, “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” gibi uc esastan meydana geldiğine inanmak, kufurdur. Allah ’ın eşi, oğlu, kızı, annesi, babası olduğuna inanmak, kufurdur. Allah ’tan başkasına secde ve ibĂ‚det etmek, kufurdur. Allah ’ın adĂ‚letsizlik ve haksızlık yaptığını soylemek kufurdur. Allah ’ın zĂ‚tı, sıfatları, isimleri, fiilleri, emir ve yasaklarıyla -şaka da olsa- alay etmek, bunları kucumseyici ifĂ‚deler kullanmak, kufurdur. Melekleri kucumsemek, ayıplamak ve onlara sovmek, kufurdur. “Melekler, Allah ’ın kızlarıdır” demek, kufurdur. Peygamberliği inkĂ‚r, kufurdur. Kur ’Ă‚n ’da peygamber olduğu bildirilenlerin (birinin bile olsa) peygamberliğini inkĂ‚r, kufurdur. Peygamberlerden ve insanlardan birine ilĂ‚hlık isnĂ‚d etmek, kufurdur. Peygamberleri kucumsemek, kınamak, hafife almak ve onlarla alay etmek, kufurdur. Kur ’Ă‚n ’ın beşer sozu olduğunu soylemek kufurdur. Nassları (Kur ’Ă‚n Ă‚yetlerini ve mutevĂ‚tir hadisleri) reddetmek (bir Ă‚yet ve bir hadis bile olsa) kufurdur. Nasslar, zĂ‚hiri uzere Yani Kur ’Ă‚n Ă‚yetlerini ve Hz. Peygamber ’in hadislerini okuduğumuz zaman ne anlıyorsak, bunların anlamı budur. Nassların zĂ‚hirî anlamlarını bırakıp da -BĂ‚tınîlerin iddia ettiği- bir takım gizli anlamlara sapmak kufurdur. Kur ’Ă‚n ’da bildirilen Allah ’ın sıfatlarını inkĂ‚r, kufurdur. KıyĂ‚meti, oldukten sonra dirilmeyi, amel defterlerinin verilmesini, hesĂ‚bı, sırĂ‚tı, mîzĂ‚nı, cenneti, cehennemi inkĂ‚r, kufurdur. Şeriatla (Dinle) alay etmek, şerîatı hafife almak, kufurdur. Allah ’tan (rahmetinden) umit kesmek, kufurdur. Allah ’tan (azĂ‚bından) emîn olmak, kufurdur. Gaybdan verdiği haberde, kĂ‚hinin doğru soylediğine inanmak, kufurdur. Haramı helal saymak, helali haram saymak, kufurdur. KĂ‚fir olmaya rĂ‚zı olmak, kufurdur. “Bunu, Allah emretse yapmam” demek, kufurdur. Ruhların tenĂ‚suhune (ruhun bir bedenden diğerine gecmesine) inanmak, kufurdur. Kur ’Ă‚n ’ı pisliğe atmak, kufurdur. Kur ’Ă‚n ’la -bir Ă‚yetiyle olsa bile- alay etmek, kufurdur. Bellibaşlı Kufur Sebepleri:
Kufre girmenin, kĂ‚fir olmanın pek cok sebebi vardır. Bunlardan belli başlıları şunlardır:
Kendini beğenme, kibirlenme, gururlanma (Firavun gibi). Makam, mevki, mansıb endişesi (Herakliyus gibi). Kınanma ve ayıplanma endişesi (Ebû TĂ‚lib gibi). 3- MUNÂFIK Kalbiyle Allah ’ı inkĂ‚r ettiği hĂ‚lde, diliyle inandığını soyleyene “munĂ‚fık” denir.[17] Kur ’Ă‚n-ı Kerim de munĂ‚fığı boyle acıklamaktadır:
“İnsanlardan bir takımları vardır ki, inanmadıkları hĂ‚lde, «Allah ’a ve Ă‚hiret gunune inandık!» derler.” (Bakara, 2/8) Bu Ă‚yette bahis konusu olanlar, dıştan mu ’min gorundukleri hĂ‚lde icten inkĂ‚rcı olan munĂ‚fıklardır. MunĂ‚fıkların yalancı olduklarını Yuce Allah şu Ă‚yette bildirmektedir:
“MunĂ‚fıklar sana geldiklerinde, «ŞĂ‚hidlik ederiz ki sen muhakkak Allah ’ın Peygamberisin!» dediler. Allah da bilir ki sen elbette O ’nun Peygamberisin. Allah hic şuphesiz munĂ‚fıkların yalancı olduklarına şĂ‚hidlik eder.” (MunĂ‚fikûn, 63/1)
Şu Ă‚yette munĂ‚fıkların kĂ‚fir oldukları bildirilmektedir:
“Onların sadakalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ’ı ve Resûlunu inkĂ‚r etmeleri, namaza ancak uşenerek gelmeleri ve istemeyerek sadaka vermelerinden başka bir şey değildir.” (Tevbe, 9/54) MunĂ‚fıklar, mu ’min olduklarını soyledikleri, hatta bazan ibĂ‚det ettikleri, namaz kıldıkları yani
dıştan Musluman gozuktukleri icin dunyada Musluman muĂ‚melesi gorurler. Cunku İslĂ‚m ’da, dış gorunuşe gore hukum verilir. Ama icten kĂ‚fir oldukları ve Muslumanları aldattıkları icin cezaları, cehennemin en alt tabakasında ebedî azĂ‚ba dûcĂ‚r olmak gibi ağır bir cezadır.
[1] ŞehristĂ‚nî, NihĂ‚yetu ’l-ikdĂ‚m, 472.
[2] Bunlardan bazıları icin bk. EnfĂ‚l, 8/2-4; Mu ’minûn, 23/1-11; HucurĂ‚t, 49/15.
[3] Tirmizî, ÎmĂ‚n, 12; NesĂ‚î, ÎmĂ‚n, 8; İbn MĂ‚ce, Fiten, 2; Ahmed Hanbel, III, 154.
[4] BağdĂ‚dî, Usûlu ’d-Dîn, 248.
[5] BĂ‚kıllĂ‚nî, Temhîd, 348.
[6] SĂ‚bûnî, BidĂ‚ye, 88; TaftĂ‚zĂ‚nî, Şerhu ’l-akĂ‚id, s. 154 .
[7] BuhĂ‚rî, Edeb, 44; Muslim, ÎmĂ‚n, 111, 112; Tirmizî, ÎmĂ‚n,
[8] RĂ‚zî, Muhassal, 240.
[9] Bazı Ă‚yetler icin bk. Âl-i İmrĂ‚n, 3/131; NisĂ‚ ’, 4/56; Tevbe, 9/49.
[10] Bakara, 2/6 Âyetinde zikredilen kufur, bu turdendir.
[11] Cuveynî, el-Akîdetu ’n-NizĂ‚miyye, 85.
[12] Bakara, 2/89; CurcĂ‚nî, Şerhu ’l-MevĂ‚kıf, s. 597.
[13] İbn Manzûr, LisĂ‚nu ’l-Arab, III, 273.
[14] Saim Kılavuz, ÎmĂ‚n-Kufur Sınırı, s. 59.
[15] Şerafeddin Golcuk, Suleyman Toprak, KelĂ‚m, 112.
[16] Bu konuda fazla bilgi almak isteyenler, kufur lafızlarıyla ilgili eserlere başvurabilirler. A. Saim Kılavuz, a.g.e., s. 98-160; Ali el-KĂ‚rî, a.g.e., s. 306-358; TaftĂ‚zĂ‚nî, Şerhu ’l-AkĂ‚id, s. 182-184.
[17] ŞehristĂ‚nî, NihĂ‚yetu ’l-ikdĂ‚m, 473.
Kaynak: Prof Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan