
Ahirete hazırlık icin neler yapmalıyız? Ahiret yolcusu icin en hayırlı azık nedir? Peygamber Efendimizʼin izah ettiği ahiret yolcusunun hazırlığı ve azığı...Hepimiz her an CenÂb-ı Hakkʼın huzûruna doğru mesafe alan yolcularız. Fakat hicbir yolculuğa hazırlıksız ve azıksız cıkılmaz.
AHİRET HAZIRLIĞI Peygamber Efendimiz, bir defasında Ebû Zer ’e:
“–Bir yolculuğa cıkmak istersen onun icin hazırlık yapar mısın?” diye sormuşlardı.
Ebû Zer:
“–Evet y ResûlÂllah.” diye cevap verdi.
Efendimiz devamla:
“–Peki, kıyÂmet gunu yolculuğu nasıl olacak? Beni dinle; o gun sana yarayacak olanı soyleyeyim mi?” diye tekrar sordular.
Ebû Zer buyuk bir heyecanla:
“–Evet y ResûlÂllah! Anam ve babam yoluna fed olsun!” karşılığını verdi.
Âlemlerin Efendisi bu defa şoyle buyurdular:
“–Yeniden dirilme gunu cok sıcak bir gundur. O gun ferahlamak icin şimdiden oruc tut!
Kabir yalnızlığı icin gece karanlığında iki rekÂt (teheccud) namazı kıl.
KıyÂmetin buyuk hÂdiseleri icin bir kere haccet ve muhtÂca bir sadaka ver.
Ya haklı yere bir soz soyle, yahut kotu bir soz soylemekten dilini alıkoy!” (İbn-i Ebi ’d-DunyÂ, KitÂbu ’t-Teheccud; GazÂlî, İhyÂ, I, 354)
CenÂb-ı Hak Âyet-i kerîmede şoyle buyuruyor:
“Ey îmÂn edenler! Allah ’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah ’tan korkun, cunku Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Haşr, 18)
CenÂb-ı Hak bu Âyet-i kerîmede Âhiretten “yarın” diye bahsediyor. Yani kÂfirlere hic gelmeyecekmiş gibi, gÂfillere ise cok uzakmış gibi gorunen kıyÂmet ve Âhiretin vaktini, zaman ve mekÂndan munezzeh olan Rabbimiz, “yarın” kadar yakın bir zamanla ifÂde buyuruyor.
Zaman mefhumunun ne kadar izÂfî olduğunu da;
“…Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gun, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (el-Hac, 47) buyurarak haber veriyor.
Dolayısıyla, hakîkatte “yarın” kadar yakın bulunduğumuz, sonsuz hayat olan Âhirette saÂdet mahsullerini derebilmek icin, bugun dunya tarlasına sÂlih amel tohumlarını ekmekte gec kalmamalı, ihmalkÂrlık gostermemeliyiz. Vaktimizi oyle guzel değerlendirmeliyiz ki, bize “Yarın oleceksin!” denilse bile, hayat programımızda herhangi bir değişiklik yapma ihtiyacı hissetmemeliyiz!..
Şeyh SÂdî-i ŞîrÂzî ’nin şu îkazları ne kadar hikmetlidir:
“Âhiret azığını hayatında kendin tedÂrik et! Cunku sen oldukten sonra akraba hırsa kapılır; senin rûhun icin hicbir iyilikte bulunmazlar.
Altını, nîmeti elinde iken bugun sen ver! Sen oldukten sonra bunlar elinden cıkar, sahip olamazsın! Iztırap cekmemek istersen, ıztırap cekenleri hatırından cıkarma! Bugun hazine elinde iken lÂzım gelen yerlere cabuk dağıt, yarına bırakma! Cunku yarın anahtar elinden cıkmış olur. Azığını bugun sen kendin gotur. Oldukten sonra karından, cocuğundan şefkat bekleme!
Azığını obur dunyaya kendi goturen kimse, devlet topunu celmiş demektir.
Sırtımı beni duşunerek ancak kendi tırnağım kaşır, başkası kaşımaz.
Ne gibi servetin varsa avucunun ortasına koy, verilecek yerlere ver! Veremezsen, yarın dişinle elinin arkasını ısırırsın.”
AHİRET AZIĞI Ebediyet yolculuğunda lÂzım olan en hayırlı azığımızı, Yuce Rabbimiz şoyle beyÂn ediyor:
“…Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey muʼminler! Âhiret icin) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvÂdır. Ey akıl sahipleri! Benʼden (yani emirlerime muhÂlefetten) sakının.” (el-Bakara, 197)
CenÂb-ı Hak, kullarıyla dost olmak istiyor. Dostluğuna ulaşmanın yollarını, ilÂhî tÂlimatlarıyla tÂrif ediyor.
Dostluk ise, muştereklikten kaynaklanır. CenÂb-ı Hak ’la dost olmak icin; O ’nun sevdiğini sevmek, sevmediklerini de terk etmek şarttır. Âhirete goturulecek en kıymetli azık olan “takv” da AllÂh ’ın sevdiği guzel vasıflarla vasıflanıp O ’nun sevmediği cirkin vasıflardan titizlikle sakınma hassÂsiyetidir. CenÂb-ı Hakk ’ın dostluğuna nÂiliyet icin, O ’na takv hassÂsiyetiyle tezyîn edilmiş selîm bir kalp goturebilmek îcÂb eder.
Bu hakîkatten hareketle MevlÂn Hazretleri Mesnevî ’sinde şoyle der:
“CenÂb-ı Hakk ’ı dost edinmek istersen, şunu iyi bil ki, dostların yanına eli boş gidilmez. Dostların yanına eli boş gitmek, değirmene buğdaysız gitmeye ben­zer.
CenÂb-ı Hak Mahşer gununde kullarına;
«–KıyÂmet gunu icin ne armağan getirdiniz?» diye soracak ve ardından;
«–Sizi ilk yarattığımızda olduğu gibi, eli boş, azıksız olarak, tek başınıza ve muhtac bir hÂlde geldiniz. Haydi soyleyin bakalım; kıyÂmet gunu icin ne hediye getirdiniz? Yoksa sizde dunyadan Âhirete donmek ve AllÂh ’ın huzûruna cıkmak umidi yok muydu? Kur ’Ân ’ın kıyÂmet hakkındaki haberi, size boş mu gorunmuştu?» buyuracak.
Ey ahsen-i takvîm, yani en guzel vasıfta yaratılan insan! KıyÂmet gununu inkÂr etmiyorsan, O Dost ’un kapısına boyle eli boş olarak nasıl ayak atıyorsun? Bu fÂnî Âlemde uykuyu ve yemeyi-icmeyi azalt da, CenÂb-ı Hak ’la buluşacağın zaman icin bir hediye hazırla!..”
VelhÂsıl CenÂb-ı Hakk ’a goturulecek en guzel hediye, Oʼnun cemÂlî esmÂsının tecellî hÂlinde olduğu, munevver, musaff ve latîf bir gonul aynasıdır
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan