Cehennem ’den cıkış var mıdır? Gunah işleyen muminler Cehennem ’de ebedi mi kalacak, yoksa cezaları bittikten sonra Cennet ’e girebilecekler mi? Cehennem ’den en son cıkan muminin hikayesi...Îman nîmetine kavuştuğu hÂlde, uzerinde gunah lekeleri bulunan kimseler, temizlenmek icin bir muddet Cehennem ’e giriftÂr olurlar. Bu kimseler, ya af ve şefaatle veya cezaları bittikten sonra Cehennem ’den kurtulup Cennet ’e nÂil olacaklardır.
CEHENNEM ’DEN CIKANLAR Nitekim Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuşlardır:
“…Mu ’minler, Cehennem ’den kurtulunca, orada kalan din kardeşlerinin kurtulması icin CenÂb-ı Hakk ’a ısrarla yalvarıp yakarır, yuksek sesle du ederler. Nefsim yed-i kudretinde olan AllÂh ’a yemin ederim ki; sizden hic kimse, borclusundan alacağını tam olarak alabilmek icin, mu ’minlerin kıyÂmet gunu Cehennem ’deki kardeşlerini kurtarmak maksadıyla AllÂh ’a yalvarmasından daha buyuk bir hırsla mucÂdele edemez. Onlar:
«−Ey Rabbimiz! (Cehennem ’de kalan kardeşlerimiz) bizimle bir­likte oruc tutar, namaz kılar ve haccederlerdi!» diye ısrarla niyazda bulunurlar.
Bunun uzerine kendilerine:
«−Haydi, tanıdıklarınızı cıkarın; bundan boy­le onların sûretleri Cehennem ’e haramdır.» denilecek.
Onlar da, kimi ba­caklarının yarısına kadar, kimi dizlerine kadar ateşe dalmış pek cok kim­seyi Cehennem ’den cıkaracaklar. Sonra:
«−Ey Rabbimiz! Sen ’in bize cıkarmayı emir buyurduğun kişilerden Cehennem ’de kimse kalmadı.» diyecekler.
(Fakat Hak TeÂl Hazretleri
«−Donun, kalbinde dinar ağırlığında hayır olan her kimi bulursa­nız onu da cıkarın!» buyuracak.
Bunun uzerine yine pek cok kimseyi cı­karacaklar. Sonra (tekrar):
«−YÂ Rabbi! Sen ’in emir buyurduğun kimselerden tek bir kişi bile bırakmadık.» diyecekler.
Hak TeÂl Hazretleri:
«−Geri donun! Kalbinde yarım dinar miktarı hayır olan her kimi bulursanız onu da cıkarın!» buyuracak.
Yine pek cok insanı cıkaracaklar. Sonra:
«−YÂ Rabbi! Sen ’in emir buyurduğun kimselerden Cehennem ’de tek bir kişi bile bırakmadık.» diyecekler.
Hak TeÂl Hazretleri yine:
«−Geri donun! Kalbinde zerre miktarı hayır olan kimi bulursanız onu da cıkarın!» buyuracak.
Yine bircok kimseyi cıkaracaklar. Sonra:
«−YÂ Rabbi! Cehennem ’de hicbir hayır (sahibi) bırakmadık.» diyecekler.”
Hadîs-i şerîfi rivÂyet eden Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallÂhu anh- buraya gelince şoyle der:
“Eğer bu hadis hususunda beni tasdik etmiyorsanız, Hak TeÂl Hazretlerinin:
«Şuphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kotuluk ise, onun cezasını adÂletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat artırır), kendinden de buyuk mukÂfat verir.»[1] Âyetini okuyuverin!”
Yine bu hadîs-i şerîfin devamında Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- sozlerine şoyle devam ettiler:
“Mu ’minlerin, Cehennem ’de hicbir hayır (sahibi bırakmadık) demeleri uzerine Allah -azze ve celle- Hazretleri:
«−Melekler şefaat etti, peygamberler şefaat etti, mu ’minler de şefaat etti, (o hÂlde) Erhamu ’r-RÂhimîn ’den başka şefaat edecek kalmadı!» buyurur ve Cehennem ’den bir avuc insan alır. (Bununla) Cehennem ’den, (sadece îmÂnı olup) hic hayır işlememiş, Âdeta komure donmuş birtakım insanları cıkarır ve onları Cennet yolları uzerinde olup «Hayat Nehri» denilen bir nehre atar. O nehirden onlar, selin getirdiği millerin icinde biten ot gibi cıkarlar.
Gormuyor musunuz, sel atıkları icinde biten ot; taş altında da, ağac altında da biter. Guneş ’e bakan ta­rafı bir parca sarımtırak ve yeşilimtırak olur. Golgede kalan tarafı ise bem­beyaz kalır.”
Bu son soz uzerine ashÂb-ı kirÂm:
“−YÂ ResûlÂllah, gÂliba Siz colde cobanlık yapmışsınız?!” dediler.
Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- sozlerine devamla:
“Artık Hayat Nehri ’nden boyunlarında inciden gerdanlıklar olduğu hÂlde cıkarılırlar. Cennetlikler onları (bu alÂmetle) tanırlar ve:
«İşte işlenmiş bir amelleri ve takdim ettikleri bir hayırları olmaksızın AllÂh ’ın Cennet ’e koyduğu, AllÂh ’ın Âzatlıları bunlardır!» derler.
Sonra Allah TeÂl Hazretleri:
«−Cennet ’e buyurun, (orada) gorduğunuz her şey sizindir.» buyurur.
Onlar da:
«−Ey Rabbimiz! Şu Âlemde hic kimseye vermediğin ih­sÂnı bize lûtfettin!» diyerek şukranlarını arz ederler.
Bunun uzerine Hak TeÂl Hazretleri:
«−Size bundan daha ustun bir atiyyem var!» buyurur.
Cennetlikler:
«−Ey Rabbimiz! Bundan daha ustun ne olabilir?» derler.
Hak TeÂl Haz­retleri:
«−Benim rızÂm!.. Bundan boyle ebediyyen size gazaplanmayacağım!» bu­yurur.” (Muslim, ÎmÂn, 302)
VARILACAK YERLERİN EN KOTUSU Unutulmamalıdır ki, din bir butundur. Hayatın her safhasını tanzim eder. Dolayısıyla da bazen yaşanıp bazen terk edilemez, omrun hicbir Ânında ihmÂle gelmez. Aksi takdirde kişinin bu dînî eksikliği kendisine gunah olarak yazılır ve -Allah korusun- CenÂb-ı Hakk ’ın affı veya O ’nun izniyle şefaat soz konusu olmadıkca, o eksikliğin sahibi Cehennem ’de cezÂsını ceker. Cehennem ise, Âyet-i kerîmelerin ifÂdesiyle; “varılacak yerlerin en kotusu”dur.[2]
CEHENNEM ’DEN EN SON CIKAN KİŞİ Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Cehennem ’den en son cıkan mu ’minin Cennet ’e kavuşmasını da şoyle haber vermişlerdir:
“…Nihayet Allah TeÂl kulları arasındaki meselelerde hukmunu tamamladıktan sonra, Cehennem ehlinden, Allah ’tan başka ilÂh olmadığına şehÂdet edenlerden (yani mu ’minlerden) dilediklerini cıkarmayı murÂd edince meleklere onları cıkarmalarını emreder. Melekler onları secde izlerinden tanırlar. Zira Allah TeÂlÂ, Cehennem ’e, Âdemoğlu ’nun secde izlerini yakmayı haram kılmıştır.
Melekler onları, kavrulup simsiyah olmuş vaziyette Cehennem ’den cıkarırlar. Uzerlerine «Hayat Suyu» denilen bir su dokulur de sel uğrağında biten yabanî reyhan to­humları gibi hızla canlanırlar. İclerinden birinin yuzu Cehennem ’e donuk olarak kalır:
«‒Y Rabbi! Kokusu beni zehirliyor, alevi de yakıyor! Ne olur yuzumu Cehennem ’den başka tarafa cevir!» der. Bu şekilde du etmeye o kadar devam eder ki nihayetinde CenÂb-ı Hak:
«‒İstediğini verirsem, sen başka bir şey daha istersin!» buyurur.
Kul:
«‒İzzetine yemin ederim ki hayır! Sen ’den, bundan başka bir şey istemeyeceğim!» der.
Allah TeÂl onun yuzunu Cehennem ’den başka tarafa cevirir. Bir muddet sabreden kul dayanamayıp:
«‒YÂ Rabbi! Beni Cennet ’in kapısına yaklaştır!» der.
CenÂb-ı Hak:
«‒Başka bir şey istemeyeceğine dÂir soz vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu! Ne kadar sozunde durmaz, ahdine vef etmez birisin!» buyurur.
O kul, bu şekilde du etmeye devam eder. Nihayetinde CenÂb-ı Hak:
«‒Bu istediğini verirsem başka bir şey daha istersin!» buyurur.
Kul:
«‒İzzetine yemin ederim ki hayır! Sen ’den, bundan başka bir şey istemeyeceğim!» diyerek Allah TeÂl ’ya bu hususta pek cok ahitler, sozler ve mîsaklar verir. Bunun uzerine Allah TeÂl onu Cennet ’in kapısına yaklaştırır.
O kul, Cennet ’in icindeki guzellikleri gorunce, AllÂh ’ın dilediği kadar bir muddet sukût eder ama yine dayanamaz:
«‒YÂ Rabbi! Beni Cennet ’in icine koy!» der.
CenÂb-ı Hak:
«‒Başka bir şey istemeyeceğine dÂir soz vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu! Ne kadar sozunde durmaz, ahdine vef etmez birisin!» buyurur.
O da:
«‒Y Rab! Beni mahlûkÂtının en bedbahtı eyleme!» der ve bıkıp usanmadan du etmeye devam eder.
Bunun uzerine Allah TeÂl ona guler (yani ondan rÂzı olur). RÂzı olunca da Cennet ’e girmesine izin verir.
Cennet ’e girdiğinde o kula:
«‒Şunları şunları da iste!» diye (hatırlayamadığı ve bilmediği şeyler de hatırlatılır), o da ister. Sonra yine:
«‒Şunları şunları da iste!» denir. O da uzun uzun taleplerde bulunur. Nihayet butun arzu ve istekleri bitince Allah TeÂl ona:
«‒Bunların hepsi ve bir o kadarı daha hep senindir!» buyur­ur.”
Ebû Hureyre -radıyallÂhu anh-:
“Bu adam, Cennet ’e en son giren kimsedir.” demiştir. (BuhÂrî, Rikāk, 52)
Diğer bir rivÂyete gore, gunahları veya hatÂları sebebiyle Cehennem ’e giren mu ’minler, bir muddet azap gordukten sonra, CenÂb-ı Hak onları bir ceşit olumle oldurur ki fazla azap cekmesinler. Yanıp komur hÂline geldikten ve AllÂh ’ın dilediği kadar orada mahpus kaldıktan sonra da şefaatle oradan cıkarılırlar. Cennet nehirlerine atılarak kendilerine tekrar hayat lûtfedilir.[3]
Dipnotlar:
[1] en-NisÂ, 40.
[2] Bkz. el-Bakara, 206; Âl-i İmrÂn, 12.
[3] Bkz. Muslim, ÎmÂn, 306; İbn-i MÂce, Zuhd, 37.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
CENNET VE CEHENNEMİN OZELLİKLERİ NELERDİR?