
Yeryuzunde Allah ’ın halifesi olma şerefîne eren insanlar. Rablarının kendilerine verdiği mahdut salahiyeti Allah adına, Allah ’ ın onlardan istediği şekilde yerine getirmekle mukellef tutuldu.Cenab-ı Allah, hic kıymeti olmayan topraktan, ilahî ışıkları sÂmedÂnî nurları taşıyan, şehvet ve gazabına rağmen, lisanında tevhid, kalbinde irfan nuru bulunan, bu hususiyetleriyle Allah ’ın rahmet ve comertliğinin delili olan bir varlık yaratmak istedi.(1) Bunu meleklerine “Muhakkak ben yeryuzunde bir halife yaratacağım.” (Bakara, 30) diyerek haber verdi. Melekler “Halife ne demektir ya Rabbi? dediklerinde, onlara “Yeryuzunde fesat cıkaran, hasedleşen, biri birini olduren bir soyun sahibidir” demişti(2). Melekler de “Biz seni hamdinle tesbih ve seni (ayıplardan, eksiklerden) tenzih edip dururken, yeryuzunde bozgunculuk edecek, kanlar dokecek kimse mi yaratacaksın?” demişlerdi (Bakara, 30). Allah Teala yaratacağı halifesindeki ilahî ışık tarafını îma ederek “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.
Yeryuzunde Allah ’ın halifesi olma şerefîne eren insanlar. Rablarının kendilerine verdiği mahdut salahiyeti Allah adına, Allah ’ ın onlardan istediği şekilde yerine getirmekle mukellef tutuldu.(3) Bu mukellefiyetin adına en geniş manasıyla ibadet denildi: “Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56). Yani ibadet etmeye musait bir halde, ibadete elverişli bir şekilde yarattım. (4)
Peygamberimiz “Dunya tatlı bir yeşilliktir Allah Teala sizin ne yapacağınızı gormek icin, sizi halife olarak bu dunyaya gondermiştir(5). diyerek hilafet ile ibadet arasındaki irtibatı işaret ederken, Allah Teala da: “O Allah, sizi yeryuzunun halifeleri yapan, sizi imtihan etmek icin kiminizi derecelerle kiminizin ustune cıkarandır.” (En ’am, 165), “O, hanginizin amelinin, hal ve hareketlerinin daha guzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek icin gokleri ve yeri altı gunde yaratandır.” (Hud, 7), “O, hanginizin daha guzel amel (ibadet) edeceğini imtihan etmek icin olumu de hayatı da takdir edip yaratandır.” (Mulk,2) derken hilafetle imtihan arasındaki sıkı irtibatı haber vermiştir.
Bu bitmeyen bir imtihandır. Butun hayat boyu devam eden, ancak olum ile son bulan bir imtihandır. Kıyamete kadar da boyle devam edip gidecektir. Cunku dunya bunun icin yaratılmıştır; imtihan meydanıdır rahat ve istirahat yeri değildir istirahat ve rahat yeri ahirettir. İnsan ancak ahirette huzura kavuşabilir.
İmtihan, ona gereken hilkatin mevcudiyetini ister.(5) Cenab-ı Allah bunun icin onu imtihan anlama vasıtalarıyla techîz etmiştir.(6) “Hakıykat biz insanı biri biriyle karışık bir damla sudan yarattık. Onu, imtihan etmek icin işitici ve gorucu yaptık. (insan, 2) Allah Teala, insanı zahirî ve batınî techizatla donattıktan sonra, ona, hidayet ve dalalet, hayır ve şer yollarını, necat ve helak sebeplerini beyan etmek icin(7) Peygamberleri vasıtasıyla kitaplar gondererek imtihanın mevcudiyetini ve sınırlarını gosterdi. Bundan sonra iş insana kalıyor”... İster şukredici olsun, isterse nankor olsun.” (İnsan, 3)
İMTİHANDAN ONCE İMANİmtihan once îman babında olur. Bu husustaki muvaffakiyet, yani insanın şukur ve îman yolunu tercîh ederek, bunu başarması imtihanın nihayeti değildir. “İnsanlar! inandık ’ demeleriyle, bırakılacaklarını ve imtihana cekilmeyeceklerini mi sandılar.” (Ankebut, 2) Halbuki “Mumin olan erkek ve kadın Allah ’a kavuşana ve uzerlerinde hic hata kalmayana kadar, malı, nefsi ve evladı hususlarında belalardan kurtulamaz.”(8)
Kim bu imtihana razı olmaz ve bunu cok bulursa Allah ’a savaş acmış olur insan fitnelerle, belalarla başbaşa kaldığında inanclarında dirayeti, taviz vermeden her turlu imtihandan halis kalple cıkması lazım ki “Ey iman edenler, Allah ’a, O ’nun Peygamberine ve gerek o Peygamberine ayet ayet indirdiği kitabı Kur ’an ’a, gerek daha evvel indirdiği kitaplara imanda sebat edin.” (Nisa, 136) Ayetindeki emri ilahiye uymuş sayılsın.
İnsanların îmanları hususunda, ceşitli fitnelerle karşı karşıya bırakılarak imtihana tabî tutulmaları değişmez bir esas, ilahî bir kanundur.(9) Bu imtihan, muminlerin batıl yolların sahipleri tarafından işkencelere maruz bırakılması, zulum erbabına karşı cıkacak gucten yoksun olmaları gibi hallerle olabileceği gibi, bunlardan daha ağır olarak şehvet ve nefis fitneleriyle de olur.(10)
Hicretler, vatandan surulmeler, duşmanlara karşı cihad ve benzeri gercekten meşakkatli mukellefiyetler, fakr-u zaruret, kıtlık, canlara ve mallara gelen musibetler hep sabırları, îmandaki sebatı yoklamak, muhlis olanı, muhlis olmayandan ayırdetmek icindir.(11)
Kur ’an-ı Kerim bu bitmeyen imtihanı bela, ibtila fitne kelimeleriyle haber verir. İlk iki kelime “imtihan ve tecrube etmek” manasına, hem hayırlar verilerek, hem serler verilerek yapılan imtihanlar icin kullanırlar.(12) “Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de ibtila ediyoruz”(Enbiya, 35/A ’raf, 168) ayeti bunu acıkca gostermektedir. îmtihana tabî tutulan icin, bu, hayır olsun şer olsun, bir mihnet demek olduğu icin, ibtila daha ziyade meşakkatli şeyler icin kullanılmıştır.(13) Bunun icin Kuran ’da imtihan vesilesine cokca “musîbet” denilir ve insanın malı, canı ve ailesine isabet eden, hoşnut olmadığı her bir şey manasında kullanılır. Hoşnutsuzluğu az olsun cok olsun değişmez. Hatta, ayağına diken batması, sivri sineğin onu ısırması, terliğinin ayakkabısının kayışının kopması, lambasının sonuvermesi hep birer musibettir, imtihan vesilesidir. Resulullah şu veciz hadisleriyle beyan buyurmuşlardır: “Mumine eziyet veren her şey onun icin bir musibettir ve eğer bunlara sabrederse ecri vardır.”(14)
İman, muhafazası gereken hassas ve kıymetli bir emanettir. Onu muhafaza sabırla, cihatla tahammulle ve devamlı uzerine titreyip gayret etmekle olur. “İnandık” demekle iş bitmez.
BİTMEYEN BİR İMTİHANBir anlık neşemizin hemen peşi sıra uzun uzuntuler yaşıyoruz. Nicin!? Cunku insanlar, omurler boyu surecek, insanlık var olduğu muddetce devam edecek “bitmeyen bir imtihan” dadır. Kim imtihan dunyasını, rahat alemiyle karıştırır ve burada huzurlu olmak isterse yanılır.
Kim bu imtihana razı olmaz ve bunu cok bulursa Allah ’a savaş acmış olur. Bu da zavallı gucsuz bir varlık olan insanın, Kadir-i Mutlak Allah ’la savaşıdır ki cok gulunctur. Aklı Selim sahibine duşen, icinde bulunduğu imtihanda başarılı olmaya calışmaktır.
Her insan başına gelenleri bu imtihan cercevesinde tefekkur ederse kendi imtihanını rahatca muşahede edecek ve Rabbisinin onu yeryuzune başıboş salıvermediğini, daima ilahî bir murakabe altında bulunduğunu gorecektir: “Yaa, sizi hakîkaten boş yere yarattığımızı ve sonunda bize dondurulmeyeceğinizi mi zannediyorsunuz!” (Mumi-nun, 115) “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zannediyor!” (Kıyame, 36) Eğer oyle zannediyorsanız hata ediyorsunuz.
Dipnotlar : 1) Kitabu ’n-Nefs ve ’r-Ruh ve Şerhu Kuvvahuma, Fahruddîn er-Razî, thk., M. Sagîr Hasan Masumî, İslamabat, 1388/1968, s. 10. 2) Tefsîru ’t-Taberî.Ebu Cafer et-Taberî, Bulak, 1323 ’den ofset, Darul-Ma ’arif, ve Kahire, 1978, 1/157. 3) Tefhîmu ’l-Kur ’an, Mevdudî, trc.: Halil Zafır, Hilal Yayınları, Ankara, trs., s.79. 4) Ruhu ’l-Ma ’anî, Şıhabuddîn Mahmud el-Alusî, Daru îhya-i Turasi ’ı- ’Arabıyye, Beyrut, trs., 27/20-21. 5) Fathu ’l-Kadîr, Muhmmed, b. Ali. eşr Şevkanî, el-Kahire, 1964, 3/324. 6) Fi Zılali ’l-Kur ’an, Seyyid Kutub, 4.tab, Darul- ’Arabıyye, Beyrut, trs., 7) et-Tefsîru ’1-Kebîr, Fahruddîn er-Razî, el-Matbaatu ’1-Behiyyetu ’l-Mısriyye ’-den, Daru ’1-Kutubi ’l-ilmiyye, Tahran, trs., 30/237. 8) es-Sunen, îmam Tirmizî, thk.: A.M. Şakir ve arkadaşları, Mısır, 1358, Zuhd, 56 (4.cılt, s.602). 9) Fi Zılali ’l-Kur ’an, 20/105. 10) A.g.e., 20/105-106. 11) el-Keşşaf, Carullah ez-Zemahşerî, Matbaatu Mustafa el-Babî, Mısır, 1395/1966 ’dan ofset, Daru ’l-Ma ’arif, Beyrut, trs., 3/195. 12) Tefsîru ’t-Taberî, 1/217. 13) Hak Dini Kur ’an dili, M. Hamdı Yazır Elmalılı, 3. baskı, Eser Kitabevi, istanbul, 1970, 1/490. 14) Ruhu ’l-Ma ’anî, 2/23.
Kaynak: Prof. Dr. Lutfullah Cebeci, 1986 - Nisan, Sayı: 2
İslam ve İhsan