
Allah ’ın buyruklarını gozet ki, Allah da seni gozetip korusun.Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhum ’dan nakledildiğine gore şoyle demiştir:
Bir gun Hz. Peygamber ’in terkisinde bulunuyordum. Bana:
“Yavrucuğum, sana bazı kaideler oğreteyim” dedi ve şoyle buyurdu: “Allah ’ın buyruklarını gozet ki, Allah da seni gozetip korusun. Allah ’ın (rızÂsını) her işte onde tut, Allah ’ı onunde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah ’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah ’tan dile! Ve bil ki, butun bir ummet toplanıp sana fayda temin etmeye calışsalar, ancak Allah ’ın senin icin takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer butun ummet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah ’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Cunku artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik soz konusu değildir.) Tirmizî, KıyÂmet 59
Tirmizî dışında bir rivayette de (Ahmed İbni Hanbel, Musned, I, 307) şoyle buyurulmaktadır: “Allah ’ın emir ve yasaklarını gozet, O ’nu onunde bulursun. Bolluk icindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) sen Allah ’ı tanı ki O da darlığa duşunce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmamış olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bil ki zafer sabırla, sevinc uzuntuyle, kolaylık da zorlukla birliktedir.”
ALLAH ’IN BUYRUKLARINI GOZET Kİ, ALLAH DA SENİ GOZETİP KORUSUN Hz. Peygamber, zaman zaman sahÂbî cocuklarını terkisine bindirirdi. Hadisimiz, on yaşlarındaki Abdullah İbni Abbas ’ın da Hz. Peygamber ’in bu tur iltifatlarına mazhar olduğunu ve ayrıca iman ve ahlÂk esaslarını ondan oğrenme şansına kavuştuğunu gostermektedir. Hadis, “Allah ’ın buyruklarını gozet ki, Allah da seni gozetip korusun!” tavsiyesinden oturu buraya alınmıştır. Zira bu beyÂn, “Onu goruyormuşcasına Allah ’a kulluk etmek” diye tarif edilen ihsÂn ve ilÂhî denetimin bir başka şekilde dile getirilmesidir.
Hadisteki kaideler Allah, kader ve oteki insanlardan gelecek fayda-zarar konularına acıklık getirmekte, takdir edilenden başkasının kişiye ulaşmayacağını, ulaştırılamayacağını, acık-secik anlatmaktadır. Neticede mu ’min icin gozetilecek asıl noktanın, sadece Allah ’ın emir ve yasakları olduğu belirtilmiş olmaktadır. Hadis, kaderde olmayanın başa gelmeyeceği guvencesini vermektedir. Kaderin ise, coktan tesbit edildiğini, artık onda bir duzeltme ya da değiştirmenin kesinlikle olmayacağını bildirmektedir. O halde mu ’minlerin yersiz kuşkulara kapılmalarına gerek yoktur. Onlar inancları doğrultusunda yaşamaya bakmalıdırlar.
Kulun butun himmet ve dikkatini Allah ’a cevirmesi gereği herhalde ancak bu kadar guzel ve guclu ifade edilebilirdi. Biz bu hadise sunnetu ’llah ’a ait bazı esasların tebliği ve ta ’limi de diyebiliriz.
el-Mukadder l yuğayyer (takdir olunan değişmez), nasîbuke yusîbuke (nasibin seni bulur), “alın yazımmış” gibi sozler, sorumluluğu kadere yukleyip sorumsuzluğa kapı acacak şekilde değil, mu ’mini hayatta kendi değer olculeri cercevesinde surekli bir guven ve faaliyet icinde tutacak bicimde anlaşılıp yorumlanmalıdır. Yani tam teslimiyet icinde tam faaliyet... Galiba ilk musluman nesillerin en belirgin vasıfları da bu idi… Başarı bu cizgide yurumektedir.
Bir konuda şartların tamamen lehte veya aleyhte gozukmesi, takdirin onune gececek değildir. Bir başka deyişle gorunur şartlar herkes icin aynı sonucları doğurmaz. Bunun tabii neticesi de, herkesin karşılaştığı sonuca razı olması isyan psikolojisi ve davranışı gostermemesidir.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ 1. Allah ’ın ilminde herhangi bir değişiklik soz konusu değildir.
2. Hadisimiz murÂkabe, Allah ’ın emirlerine riayet, tevekkul ve kulların Allah ’a olan ihtiyacları gibi pek onemli konulara ışık tutmaktadır.
Kaynak: Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan