Akıllı ve aciz insan arasındaki fark nedir?Ebû Ya ’l ŞeddÂd İbni Evs radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Akıllı kişi, nefsine hÂkim olan ve olum sonrası icin calışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tÂbi kılan ve Allah ’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli goren)dir.” (Tirmizî, KıyÂmet 25. Ayrıca bk. İbni Mace, Zuhd 31)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Sonlu bir dunyada sorumlu ve belli bir omre sahip olan insanoğlu, dunyayı ve sonrasını değerlendirirken bazı guc odaklarının tesiri altında kalmıştır. Bunlar iman, dunya, nefis, oteki insanlar ve şeytandır.
“Nefse hakimiyet” ve “olum sonrası icin gayret” şeklinde belirlenmiş olan akıllılık gostergeleri, buyuk olcude kÂmil, yani etkili bir iman ile alÂkalıdır. “Nefse hakimiyet”, aklı hayata egemen kılmak demektir. “Âhiret” ise, akıllılıkta dikkate alınacak cok onemli ve temelli bir unsurdur. Davranışlarını Âhiretteki sonuclarını dikkate alarak ayarlamak gercek anlamda “akıllı kişi”lerin tavrıdır. “Herkes yarın icin onceden neler gonderdiğine dikkat etsin.” (Haşr sûresi, 18) Âyeti, “olum sonrası icin denetimli calışan”ların ne kadar isÂbetli ve akıllı işler yaptıklarını belgelemektedir. Nitekim İmam Tirmizî, bizim “nefsine hÂkim olan” diye tercume ettiğimiz ifadenin “kıyamette hesaba cekilmeden once oz nefsini hesaba ceken kişi” demek olduğuna işÃ‚ret etmektedir. Sonra da bunu desteklemek uzere iki goruş nakletmektedir.
AHİRETTEKİ HESAP Hz. Omer demiş ki: “Hesaba cekilmeden once kendinizi hesaba cekin. Buyuk duruşma icin hazırlık yapın. Âhiretteki hesap, ancak dunyada nefsini hesaba cekmiş olanlar icin hafif ve kolay olacaktır.”
Meymûn İbni MihrÂn ’da şoyle der: “'Kul, yediğini ve giydiğini nereden karşılıyor?' diye ortağını gozetleyip durduğu gibi, kendi oz nefsini denetlemedikce asla takv sahibi olamaz.” Sevgili Peygamberimiz bir başka hadîs-i şerîflerinde:
“İşlerin asıl değeri sonuclarına gore olculur” (BuhÂrî, Kader 5; RikÂk 33; Tirmizî, Kader 4) buyurmuştur. İnsanın akıllısı ve hası da Âhirette belli olur. Orada, hayatının hesabını yuz akıyla verebilen kişi, dunyayı iyi yonleriyle Âhirete taşımayı başarmış demektir. Hadisimizdeki “akıllı kişi” tarifine uymuştur. Başkalarının onun hakkında şoyle veya boyle konuşmalarının hicbir kıymeti yoktur.
ACİZLİĞİN ALAMETİ Âcizliğin alÂmeti olarak hadiste “nefsini hev ve heveslerine tÂbi kılmak” sonra da “Allah ’tan dileklerde bulunmak” sayılmıştır. His ve hevesleri peşinde omur tuketen insanlar, zaman zaman kapıldıkları hesap verme kaygısı sonucu boş umitlere ve temennilere kucak acarlar. Kuruntulara kapılırlar. Tabiî bunlar neticeyi değiştirmez. Nefsine uymuş kişilerin belki de tek careleri kuruntularıyla avunmaktır. Şu Âyetler ne kadar ciddi uyarıdır:
“Ey insanoğlu, seni yaratıp sonra şekil veren, duzenleyen, mutenÂsib kılan, istediği şekilde terkib eden, cok comert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitÂr sûresi, 6-8) “Kullarıma benim, bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azab olduğunu haber ver!” (Hıcr sûresi, 49-50)
Allah TeÂl ’dan dilekte bulunmak dinimizde teşvik edilmiştir. Ancak boylesi bir umit icin kendine duşeni yapmış olmak da gereklidir. Bakara sûresi ’nin 218. Âyetinde Allah ’ın rahmetini umut etmek icin iman, hicret ve cihad gibi dinin temel gereklerini yerine getirmiş olmak lÂzım geldiği anlatılmaktadır. Herhangi bir iş yapmadan kuru kuru umitte ve dilekte bulunmaya “temennî” denilmektedir. Boylesi kuru bir temenni ile yetinen kişi, elbette kendisinden beklenen akıllılığı gosterememiş, en ciddi konuda en anlamsız bir davranış sergilemiş demektir. Boyle bir davranış ise, bir Âyet-i kerîmeye gore -Allah korusun- dini eğlence-oyun yerine koyan kÂfirler ile aynı durumu paylaşmak olur. Bu durumda Allah ’ın mağfiretini ummak, bazı cahiller gibi, “Allah beni de affetmeyecekse kimi affedecek” şeklinde ciddiyetten uzak sozler sarfetmek tam anlamıyla “Allah ile aldanmak” olur. Nitekim “Allah ile aldanmak, gunah işleyip dururken bağışlanma ummak”tır. (bk. Aclûnî, Keşfu ’l-hafÂ, II, 136.)
Bu durumdakiler şu Âyeti hatırlamalıdırlar:
“İşte Rabbinize karşı beslediğiniz bu zannınız, sizi helÂk etti, ziyÂna uğrayanlar olup cıktınız.” (Fussılet sûresi, 23) Bir de unutulmamalıdır ki kuruntu, şeytanın insanları yanıltma taktiklerindendir. (bk. Nis sûresi, 120)
Hadisten Oğrendiklerimiz Akıllılık ve ileri goruşluluk, davranışlardan belli olur. Akıllı-akılsız tesbiti ve tarifi, dunya ve Âhireti algılama ve değerlendirme, dunyada iken Âhirete hazırlanma durumuna gore yapılır. İddialara veya temennîlere gore değil. Allah TeÂl ’nın “gazabını aşkın rahmeti”nden yararlanabilmek icin, iman ve İslÂm cercevesinde kendine duşeni yapma gayreti icinde bulunmak gerekir. Zira, “Allah ’ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır.” ( ’raf sûresi, 56) Nefsi her zaman denetleyip hesaba cekmek gerekir. Allah amellere sevap verir, amelsiz temennilere değil. Kaynak: Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan