Allah TeÂl insanlara pek kıymetli kabiliyetler ve sayıya gelmez nimetler lutfetmiştir. Bunların maksatsız olduğunu duşunemeyiz. CenÂb-ı Hak aynı zamanda kullarından bazı şeyler istemekte, emirlerine itaat edenlere mukÂfÂt vaad edip isyankÂrları da azap ile korkutmaktadır.DUNYADA AHİRET İCİN VARIZ - OSMAN NURİ TOPBAŞ Ahiret, Allah ’ın vaadinin tahakkuk edeceği, dunyada yapılan amellerin karşılıklarının alınacağı, zerre kadar iyilik veya kotuluğun bile goruleceği muazzam bir hesap gunudur. Âhiret hayatı olmasaydı herkesin yaptığı yanına kÂr kalır ve dunyada haksızlığa uğrayan, zorluk ve sıkıntı icinde ahlÂklı bir hayat yaşayan kişilerin gayretleri boşa giderdi. CenÂb-ı Hak şoyle buyurur:
“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?” (KıyÂme, 36)
“Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize dondurulmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mu ’minûn, 115)
KAİNAT KISSASI Dunyada bazı insanlar zÂlimlerin hukmu altında ezilip somurulur, işkenceye maruz kalır ve hayatta sıkıntı ve darlıktan başka bir şey gormez. Bunun karşısında bazıları da dunyada mutluluk, refah ve nimetler icinde yaşar, zayıflara zulmederler. Bu iki grubun hayat hikÂyesi; hak ve adÂletin yerini bulacağı bir devir gelmeden olum perdesiyle sona erebilir mi? Bir tiyatro grubunun, birinci sahneyi sergiledikten sonra perdeyi kapatıp, hÂdiseleri yarım ve izaha muhtac bir vaziyette bırakarak oyunu sona erdirdiği hic gorulmuş mudur?! Boyle bir şey olsa, iyice meraklanmış ve oyunun maksadını oğrenmeye calışan seyirciler ne duşunur acaba?! Akıllı bir cocuk bile oyunun bu şekilde bitirilmesini uygun gormez. Oyleyse her şeyi mukemmel yaratan ve her işten haberdar olan Allah TeÂl ’nın, bu koskoca kainat kıssasını, bir cocuğun bile yapmayacağı cirkinlikte sergilemiş olması nasıl duşunulebilir?![1]
AHİRET OLMASA ONLARIN HAKKINI KİM ALACAK? FÂil-i mechûl bir cinayete kurban giden veya zulme uğrayıp muhtelif sebeplerle hakkını alamayan insanların ve yakınlarının hÂlini duşunelim! Âhiret olmasa onların hakkını kim alacak?
İnsanda sonsuzluk duygusu mevcuttur. Bu dunyadaki ayrılıkların, eksik kalmış hasretlerin bek Âleminde sona ereceği inancı insanı rahatlatır. Âhiretle alÂkalı Âyet ve hadisler, insandaki bek duygusuna cevap verir ve olumle her şeyin bitmediğine delalet eder. Bunun aksine yok olup gitme duygusu ise insanı strese, umitsizliğe, sorumsuzluğa ve fırsat bulduğunda haksızlık yapmaya sevkeder.
CENNETTE NE KADAR YAŞAYACAĞIZ? Psikiyatrist Dr. Yusuf Karacay şoyle anlatır:
“Hic unutmam, kucukluğumde anneme sormuştum:
«–Anne biz olunce ne olacağız?»
«–Cennete gideceğiz yavrum.»
«–Tamam da, ondan sonra ne olacak? Yani Cennette ne kadar yaşayacağız?»
Annem de her halde: «Cocuk bu yaşta sonsuzluktan anlamaz; uzun bir zaman soyleyeyim de rahat etsin” diye duşunmuş olsa gerek ki:
«–1000 yıl yaşayacağız yavrum» demişti. O kadar uzulmuştum ki, o kucucuk zihnim:
«–İster 10 yıl, ister 1000 yıl, sonucta yok olacaksak ne anlamı var? Ben sonsuzluk istiyorum, yok olmak istemiyorum» demişti.”[2]
Bu dunya eksik ve fÂnîdir. Buradaki nimetler de sonlu ve sınırlıdır. HÂlbuki Allah ’ın lutfu ve nimetleri sonsuz, sınırsız, bÂkî ve ebedîdir. Şu halde ne kadar cok olursa olsun ilÂhî nimet ve lutuflar şu fÂnî Âlemdekinden ibÂret değildir. CenÂb-ı Hak burada bahşettiği nimetlerini orada tamamlayacaktır. O Âlem bu Âlemi tamamlıyor olmasaydı, Hak TeÂl ’nın nimet ve lutufları gecici ve fÂnî olur, bu Âlem de yarım ve noksan kalırdı.[3]
İcinde yaşadığımız şu Âlemi en guzel şekilde yaratan Allah Y, Âhiret diye farklı bir Âlem daha yaratacağını vaad ediyorsa bundan şuphe etmeye kimsenin hakkı yoktur. Zira CenÂb-ı Hak buna kÂdir olduğunu bize her an ispat edip durmaktadır.[4]
[1] Prof. Dr. M. S. Ramazan el-Bûtî, Kubra ’l-yakîniyyÂti ’l-kevniyye, s. 180.
[2] http://www.zaferdergisi.com/article/?makale=182.
[3] Prof. Dr. Suleyman Uludağ, İslÂm ’da Emir ve Yasakların Hikmeti, s. 63.
[4] Doğumdan Sonra Hayat Var Mı?
Anne rahmine duşen ikiz kardeşler onceleri her şeyden habersizmiş. Haftalar birbirini izledikce onlar da gelişmişler. Elleri, ayakları, ic organları teşekkul etmeye başlamış. Bu arada, etraflarında olup biteni fark etmeye başlamışlar. Bulundukları rahat ve emniyetli yeri tanıdıkca saÂdetleri artmış. Birbirlerine hep aynı şeyi soyluyorlarmış:
“–Anne rahmine duşmemiz, burada yaşamamız ne harika değil mi? Hayat ne guzel şey be kardeşim!”
Buyudukce, icinde yaşadıkları dunyayı keşfe koyulmuşlar. “Hayatın kaynağı nedir?” diye araştırırken, anneleriyle onları birbirine bağlayan kordonu fark etmişler. Bu kordon sayesinde hicbir zahmet cekmeden, emniyet icinde beslenip buyutulduklerini anlamışlar ve:
“–Annemizin şefkati ne kadar buyuk! Bize bu kordonla ihtiyacımız olan her şeyi gonderiyor” demişler.
Aylar birbiri ardınca geciyor, ikizler hızla buyuyor, diğer bir ifÂdeyle “yolun sonu”na yaklaşıyorlarmış. Bu değişiklikleri hayretle temÂşÃ‚ ederken, bir gun gelip bu guzelim dunyayı terk edeceklerinin işaretlerini almaya, dokuzuncu aya yaklaştıklarında ise alÂmetleri daha kuvvetli hissetmeye başlamışlar. Durumdan telaşlanan ikizlerden birisi diğerine sormuş:
“–Neler oluyor? Butun bunların mÂnÂsı nedir?”
Kardeşi daha sÂkinmiş, ustelik bulundukları bu dunya coğu zaman ona yetmiyor; hissiyatıyla daha geniş bir Âlemi arzuluyormuş:
“–Tum bunlar bu dunyada daha fazla kalamayacağız anlamına geliyor. Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz artık!” demiş. Oteki:
“–Ama ben gitmek istemiyorum, hep burada kalmak istiyorum” diye haykırmış. Kardeşi:
“–Elimizden gelen bir şey yok, hem, belki doğumdan sonra bambaşka bir hayat vardır” demiş. Diğeri:
“–Bize hayat veren o kordon kesildikten sonra bu nasıl mumkun olabilir ki? Buradan ayrılmak zorunda kalırsak nasıl hayatta kalabiliriz, soyler misin bana? Hem, bak bizden once başkaları da buraya gelmiş ve sonra da gitmişler. Hicbiri geri gelmemiş ki bize doğumdan sonra hayat olduğunu soyleyebilsinler. Hayır, bu her şeyin sonu olacak” demiş ve karamsarlıkla eklemiş:
“–Hem belki de anne diye bir şey yok!” Kardeşi:
“–Olmak zorunda! Yoksa buraya başka turlu nasıl gelmiş olabiliriz, nasıl hayatta kalabiliriz ki?” diye itiraz etmiş. Oteki:
“–Sen hic anneni gordun mu? O belki de sadece zihnimizde var. Bir annemiz olduğu duşuncesi bizi rahatlattığı icin onu belki de biz uydurduk” diye ustelemiş.
Boylece, anne rahmindeki son gunleri derin muhÂsebeler ve tartışmalarla gecmiş. Sonunda doğum anı gelmiş catmış. İkizler dunyalarını terk ettiklerinde gozlerini başka bir dunyaya acmışlar ve biri sevincinden diğeri de utancından ağlamaya başlamış. Cunku gordukleri manzara hayallerinin bile otesindeymiş.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan