
Kur ’Ân-ı Kerîm ’de zikredilen “AshÂb-ı Rakîm”, İsrÂiloğulları zamanında yaşamış uc genctir. Onlar Allah'ı ve emirlerini ve aynı zamanda salih bir kulma olma cabasını bırakmadı. Allah'da onları unutmadı. İşte AshÂb-ı Rakîm'in ibretlik kıssası...
Kur ’Ân-ı Kerîm ’de zikredilen “AshÂb-ı Rakîm”, İsrÂiloğulları zamanında yaşamış uc genctir. (el-Kehf, 9)
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, onların pek cok yonden ibretlerle dolu kıssasını şoyle anlatır:
“Sizden evvelki ummetlerden uc kişi yola cıktılar. Yağmur başladı. Korunmak icin dağdaki bir mağaraya sığındılar. Derken dağdan bir taş yuvarlandı ve mağaranın ağzını tamamen kapattı. Birbirlerine:
«−VallÂhi sizi buradan sadÂkatten başka bir şey kurtaramaz. Onun icin her biriniz sadÂkatle yaptığı bir amelini vesîle edinerek AllÂh ’a du etsin!» dediler.
İclerinden birisi şoyle du etti:
«–AllÂh ’ım! Anne ve babam cok ihtiyardır. Ben Âileme, onlardan evvel bir şey yedirip icirmezdim. Gunun birinde hayvanları otlatmak icin uzaktaki bir ormana gitmiştim. Eve donduğumde onlar uyuyakalmışlardı. Onlardan evvel Âilece sut icmeyi hoş gormedim, anne babamı da uyandırmak istemedim. Elimde sut canağıyla bekledim. NihÂyet gun ağarırken annem ve babam uyandılar ve sutlerini ictiler.
AllÂh ’ım! Eğer bu işi Sen ’in rızÂn icin yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar!»
Bunun uzerine taş bir parca acıldı, lÂkin cıkılacak gibi değildi. İkincisi şoyle yalvardı:
«–İlÂhî! Amcamın bir kızı vardı. Bir erkek, bir kadını ne kadar cok sevebilirse, ben de onu o kadar seviyordum. Onunla beraber olmak istedim. LÂkin teklifimi kabul etmedi. Birkac sene sonra bir kıtlığa uğrayınca bana başvurdu. Kendini bana teslim ederse, ona yuz dirhem vereceğimi soyledim. CÂresiz kabul etti. Tam el uzatacağım sırada:
“–Allah ’tan kork da haksız olarak muhrumu bozma!” dedi.
Elimde imkÂn olduğu hÂlde, Allah ’tan korkarak ondan uzaklaştım. Verdiğim paraları da ona bağışladım.
AllÂh ’ım! Eğer bu işi sırf Sen ’in rızÂnı kazanmak icin yapmışsam, icinde bulunduğumuz belÂyı uzerimizden gider!»
Mağaranın kapısı bir parca daha acıldı, ancak yine cıkılabilecek derecede değildi. Ucuncu şahıs da şoyle du etti:
«–AllÂh ’ım! Ucretle birkac amele tuttum ve ucretlerini verdim. LÂkin biri ucretini almadan bırakıp gitti. Ona vereceğim parayı calıştırıp artırdım. Bir muddet sonra o adam yanıma gelerek:
“–Ucretimi ver!” dedi. Ben de:
“–Şu gorduğun deve, okuz ve koyun suruleri senin ucretinden uremiştir, al hepsini gotur!” dedim. O da:
“–Ey AllÂh ’ın kulu! Benimle alay etme!” dedi.
“–Seninle alay etmiyorum, hakîkati soyluyorum.” dedim. Bunun uzerine malları aldı ve hepsini surup goturdu.
İlÂhî! Eğer bunu Sen ’in rızÂn icin yapmışsam, icinde bulunduğumuz belÂyı uzerimizden defet!»
NihÂyet taş, mağaranın ağzından kaydı, onlar da mağaradan cıkarak yollarına devam ettiler.” (Bkz. BuhÂrî, Edeb 5, Enbiy 53, Buyûʻ 98, İcÂre 12, Hars 13; Muslim, Zikir, 100; Ahmed, IV, 274)
Bu gencler gibi oyle guzel sÂlih ameller işlemeliyiz ki hayatta karşımıza cıkan sıkıntı, musîbet ve imtihan anlarında onlara sığınabilelim! Bu amellerimizle tevessul ederek CenÂb-ı Hak ’tan yardım istemeye yuzumuz olsun!
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Genclik , Erkam Yayınları
İslam ve İhsan