
Kelime-i ŞahÂdet, İslÂm'ın beş şartından birincisi ve en muhimi olup, İslÂm ’a girişin temel şartı ve ilk harcıdır. Diğer ibÂdetler bu temel uzerine kurulur. “Ben şahÂdet ederim ki, Allah ’tan başka ilah yoktur, yine ben şahÂdet ederim ki, Muhammed O ’nun kulu ve Rasûlu ’dur” cumlesiyle ifÂde edilir.ŞahÂdet kelimesini dil ile soyleyip kalple de tasdik etmek her musluman icin gereklidir. İslÂm ’a da Kelime-i ŞahÂdet ile girilir. Peki Kelime-i ŞahÂdet'in fazileti nedir?
Ebû Hureyre (r.a) şoyle anlatır:
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in etrafında, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Omer ’in de bulunduğu bir grup insanla oturuyorduk. Bir ara Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) aramızdan kalkıp gittiler. Uzunca bir sure donmeyince, başına kotu bir hÂl gelmesinden korktuk ve telaşla yerimizden kalktık. Bu endişeyi ilk duyan bendim. Allah Rasûlu ’nu araya araya EnsÂr ’dan NeccÂr Oğulları ’na ait bir bahceye geldim. Giriş kapısını arayarak bahcenin etrafını dolandım; fakat bir kapı bulamadım. Bahcenin dışındaki bir kuyudan iceriye su veren kucuk bir ark gordum ve oradan buzulerek Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz ’in yanına girdim.
“–Ebû Hureyre! Sen misin?” diye sordular.
“–Evet, y Rasûlullah!” dedim.
“–Ne haber?” buyurdular.
“–Aramızda otururken kalkıp gittiniz; geri donmediğinizi gorunce, Siz ’e bir kotuluk yapılmasından korkup telaşlandık. İlk endişe duyan da ben oldum. Kalkıp bu bahceye geldim ve tilki gibi iki buklum iceri girdim. Diğerleri de arkadan geliyorlar” dedim.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):
“–Ebû Hureyre!” diye seslendikten sonra ayakkabılarını cıkarıp verdiler ve:
“–Şu ayakkabılarımı alıp geri don! Bu duvarın arkasında, gonulden inanarak «LÂ ilÂhe illallah» diyen kime rastlarsan, onu Cennet ’le mujdele!” buyurdular.
Kendisine ilk rastladığım Omer (r.a) oldu. Bana:
“–Ebû Hureyre! Bu elindeki ayakkabılar da nedir?” diye sordu. Ben de:
“–Bunlar Allah Rasûlu ’nun ayakkabılarıdır. Bunları bana, sozlerimin doğruluğuna alÂmet olsun diye verdiler ve gonulden inanarak «Allah ’tan başka hicbir ilÂh yoktur» diyen kime rastlarsam onu Cennet ’le mujdelememi emrettiler” dedim.
Bunun uzerine Omer (r.a) eliyle goğsume vurunca, arka ustu duşuverdim. Bana:
“–Don geri, Ebû Hureyre!” dedi.
Ben de hemen Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in yanına dondum; neredeyse hungur hungur ağlayacaktım. Meğer Omer (r.a) beni takip etmiş. Baktım ki arkamdan geliyor.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bana donerek:
“–Ne oldu sana, Ebû Hureyre?” diye sordular. Ben de:
“–Yolda Omer ’e rastladım. Benimle gonderdiğiniz haberi kendisine soyleyince goğsume oyle bir vurdu ki, arka ustu yere duştum. Bana geri donmemi soyledi” dedim.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) ona donerek:
“–Omer! Nicin boyle yaptın?” diye sordu. O da:
“–YÂ Rasûlallah! Anam babam Siz ’e feda olsun. Ebû Hureyre ’ye ayakkabılarınızı vererek, yolda rastladığı kimselerden butun kalbiyle «Allah ’tan başka hicbir ilÂh yoktur» diyenleri Cennet ’le mujdelemesini emrettiniz mi?” diye sordu.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) de:
“–Evet” diye beni doğruladılar. Omer (r.a):
“–Aman yapmayın y Rasûlullah! Halkın bu mujdeye guvenip tembelleşmesinden korkarım. Bırak ibadet etsinler!” dedi.
Bunun uzerine Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
“–PekÂlÂ, bırak onları!” buyurdular. (Muslim, ÎmÂn 52)
“LÂ ilÂhe illallah Muhammedun RasûlullÂh” Cennet ’in anahtarıdır. Ancak bir anahtarın, kilidi kolayca acabilmesi icin dişlere ihtiyÂcı vardır. Cennet anahtarının dişleri de ibÂdetler ve sÂlih amellerdir. Aslında Efendimiz (s.a.v) bunu kastediyordu. Omer (r.a) ise bazı anlayışsız insanların bu hadîs-i şerîfe guvenerek ibÂdetlere ehemmiyet vermeyeceğinden korkuyordu. Son derece mulÂyim ve yumuşak huylu olan Allah Rasûlu (s.a.v) Efendimiz, onun teklîfini kabul ederek bu endişesini izÂle ettiler.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Omer'den 111 Hayat Olcusu, Erkam Yayınları, 2015
‘KELİME-İ TEVHİD ’İN GETİRİSİ NEDİR?
KELİME-İ ŞEHADETİN DORT İSBATI
İslam ve İhsan